Hızlı adımlarla aşağıya doğru indim. Amcam ve James de çoktan uyanmış, kahvaltılık gevreklerini kaşıklıyorlardı. Amcamın üzerinde takım elbisesi vardı.
"Günaydın Bella!" Dedi amcam. Cevap vermemiştim. Ona kızgındım.
"Kahvaltı etmeyecek misin? Tabağın tezgahın üzerinde."
Ayakkabılarımı giydim ve masanın üzerinden sarı olan muzu aldım ve yine bir şey söylemeden kapıyı kapatıp okula gitmek için dışarıya çıktım.
Üzerimdeki cekete sarıldım ve muzu yemeğe başladım.
"Bella!"
Arkamı dönmemiştim. Ama bu kesinlikle James di. Ve şu anda bana doğru hızlı bir şekilde koşuyordu. Hatta yetişmişti bile. Yanıma geldiğinde anlamsız bakışlarla bana bakıyordu. Bir yandan da yürüyorduk.
Okulun önüne kadar tek bir kelime bile etmemiştik. Bitirdiğim muzun kabını okulun girişindeki çöp kutusuna attım ve hızlı adımlarla içeriye girdim. Sonunda James kolumdan tutarak beni durdurdu. Ona doğru döndüm.
"Bırak kolumu!" Dedim ve aşağıya doğru hareket ettirdim.
"Ne yani bana da mı kızgınsın Bella!"
"Evet sana da kızgınım! Amcama da kızgınım."
"Neden doğruyu söylediğimiz için mi?"
"Evet aynen öyle James doğruyu söylediğiniz için!" Dedim alaylı bir şekilde.
"Bella lütfen yapma! Bu böyle gitmez! Eğer kendini buna bir daha mecbur edersen ve bunu denersen öleceksin!....dün neler olduğunu bilmiyorsun. Senin kalbin durdu." Son cümlesini sessiz söylemişti.
"Evet ama bak şu anda karşında duruyorum."
Bana doğru iyice yaklaştı.
"İlk denemende nefes alamıyordun! İkincisinde burnun, bardaktan boşalırcasına kanadı ve kalbin durdu! Üçüncüsünde neler olacağını bir tahmin etsene!"
"James beni anlamıyorsun galiba! Chris hakkında bilgi almam gerekiyor!"
"Tamam bunun başka yolları da var. Mesela bilmiyorum haberin var mı ama 19. Yüzyılda telefon diye bir şey icat edildi."
"Dalga geçme James! Halasının telefon numarasını bile bilmiyorum."
"Ama bu benim bulamayacağım anlamına gelmiyor."
"Bulabilir misin?" Dedim heyecanlı bir şekilde.
"Evet ama bir daha kendi kendine geleceği görmeye çalışmayacaksın!" Dedi yine kolumdan tutmuştu.
"Gerekli olduğu zaman yapacağım!"
"Bella!" Diyerek sesini yükseltti."Her şey yolunda mı?" Gelen sesle arkama döndüm. James hala kolumu tutuyor ve sıkıyordu.
Bu David'di. Bir bana bir de James'e bakıyordu.
David gözlerini James'in kolumu tutan eline sabitledi. James hemen elini kolumdan çekti. David bana doğru baktı.
"Kim bu? Seni rahatsız mı ediyor?" Diye sordu sert bir şekilde bakarak. Neydi bu şimdi? Beni kendince korumaya mı çalışıyordu?
"Ha-hayır!" Dedim kekeleyerek.
James ile birbirimize baktık. James hemen David'e doğru elini uzattı.
"Ben James. Bella'nın kuzeniyim." Dedi gözlerini David den ayırmadan.
David ilk önce bana sonra James'in uzatmış olduğu eline doğru baktı ve elini yavaş bir şekilde kaldırıp James'in kilerle buluşturdu.
"David." Dedi kafasını sallayarak. Elini bıraktı ve bana doğru baktı. Yutkunduktan sonra konuşmaya başladım.
"James benim Washington'dan kuzenim. Amcam ile birlikte beni yalnız bırakmamak için yanıma taşındılar." Dedim.
