(Multide Aysun var, başta Şerifecim olmak üzere merak edenler için 😊)
Onun karanlığı yoktu, onun karanlığına ışık olamamak lügatımda yoktu. Kalbimdeki tarifsiz acının hissini sanki elle tutulabilirmişçesine engelleyebilmek için sağ elimi kalbimin üzerine yerleştirdim.
"Ne yapıyorsun?" Kalbim sanki hapsedildiği yerden çıkmak istercesine kaburgalarımla savaş halindeyken bana silahı doğrultmayan eliyle ağzımı kapadı. Metalik sesin o olduğu aklımdan bile geçmemişti, neden böyle bir şey yapsındı ki?
"Zorla güzellik olacağını anlatacağım sana güzel kuzenciğim. Şimdi kapa çeneni ve yürü." Kalbime saplanan oklar yerlerini birer birer belli ederken akıttıkları kan ağzıma ilerliyordu. "Yürü bakalım Bersun hanım. Seninle daha çok işimiz var." Yavaş yavaş yürürken attığım her adımı temkinli atmaya çalıştım. Yıllardır beni sevdiğini bildiğim ama bir kez olsun ona umut vermediğim kuzenim Bekir şimdi kafama silah dayamış beni itekleyerek götürüyordu.
Sol elimi elinin üzerine yerleştirdim. Yavaşça elini indirdikten sonra ona döndüm, başımdaki silaha rağmen. Karanlık bir kuyuyu andıran gözlerinin derinliklerinde acıyı aradım. Bulmam ise zor olmamıştı.
"Sen bana silah dayıyorsun farkında mısın Bekir? Bana, şu yıllardır gözlerinin içine bakmaya kıyamadığın sevdiğine." Gözleri ani bir hiddetle kavrulurken ağzımın tam üzerine yumruk attı. Yumrukla sarsılıp yere düştükten sonra yanıma eğildi ve ağlamaya başladı.
"Bersun, sevgilim? Çok acıdı mı? Aşkım özür dilerim. Affet yalvarırım." Bekir'in psikolojik problemleri vardı. O yüzden babam beni hep ondan uzak tutmaya çalışırdı. Aslında Bekir sadece beni sevmiyordu, bizim aşiretteki tüm kızlara karşı ilgisi vardı hatta öyleki gördüğü tüm kızlara aşık olduğunu sanıyordu. Psikolojik sorunları olduğu için bir şey de demiyorduk.
"Sen benim canımı yakamazsın ki Bekir'im. Senin vurduğun bile mutluluk veriyor." dedim aptal oyunuma ilk adımı atarak. Ondan kurtulmanın yolu buydu, saçma gururlara girip ben yalnızca Mehmet Mirza'yı seviyorum demeyecektim. O deliydi, benim o tepkiyi vermem yalnızca Mehmet Mirza ve benim canımızın yanmasına sebep olurdu.
"Kıyamam değil mi ben sana Bersun'um. Ben kendime kıyarım sana kıyamam gül güzelim. Aptalım ben aptal, sana nasıl silah doğrulturum? O silahın bana doğrulması gerekiyordu! Allah kahretsin beni!" Bir anda sinirlenmesini ciddi anlamda bozulan psikolojisine bağlıyordum. Korku pençeleriyle beni derinliklerine çekmeye çalışırken direnmek için çabalıyordum.
"Çabuk indir silahını!" Bir anda çevremize toplanan çember şeklindeki korumalarla korkunun pençelerini cehenneme fırlattım. Rahatlık kol gezerken tüm vücudumda beni ters çevirdi ve kolunu boğazıma sardı.
"Asıl siz indirin! Vururum! Gözümü bile kırpmam!" Havaya iki el ateş etmesiyle yüreğim ağzıma hızla uçuş yapmıştı. Karşımda gördüğüm simayla, Bekir'in silahı ateşlediği an beni terk eden rahatlık gülümsedi bana.
"Şimdi!" diye bağırdığım anda arkamı döndüm, Mehmet Mirza ise tam silah tuttuğu kolunu vurmuştu. Acıyla inleyerek yerde kıvranan Bekir'e bakarken elindeki silahı ileri itmiştim. Ulaşamayacağı seviyeye gelen silahı görmemin ardından Bekir'e baktım. Canı fazlasıyla yanıyor olmalıydı.
"Bekir, iyi misin?" Hızlanan kalp atışlarımı yavaşlatmaya çalışarak elimi kana bulanmış koluna uzattım. Elim sıcak sıvıya değdiğinde kendimi üzgün hissetmiştim. Boynumdaki ince fları koluna sıkıca sardıktan sonra ambulans istedim.
Ayağa kalktığım anda kendimi Mehmet Mirza'nın kollarına bırakmıştım. Ağzımdan bir hıçkırığın feryat edişinin ardından Mehmet Mirza'ya sarılı kollarımı sıkılaştırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERSUN (Töre)
General FictionHer şeyi öğrendiğim gün, ölüm günüm olmuştu, ya da ben öyle sanmıştım. Yaşayan,hayattan zevk alamayan, mutluluğu son demlerine kadar yaşayamayan bir ölüye dönecektim sanırım. O hafif sakallı yakışıklı adam, Mehmet Mirza Miranoğlu anlamsızca beni s...