"Bersun?! Uyan artık!" Yüzümde hafif hissettiğim çarpmayla gözlerimi araladım, bulanık bir görüntü vardı karşımda. Ne sesi tanıyabiliyordum ne de karşımdaki bulanık kişiyi tanıyabiliyordum. Neredeydim, sırtımı neden sıcak kumların üstündeymiş gibiydi bilmiyordum.
"Bersun! Bak buradayım, görebiliyor musun beni?" Ses kulağıma aşina geldiğinde uyanmaya konuşmaya çalıştım ama takatim yoktu. Bu ses, kimindi? Çağlar değildi, Yahya'da değildi. Acaba İstanbul'un sevgililerinden biri miydi? Bu düşüncelerle baş etmek bile zor geliyordu, genzimdeki acı su yuttuğumu gösteriyordu, sıcak kumlar ise bir sahilde olduğumu.
Boğulmuş muydum? Ben, yılların yüzücüsü, yüzme konusunda ülkesini bile temsiz eden ben boüulmuş muydum? Nasıl olurdu bu? İnanamıyordum.
"Bersun!" Şiddetli sesle aklım başıma dank etti, kimleri sayıyordum ben öyle?! Artık İzmir'de yaşamıyordum, Mardin'de yaşıyordum ve çok sevdiğim (!) kocamla mükemmel balayımızdaydım.
"Mehmet Mirza?" Başımın yukarı kalkıp kokudan anladığıma göre Mehmet Mirza'nın boynuna yaslanmasıyla vücudumda havalandı. Bir süre Mehmet Mirza'nın kucağında ilerledim, çevreyi izleyemiyordum her yer bulanık görünüyordu ama her adımda biraz daha açılıyor gibiydi.
"Daha iyi misin?" Mehmet Mirza'nın beni yatağa bırakmasıyla kendimi daha rahat hissetmiştim. Vücudum yorgun gibiydi, halim yoktu ve uyku bastırmıştı. O kadar uyuduktan sonra yeniden uyumak biraz acaip olacaktı belki ama geldiğinde ona git diyemeyecek kadar seviyordum uykuyu. Başımı onaylarcasına salladım ve;
"Biraz uyusam iyi olacak." deyip gözlerimi kapadım. Kendimi uyumaya hazır hissediyordum, ki fazlada gecikmeden uyuyakalmıştım. Uyumak, iyi geliyordu bana. Bir nevi kaçıştı, mesela Mehmet Mirza yoktu orada, berdel yoktu, çektiğim acılar yoktu. Uyurken herkesten ve her şeyden kaçabiliyordum, işte bu yüzden çok seviyordum uyumayı.
Gözlerimi araladığımda tahminimce uzun süreli kaçışımın sonuna gelmiştim. Uzun süre uyuduğumu kararmış olan havadan fark edebiliyordum. Doğrulduğumda Mehmet Mirza'nın yanımda uyuduğunu fark etmemle sinirlerim gerilmişti, yan odada yataktan bile rahat bir koltuk varken neden gelipte yanıma yatmıştı ki?!
"Bersun?! İyi misin?" Çırpınarak uyanan Mehmet Mirza'nın bu haliyle neredeyse tüm sinirim uçup gitmişti. Çok komik ve tatlı görünüyordu, biraz daha zorlasam onun bu haline bayılabilirdim bile. Doğrulduğunda derin bir nefes aldı,
"İyiymişsin, seni beklerken uyuyakalmışım bende, kusura bakma yanına yatmış gibi oldu ama." Söyledikleriyle sinirimin gidişini belirtirkenki neredeyse kelimeside uçmuştu. Beni beklerken uyuyakalmıştı, benimle ilgilenmesi hoşuma gitmişti. Her kız ilgiden hoşlanırdı ama ben ilgiyi birçok kızdan daha çok seviyordum.
"Bersun, baksana ne diyeceğim, burası bize yaramadı, bence geri dönelim, hem kalan günleri ekstra olarak başka bir tatil gününe ekleyelim." Haklı olmasıyla onu onayladım, burası bize yaramamıştı. Yaklaşık 2 saat sonra hazırdım, burada hiçbir şey bırakmayacaktım, çünkü bir daha eskisi gibi birilerine aldırtıpta seneye geldiğimde geri alırım deme şansı yoktu. Olmasındıda zaten.
"Ben hazırım, hiçbir şey kalmadı, çıkabiliriz." Mehmet Mirza'da hazır olduğunda çıkış işlemlerini hallettirip otelden ayrıldık.
Havaalanında işlemler çok uzun sürmemişti, zaten bir uçak vardı Türkiye'ye. Yalnızca 1 saat beklememiz gerekmişti, ki bu sürede gelip geçmişti.
Mehmet Mirza'yla fazla konuştuğumuz söylenemezdi, aramızda sorun yoktu yalnızca ikimizde kendimizle konuşuyorduk.
Düşüncelerimizle konuşuyorduk, insanların boşlukta olma gibi bir durumu yoktu, herkes illaki bir şey düşünüyordu, gözlerimiz daldığında, canımız sıkıldığında. Her an, her bir şey düşünmediğimizi sandığımızda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERSUN (Töre)
Ficción GeneralHer şeyi öğrendiğim gün, ölüm günüm olmuştu, ya da ben öyle sanmıştım. Yaşayan,hayattan zevk alamayan, mutluluğu son demlerine kadar yaşayamayan bir ölüye dönecektim sanırım. O hafif sakallı yakışıklı adam, Mehmet Mirza Miranoğlu anlamsızca beni s...