"Bu iyi olmuş!" Dedi.
Birbirimize baktık. David kafasını iyice kaldırdı ve yutkundu.
"Peki sen nasılsın? Dün yanına gelmeye cesaretim olmadı."
"Ben...iyiyim! Hem de çok...çok iyiyim."
"Bu iyi! İyi olmana sevindim."
Gülümseyerek kafamı salladım.
O sırada anons yapılmıştı.
"Yüzme takımına katılmak için başvuru yapanlar yarım saat içerisinde havuz başında hazır bir şekilde bulunsunlar!"
James ile birbirimize baktık. Ve hiçbir şey söylemeden yürümeye başladım.
Soyunma odasındaydım. Çantamdan çıkardığım yüzücü mayosunu içeriye geçip giydim ve üzerime de bornozumu geçirip kapıya doğru ilerledim. Tam odadan çıkacakken Melissa ile karşılaşmıştım.
"Ah Bella ben de tam s eni arıyordum. Hazır mısın?" Diye sordu. Kafamı salladım. Daha sonra elinde bulunan yüzücü bonesi ile gözlüğü bana doğru uzattı.
"Al bakalım! Bunlara ihtiyacın olacak. İyi şanslar!" Dedi ve elindekileri elime tutuşturup oradan ayrıldı. Elimdekilere doğru baktım ve kendimi hazır hissettiğimde havuzun bulunduğu kata indim. İçeriye girdiğim. Herkes çoktan oradaydı. Elimdeki boneyi kafama ve gözlüğü de gözüme takıp yerime geçtim.
Bayan Clair ayağa kalktı ve elinde duran düdüğünü çaldı. Bize doğru baktı. O sırada gözüm tribünlere takılmıştı.
James, Ed, David, Tyler, Kate ve Jessica hep buradaydı. Ama hepsi de farklı yerler oturuyorlardı.
Havuza doğru baktım. 6 parçaya ayrılmıştı. Tipik bir olimpiyat havuzuydu. Yalnızca kenarda bir ağ vardı ve oraya toplanmış biçimde duruyordu.
"Pekala kızlar! Havuzumuz 3 metre. Şimdi isimlerini sırasıyla okuyacağım. Eminim ki hepinizin bir yüzme geçmişi var, zaten buraya da bundan dolayı katılıyorsunuz. İlk önce benim dediğim pozisyonları yapacaksınız. Beni şaşırtmanız gerektiğini asla aklınızdan çıkarmayınız. Unutmayın! 20 kişisiniz ve yalnızca 4 kişi takıma girebilecek!"
Dedi ve düdüğünü tekrar çalarak elindeki listeye baktı.
"Caroline Walter!" Diye bağırdı. Kız hemen bir adım öne çıktı. Üzerindeki bornozunu çıkardı, gözlüğünü ve bonesini iyice düzelttikten sonra havuzun başına geçti.
"Pekala Caroline! Öncelikle normal yüzerek ilk önce havuzun sonuna kadar gitmeni oradan da duvardan destek alıp takla atarak geri gelmeni istiyorum. Ama bunu hızlı bir şekilde yap çünkü seni kronometre ile izliyor olacağım."
Caroline kafasını salladı ve Bayan Clair'in düdüğüyle balıklama suya atlayıp dediğini yaptı. Havuzdan çıktığında ise nefes nefese kaldığını görmüştüm. O kadar zor olamazdı herhalde! Yoksa o kadar zor muydu?
"Pekala Caroline haberin olsun diye söylüyorum...bu nefesle gidersen bırak olimpiyatları okul takımında bile olamazsın! Üzgünüm ama seni elemek zorundayım." Dedi gerçekten biraz sert davranıyordu. Caroline bornozuna sarıldı ve dışarıya çıktı.
Bu şekilde 6 kişi daha elenmişti.
"Sıradaki gönüllümüz Ava Wilson!" Dedi Bayan Clair.
Ava hemen üzerindeki bornozunu çıkardı ve havuzun başına geçti.
