Bazı anlar vardır, sinirlenirsiniz ve sinirden gülmeye başlarsınız. İşte tam o oluyordu o an bana. Çocuk resmen hırkayı kafamın altından ışık hızında çekme suretiyle sıraya kafa atmamı sağlamıştı. Onca söylenmeme karşılıksa tüm hücrelerimin işini gücünü bırakıp hayran hayran bakmalarına yol açacak şekilde gülümsemişti. Haliyle bende tabiri caizse mal gibi bakakalmıştım çocuğa. Sonra tam kendime gelip ne gülüyorsun be tarzı bir şeyler saçmalayıp hayran bakışlarımı unutmasını sağlayacaktım ki hışımla kalktı gitti.
Bense kasırga gelip geçmiş gibi, hatta rüzgarının şiddetiyle saçlarım havalanmış gibi kalmıştım öylece. Bu anlam aradığım ama durmadan meşgule atıldığım duygu durumu yüzündende sinirden gülme olayına yatay geçiş yapmıştım.
Nisan bana seni sorgulamanın doğruluğunu sorgulayacağım bu akşam demiş ve beni kendimle olan iç savaşımda baş başa bırakmıştı.
Bende el mecbur gülmeyi kestim ve kafamı olumsuz anlamda sallayarak sırt çantamı taktım tek koluma ve servis aracının yolunu tuttum.
***
'' Yok teyzecim, teyzecim valla yok. Yok diyorsam yoktur ama yani daha neden ısrar ediyorsun anlamadım ki. Teyze yaşına başına saygımdan susuyorum ama babam bana dik dik bakıyor bence kapatalım bu konuyu. Teyze diyorum kime diyorum!''
Ailem bana yapabilecekleri en kötü şeyi yapıp beni akraba ziyaretine getirmişlerdi. Hafta sonumu böyle değerlendirmek planlarım arasında yoktu ne yazık ki.
Evet akrabalık kavramının ne kadar önemli olduğundan haberdardım. Ama bana göre uzaktan sevmek sevmelerin en güzeli olmuştu her zaman. Ben telefonda bile konuşmaya çekiniyordum akrabalarla. Şimdiyse bir oda dolusu insan bana bakarken ve benimle ilgili anıları birer birer anlatırken koltukta değil de kaktüste oturuyor gibiydim.
Zaten teyzenin biri takmıştı kafayı bana, sevgilin var mı diyip duruyordu. Yok dedikçe de var demeye devam ediyordu. Bu teyze sayesinde sülalede adım çıkacaktı.
'' Ah yavrum bizde genç olduk. Bilmez miyim şimdi sizin en deli zamanınız. Aman yavrum sev zaten sevmek güzel şey. Beni de kandırmaya çalışma var işte anladım ben.''
Teyzem biz seninle baş başayken konuşsaydık ya, böyle odadaki tüm amcalar bana bakarken ben nasıl sevmek güzel şey deyip hak vereyim sana? Yapamam yani, şu bakışlarını sen görmüyor musun teyze? Peki babam?
Buradan sağ çıkmalıydım ama nasıl başaracağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. En sonunda görmezden gelmeyi tercih ettim ve tepeleme sarma koydurttuğum tabağımla ilgilendim akşam boyunca. Ve inanın sarma efsaneydi.
Ben bir köşede, Yankı diğer köşede birbirimize bakıyorduk. Sanırım ortak hareket etmemizin gerekli olduğu anlardan birindeydik. İkimizin de buradan kurtulma gibi bir amacı vardı. Ve ben halledecektim. Canım kardeşim için bunu yapmalıydım.
Yankı'ya o iş bende bakışı attım. Bana sakın yapma tarzı baktı ama hayır. Tüm planım hazırdı.
Önce hararetle konuşan akrabaların ve sevgili annemle babamın dikkatini çekmek uğruna bağırdım. Baya savaş nidalarıyla bağırmış olacağım ki eski güreşçilerden olduğunu bildiğim Mehmet amca galeyana gelip ayağa fırladı.
Yankıysa bana ümitsiz bakışlar atıyordu. Evet iyi bir giriş olmamıştı ama bayadır içimde tuttuğum siniri stresi bir şekilde dışarı atmalıydım ve bağırmak stres atmanın bana göre en iyi yoluydu. Yastık bulsaydım kafamı ona gömer bağırırdım ama yastıkların hepsini beni sevgilin var deyip strese sokan teyzenin sırtına koymuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLK SONBAHAR
Roman pour AdolescentsTüm hakları babaannemin paçalı donlarının arasında saklıdır. '' Senden önce yaşamıyordum ben. Bunun sende farkındasın. Sen benim son baharımsın. İlk kez yanında sonbaharı yaşadığımsın. '' Aşık mıydım ki bu çocuğa. Yok be. Aşk olsaydı duramazdım...