➰
Miranoğullarına ait, belki cehennemim belki hapishanem olacak konağa sadece Mehmet Mirza ve ben geldiğimizde bizim için hazırlanan büyük gelin odasına geçtik. Her zaman asi, hırçın, istediğini yaptıran ben karşımdaki adama, kocam Mehmet Mirza'ya korkuyla bakarken bana ömrümde sanki hiç görmediğim ve bundan sonra asla göremeyeceğim kadar şefkatle gülümsedi. Karşımda duran gerçek Mehmet Mirza mıydı?
"Benden korkmana gerek yok karıcığım." Dokunmasıyla yumuşaklığını hissettiğim elini yanağıma koymasıyla ürperdim. Eli hâlâ yanağımdayken diğer yanağıma küçücük bir bir öpücük bıraktıktan sonra gözlerime saf olduğuna inanmaya çalıştığım, onda karşılaşmaya alışkın olmadığım samimiyetle baktı.
"Sen istemeden sana dokunmayacağım, senden tek istediğim benden kaçmaman. Benden kaçma Bersun, istemesen de beni sevmeye çalış." İçimi büyük bir huzur kaplarken derince bir nefes aldım. Mehmet Mirza üzeri oymalı çekmeceyi açıp içinden üzeri özel taşlarla süslenmiş mükemmel görünümlü bir çakı çıkardı.
"Mehmet Mirza dur!" Yumuşacık elini keseceği sırada onu durdurdum ve dolaba yöneldim. Valizimin diplerinden çıkardığım kutudan küçük kan serumunu alıp Mehmet Mirza'ya uzattım. İstanbul'a rica ettiğimde hemencecik ayarlamıştı, bende tam rica edecekken bana arkadaşım dediği için atacağım tribi boş vermiştim.
"Elini kesmene gerek yok, hem belki annen falan görür." dediğimde gülerek elimden küçük serumu aldı ve yatağa yayarak döktü. Utanarak çarşafı
topladıktan sonra altındaki alezi de alıp odanın köşesine bıraktım. Valizden pijamalarımı alıp banyoya geçtikten hemen sonra üzerimi değişip saçlarımı bozdum. Mehmet Mirza da ben gelene kadar üzerini değişmişti, ayrıca odasındaki koltuğa bir yatak da ayarlamıştı.Sanırım ona ilk defe minnettardım. Bana iyi davranıyordu ve sanırım ona alışmalıydım, en azından aynı odada kalmaya; kendimi ne kadar huzursuz hissetsem de.
"İyi geceler." Sesiyle birlikte gülümsedim ve bende "İyi geceler." deyip yumuşak görünen benim yatağımdan küçük olan yatağa girdim. Ellerimi başımın altında birleştirdim ve gözlerimi tavana diktim. Aklıma Mehmet Mirza'yla ilk tanıştığımız zamanlar geldi. O zamandan bu yana yaşadıklarımız ve özellikle de bugün. Sonra gün boyu aklımda olan gerçek yüzüme tokat gibi indi. Ben evliydim, artık yeni bir kimliğim vardı. Düşüncelerimle yavaş yavaş uykuya dalmıştım.
"Ya Bersun bu kadar uykucu olduğunu bilseydim seni seçmezdim ha!" Duyduğum sesle sıçradım ve başımda dikilen Mehmet Mirza'ya elimden gelenin daha fazlasıyla ters ters baktım.
"Seçmeseydin o zaman be! Ben mi dedim sana beni seç diye! Gülşah ablamı da attım önüne seç diye! Kes sesini bölme uykumu!" Bir anda üzerimde hissettiğim ağırlıkla gözlerimi olabildiğince büyük açtım. Gözlerimin çarptığı gözlerle kalbim hızla atmaya başlamıştı. Nefesi yüzümü yalarken çikolata ve badem kokusu burnuma dolmuştu, o sevdiğim koku. Burnunu boynumda hissettiğimde şaşkınca kalakalmıştım, adeta donmuş bir heykeldim.
"Na-napıyorsun?!" dediğimde üzerimde hafifçe doğruldu ve yanağıma öpücük bıraktı, aslında bıraktığı öpücük değildi, yüzümü süpürgenin çektiği toz misali çekmişti.
"Karıcığıma günaydın öpücüğü veriyorum." dediğinde onu üzerimden ittim. Sinirle yataktan kalktım ve ona hiçbir şey söylemeden dolaptan kıyafetlerimden birkaç parçayı kombinleyip banyoya geçtim. Üzerimdeki pijamaları çıkardım ve nar çiçeği pantolonumu giyip üzerine mavi renkte üzeri pantolonumla aynı renkte çiçeklerle süslenmiş gömleğimi giydim, Banyodan çıkıp odaya geçtikten sonra Mehmet Mirza'ya bakmadan makyaj masasının önündeki pufu çekip oturdum. Saçlarımı sıkıca at kuyruğu dudağıma hafif bir parlatıcı sürdüm. Gözlerimin üzerine eyeliner çekip makyajımı tamamladıktan sonra ayakkabı dolabımı açıp altına gömleğimle aynı renkte olan stilettolarımı giydim. Gömleğimin iliklemediğim ilk düğmelerinin açtığı boğazıma Kaya'nın hediye ettiği KBK yazılı kolyeyi taktım. Mehmet Mirza'ya baktığımda omzunu duvara yaslamış şekilde beni izlediğini gördüm. Gözlerimiz karşılaşınca bana doğru gelmeye başladı. Eli boynuma gitti ve kolyemin KBK yazılı kısmını tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERSUN (Töre)
Fiction généraleHer şeyi öğrendiğim gün, ölüm günüm olmuştu, ya da ben öyle sanmıştım. Yaşayan,hayattan zevk alamayan, mutluluğu son demlerine kadar yaşayamayan bir ölüye dönecektim sanırım. O hafif sakallı yakışıklı adam, Mehmet Mirza Miranoğlu anlamsızca beni s...