Bayan Clair'in düdüğüyle suya atladı ve dediklerini yapmaya başladı. Havuzun sonuna geldiğinde takla attı ama düzelememişti. Uzun bir süre öyle kalmıştı. Hepimiz pür dikkat onun ne yapmaya çalıştığını izliyorduk. Daha sonra bir şey fark etmiştim. Ava bir şey yapmaya çalışmıyordu. Yalnızca çırpınıyordu.
"Sanırım boğuluyor!" Diye bağırdı tribünden birisi. Salondaki herkes paniğe kapışmışlardı. Bayan Clair ne yapacağını şaşırmıştı.
Hemen bornozumu çıkardım ve suya bir hışımla atladım. Hızlı bir şekilde havuzun altından yüzmeye çalışıyordum. Sonuna geldiğimde ise Ava'yı tuttum. Yukarı doğru çekmeye çalıştım ama olmuyordu. Ağ bacağına dolanmış ve onu aşağıya doğru çekiyordu. Ava yı bıraktım ve havuzun derinine doğru inip onu ağdan kurtarmaya çalıştım. Ama benim de nefesim yetmiyordu. Eğer 2 dakika daha durursam ben de boğulacaktım.
Nihayet Ava'yı ağdan kurtardım ve belinden tutarak yukarıya doğru ittirdim. Kafasını havuzdan çıkarmıştı. O sırada da zaten yardıma gelen yardımcılar Ava'yı hızlı bir şekilde tutup havuzdan çıkardılar. Ben de havuzun dibinden çıktım ve derin bir nefes aldım. O sırada bütün salon alkış sesleriyle dolmuştu. Beni de ellerimden tutarak havuzdan çıkardılar ve üstüme bir havlu verdiler. Havluyu aldım ve üzerime doğru sardım. Ava gayet iyiydi. Yalnızca oturduğu yerden nefes alıp veriyordu. Bir anlığına onunla göz göze gelmiştik. Bana doğru gülümsedi. Kendini iyi hissettiğinde ayağa kalktı. O sırada Bayan Clair koşarak onun yanına geldi.
"Ah tanrım! Ava sen iyi misin?"
Ava kafasını salladı ve bana doğru yaklaştı. Elimi tuttu.
"Teşekkür ederim Bella!" Dedi yutkunarak.
Bir şey dememiştim. Yalnızca gülümsedim. Bayan Clair bana doğru baktı. Hala bütün tribün ayaktaydı.
O sırada yanımıza koşarak Melissa da gelmişti.
"Melissa sen Ava'yı revire götür!" Dedi Bayan Clair. Melissa başıyla onayladı ve Ava'nın kollarından tutup onu salondan çıkardı.
Bayan Clair elini omzuma koydu.
"Teşekkürler Winston iyi bir iş çıkardın! Normalde gönüllüleri denemeden takıma almam ama şu hareketinle bana kendini ispatlamış oldun!" Dedi ve sözünü tamamladı.
"Tebrikler Winston takımdasın!" Dedi gülümseyerek ve yanımdan ayrıldı.
Gülümsedim. Açıkçası bunu hiç beklemiyordum.
Kafamdaki bonemi ve gözlüğümü çıkardım. Tribünlere doğru baktım.
Hepsi de bana doğru bakıyorlardı, ama farklı yerlerden. Neden bu şekilde oturmuşlardı ki?1136 bence bu gayet yeterli bir sayı. Yani önceki bölümlere yine taş çıkartmış bulunuyorum.
Neyse sizce multi nasıl? Biraz amatör mü olmuş? Yoksa size az da olsa canlandırmanı için bir katkı sağlıyor mu?Vote ve yorum yapmayı unutmayın. Diğer bölümlerde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kurtlar Arasında (3. Kitap)
Wilkołaki"Çok garip öyle değil mi?! Birini seviyorsun ve onu kaybediyorsun! Hiç olmayacak insanlardan şüpheleniyorsun! Kime güvenip güvenmeyeceğin konusunda kararsız kalıyorsun! Daha sonra bir şey öğreniyorsun, bir şey oluyor ve işte o zaman anlıyorsu...