Bölüm 13:ALTIN MADALYA

5 1 0
                                    

O günün teneffüsünde olanları Nisan'a anlatmıştım. Bunca yıllık arkadaşlığımız boyunca ilk kez doğru şeyi yaptığımı söyledi. Gözlerim yaşarmıştı resmen. Nisan Yalın benim doğru olanı yaptığımı söylüyordu!

Bununla kolay karşılaşamazdınız. Nisan da öyle diyorsa doğrudur diye düşünüp onunla hiç konuşmadım. Bu zor olmamıştı çünkü sınavlar başlamıştı. Sınavların başladığı ve bittiği günler arasında kalan zaman zarfı bende kara bir mazi oluyordu her zaman. Asla uykumu alamıyordum, ders çalışmak için üstün çaba sarf ederken uyuyakalıyordum. Sınavlar ne zaman başlasa izlenecek diziler, okunacak kitaplar buluyordum.

İki haftam sınavdan önceki ders ezber yapmakla ve Nisan böceğimle takılmakla geçmişti.

Bazen zor durumda kaldığımda olmuştu Emre konusunda. Nöbet tuttuğum gün rehber öğretmen birden Emre'yle görüşme kararı almıştı. Ben onunla konuşmama kararı aldım gidemem diyince ise sinirden köpürmüştü.

Görende gerçekten sinirlendirecek bir şey yaptım sanırdı.

Alt tarafı içimden demem gereken bir şeyi dışımdan söylemiştim.

Hizmetçin miyim ben senin uyuz herif!

Sonrası düzenli olarak uğradığım müdür yardımcısının odasına yapılan ufak bir seyahat.

Birkaç kez ise arkama dönüp kısa bakışlar atmıştım. Ve göz göze gelmiştik. Ama bu kadardı. Gidip konuşmamıştım. Çaba harcamamıştım. Şuansa sınavların bitmiş olmasının verdiği huzurla yatağımda uzanıyordum. Hafta sonuydu ve havalar artık iyiden iyiye soğumaya başlamıştı. Yağmur yağıyordu. Evde olunca yağmur yağmasını seviyordum. Çünkü tüm gün uyuyabiliyordum. Yapacak başka bir şeyim yoktu zaten. Annem bana ev işleri pek yaptırmazdı.

Temizleyeceğime daha da kirlettiğimi söylüyordu. Yankı evde değildi. Çok sık dışarı çıkar olmuştu. Hava sıcakken dikkatimi çekmiyordu ama bu yağmurlu havada ne yapabilirdi ki dışarıda?

Nisan ise bana karşı kotası dolmuş bir vaziyetteydi. Bunu dile getirmiyordu düşüncelerim Emre'ye kaymasın diye. Ama anlıyordum bazen çok sıktığımı.

Ama onu sıkmadığım zamanlarda ben çok sıkılıyordum! Bari Yankı evde olsaydı.

Biraz telefonumla oynadıktan sonra hücrelerim kendilerini sıkıntıdan öldürmesin diye kalın giyinip dışarı çıkma kararı aldım. Az önce Yankı'nın bu havada dışarı çıkmasını yadırgarken şimdi ben çıkıyordum. Ama başka yapacak hiçbir şeyim yoktu.

Ben hazırlanana kadar yağmur dindi. Halbuki artist bir şekilde yağmurun altında yürüyecektim. Sonra hasta olup okula gitmemeyi düşünüyordum. Ama daha öncede birkaç kez belirttiğim gibi evren benden hoşlanmıyordu. Amaçlarıma giden her yola bir taş koyuluyordu.

Evden çıkıp yürümeye başladım.

On dakika kadar yürüdükten sonra akrabalarımın bana doğru geldiğini fark ettim. Çok yakın akraba sayılmıyorduk, sadece babam akraba olduğumuza yürekten inanıyordu. Zaten benim akraba ilişkilerim hiçbir zaman çok iyi olmamıştı.

'' Ay sen Selda'nın kızı değil misin? Şu güzelliğe bakar mısın. Nasılda büyümüşsün.''

Bana güzel dediği için gözlerim yaşarmıştı. Pek sık olmuyordu bu olay, genelde benim onları sevmediğimi bildiklerinden beni sevmezlerdi. Ama bu kadına canım kaynamıştı birden.

Hatta o derece ki ne yani büyümeyeyim de küçüleyim mi bile demeyecektim.

'' Teşekkür ederim ablacım. O senin güzelliğin.''

İLK SONBAHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin