Bir eczacılık fakültesi öğrencisinin öğleden sonra saat üçte kalkmak gibi bir lüksü olamazdı. Erkenden kalkıp koşarak derse gitmesi ve bütün dersleri içtiği sert kahveler eşliğinde dinç bir şekilde dinlemesi gerekirdi. Tabi geceden kalma değilse. Acaba kim gibi?
Başım çatlayarak uyanıp saati gördüğüm an beynimden vurulmuşa dönmüş ve "Beren!" diye ciyaklamıştım. Şanslıydı ki evde değildi, yoksa onu kendi yastığıyla boğabilirdim.
Bugünkü önemli derslerimin hepsini kaçırmıştım ve şimdi insanlara şirinlik yapıp not istemem gerekecekti. Dersi derste öğren mantığında bir kız olduğumdan ateşim 39 derece olmadığı sürece kendime ders kaçırma gibi bir seçenek sunmazdım.
Ama şimdi? Sarhoş olduğum için ders kaçırmıştım ve üstelik de sinir bozucu bir şekilde başım zonkluyordu. Ne demişler, akılsız başın derdini ayaklar çeker. Benim akılsız başımın derdini yine başım çekiyordu orası ayrı.
Dışarıda serin ve hafif yağmurlu bir hava vardı. Sıcak bir duş alırken karnımdaki çizikleri incelemeyi ihmal etmedim. Dün gece kanayıp canımı sıkan çizik şu an neyse ki kanamıyordu. Alp temizleyip yara bandı yapıştırmıştı. Duştan sonra yeni bir yara bandı takmayı aklıma not ederken gözümün önüne Alp gelmişti bile.
Güneş yansıdığında gözlerinde kahvelerin içinden beliren gizemli yeşillikler bakışlarını esrarengiz yapıyordu. Geniş omuzları ve kasları ile güçlü görünüyordu. Koyu kahve saçları tam olarak elimi gezdirmem için yaratılmış gibiydi. Kusursuz yüz hatlarını çoktan ezberlemiştim.
Fazla konuşmaması ve ara sıra yaptığı huysuzluklar dışında nasıl olduğumu önemseyecek kadar erdemliydi. Daha fazla konuşmasını, onu daha fazla tanımayı deli gibi istiyordum. Tabi bu nasıl mümkün olabilirdi, meçhul kısım burasıydı. Ne bir telefon numarası vardı, ne de başka bir şey. Sadece Yalın'ın yakın arkadaşıydı ve dün geceki gibi tesadüfen karşılaşmazsak onu göremeyecektim. Gerçi telefon numarası olsa bile onu arayamazdım ama yine de olsa hoşuma giderdi.
Saçlarımı kuruturken de aklımda o dolaşıyordu. Bir anda tüm zihnimi istila etmişti. İnatçıydı ve zihnimden gitmiyordu. Özellikle de banyodayken ve bana yardım ettiği, ruhumdaki derinliklerden bazılarına dokunduğu yer burasıyken.
Dün gece yaşadıklarımız gözümün önünden gitmiyordu, nasıl gidebilirdi ki zaten? Bana yardım etmesi, benimle ilgilenmesi bunlar harika şeylerdi işte. Kendimi sanki gerçekten önemliymişim gibi hissettirmişti. Çünkü beni dinlerken ela gözlerinde samimiyet vardı.
Saçlarımı kurutmayı bırakıp banyodan çıktım, yarısı kurumuştu zaten. Odaya döndüğümde telefonumun çaldığını duydum, arayan cadaloz Beren'di.
"Ne var, tüm gelecek planlarımı karalamaya çalışan vefasız ev arkadaşı?" Beren hattın öbür ucunda söylediklerime mi yoksa Yalın'a mı kıkırdıyor bilemezken kendimi yatağıma bırakıp gözlerimi tavanda gezdirmeye başladım.
"Hiiiç," dedi masummuş gibi. "Birkaç kez aradım, açmadın. Eh, dün gece en son Alp'leydin. Belki ateşli bir gece olmuştur diye düşündüm ve arayıp haberleri ilk elden alayım dedim." Çirkin iması yanaklarımda alev topları patlatırken gerçekten sinirlendiğimi hissettim, biraz da utanmıştım.
"Gazetecilik falan oku, cidden. Ama üzgünüm, seni sevindiremeyeceğim. Çünkü canım yatağımı kimseyle pay-laş-mam." Bu sefer gülümseme sırası bende gibiydi.
"Kanepe?"
"Beren!"
"Tamam, tamam. Sadece harika bir mizahım var, biliyorum." Arkadan Yalın'ın kahkahasını duyabiliyordum ve kat kat kızarıyordum. "Akşam evdeyim, şimdi Yalın ile birlikte okulun kafeteryasında bir şeyler yiyoruz. Merak falan ediyorsan Alp okulda yok. Öptüm."
![](https://img.wattpad.com/cover/55676779-288-k911768.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür Güz
Teen FictionGenç kızın yüzünde masum bir gülümseme belirirken dilinin ucuna gelenleri söylüyordu, nedenini bilmediği bir şekilde hiçbir şeyi umursamadan konuştu. "Huzuru dinliyorum," dedikten sonra bir elini genç adamın sarsılmaz geniş göğsüne yerleştirdi. "Tam...