Hislerimiz, kimi zaman bizi yerle yeksan ederken kimi zaman boşluğa bırakıyordu. Kimisi yerle yeksan olmayı daha kötü görsede kimse bilmiyordu boşlukta olmanın acısını. Yapayalnız, sessiz, nefessiz. Boşlukta mıydım? Yoksa yerle yeksan mıydım bilinmez ama bana ağır gelen onca şey yaşamışken birde kocamın kalbinin bir başkasında olmasının detaylarını öğrenmek nasıl bir etki yapacaktı bilmiyordum.
Başımı sallarken sebepsizce durgunlaşmıştım. Bir yanım merağından dolayı saçlarını çeke çeke Mehmet Mirza'nın konuşmasını beklerken diğer yanım 'durdur onu, anlatmasın' diye çığlık çığlığa yalvarıyordu. İki yanımıda susturmaya çalışıyordum nötr kalmaya çalışarak. Anlattıklarıyla içim üşüyecek miydi yoksa beyaz fosforun ışığı gmrüşü gibi alev mi alacaktı bilmeden puslu bakışlı Mehmet Mirza'yı bekliyordum, sözlerine ya acilen başlamalıydı ya da sonsuza dek çıkış izni vermemeliydi. Düşüncelerim birbirini yerken Mehmet Mirza kısık sesle sözlerine başladı.
"Onu ilk defa Cancun'da gördüm. Güzelliğiyle herkesi büyülüyordu sanki. Başlarda yabancıdır fazla uğraşmaya gerek yok dedim ama bir gün türkçe konuştuğunu duyunca onunla tanışmak için fırsat kolladım. Tanıştımda. Türk'tü. Yani babası Türk'tü ama annesi İngiliz'di. İstanbul'da yaşadığını öğrendim sohbet ederken, İstanbul'da işletme okuduğunu. Üniversitenin başarılılara verdiği bursu kabul etmeyip çift anadal yapmak istedim. Endüstri mühendisliğinin yanında İşletme'yi ikinci anadal olarak aldım. Babasının Türkiye'de ve İngiltere'de yüzlerce fabrikaları vardı. Başına geçebilmek için işletme okuyordu ama asıl hayali tıptı. Zamanla yakınlaşmaya başladık, bir gün bir cesaretle ona ondan hoşlandığımı söyledim. Önce karşı çıksa da onu her şeyiyle kabullendiğimi fark etti. Kalbinde biri olduğunu bile bile kabullenmiştim, içimde bir umut vardı. Belki severdi. Ama o sevmek yerine takıntılı olmayı tercih etti. Yaklaşık 2,5 aylık bir birlikteliğimiz oldu ama sonunda o yine sevdiği adamın kollarına gitti. İçinde umut olsada böyle bir şey yaşayabileceğimi tahmin ediyordum. Yavaş yavaş peşinden ayrılıp Mardin'e döndüm. Yatay geçişle burada okudum. Bir ara haber geldi, evlenmiş o herifle." Ne söyleyeceğimi bilemiyordum, Cancun'a giderken neyi düşünmüştü hiçbir fikrim yoktu. Kendine eziyet mi etmek istemişti? Düzenini bırakıp İstanbul'a gitmişti sırf o kız için, bir de kalbinde bir başkasının olduğunu bile bile kabul etmişti. Yaptıkları, aşk doluydu, bana karşı kabalığı everesti aşmıştı ama onun için kalbinde bir başkası bile olsa vazgeçmemişti.
Senide kalbinde Eymen ola ola seçti Bersun!
İçimi kemiren iç sesime kızgın iç bakışlarımdan fırlattım, fırsatım olsaydı terliklede kovalayabilirdim. Mehmet Mirza derin nefes alarak elini bacağıma hafifçe vurduğunda konuşmaya başladı.
"Benim hikayem bu kadar küçük hanım, sıra sende. Anlat bakalım kimmiş şu uğruna bira içip sarhoş olduğun Eymen efendi." Anlatmakla anlatmamak arasında gidip gelirken anlatmakta karar kıldım. Sonuçta o bana Berrak'ı anlatmıştı. O bana gönlünü açmıştı, belki samimi görüp acılarını anlattı, benimde ona açmam gerekti ki alışabileydim.
"14 yaşındaydım daha. Sekizinci sınıf bitmişti, henüz liseye geçecektim. Yaz tatilindeydik. İki aileminde beni özel okula rahatça gönderecek maddi durumu olsada elimden geldiğince çalışıp İzmir'in en iyi kolejine yüzde yüz bursla girmiştim. O yaz İzmir'de kalıp çevremdekilere hava atmayı planladığım için sürekli sahilde takılıyordum. Bir gün ben Çağlar'ın omzundayım, denizde deve güreşi yapıyoruz, bir baktım karşıda birinin burnu kanıyor. Okulda ilk yardım dersi aldığımız için yanına gitmiştim, tam yanına geldiğimizde gözlerime baktı baktı ve lapıdık! Bayıldı! Arkadaşları hastaneye götürürken bende gitmiştim yanlarında. Hem durumunu merak ediyordum, hem de İzmir'i avcumun içi gibi bildiğim için yardımcı olmak istedim. Hastane de ayıldığında tanıştık, adını duyunca ilk defa duyduğum bu isim beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı. Bir arada yaklaşık 1 ay geçirmiştik, bu süre zarfında erkek arkadaşım olmuştu. Bir gün arkadaşından trafik kazası geçirdiğinin haberini aldım. Sonrası yok zaten." Yan tarafıma baktığımda Mehmet Mirza'nın uyumuş olduğunu gördüm. Ben onu dinlemiştim ama o resmen ben anlatırken uyuyakalmıştı. İnanılmaz bir uyku hızına sahipti. Aklımda beliren düşünceyle kendime kızdım, kızdım kızmasına ama kendimi tutamayacak gibiydim, hafif sakallarına dokunma isteğimi körükleyemiyordum. Bu bende takıntı gibiydi, Suat babamın ya da Çağlar'ın sakallarınada hep dokunmaya uğraşırdım, tabi Çağlar'ınkine dokunmayı beni balkondan sarkıttığında bırakmıştım ama Suat babamınkiyle baya uğraşırdım. Ellerim istemsizce yüzüne değdiğinde midemdeki minik kelebeklerin havalandığını hissetmiştim, elimi aniden çektim ve yataktan kalktım. Ne yapıyordum ben?! Eymen'e ihanet ediyordum resmen! Bu, iğrenç bir durumdu ve ben iğrenç biriydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERSUN (Töre)
Ficción GeneralHer şeyi öğrendiğim gün, ölüm günüm olmuştu, ya da ben öyle sanmıştım. Yaşayan,hayattan zevk alamayan, mutluluğu son demlerine kadar yaşayamayan bir ölüye dönecektim sanırım. O hafif sakallı yakışıklı adam, Mehmet Mirza Miranoğlu anlamsızca beni s...