8

77 7 3
                                    


Üniversite partisi adı altındaki lise partisi gecesini geride bıraktık. Beren eve gelene kadar Alp ile yarım saat daha geçirdik. Pek konuşmadık ama yalnız olmamak güzeldi. Belki de tek güzel olan şey Alp ile yalnız olmaktı. Beren geldiğinde Alp onunla küçük bir hesaplaşma konuşması yaptı ama Beren'in hiçbir şeyden haberi olmadığını anlayınca sakinleşti. Ardından bize veda edip ayrıldı. Ben de çok yorgun olduğumu söyleyip odama koştum ve Beren'le konuşmaktan kaçındım. Sıcak duşumu alırken beynimde bir sürü düşünce vardı, bu yüzden duşun pek rahatlatıcı olduğu söylenemezdi ama uyumama yardımcı olmuştu.

Bugün hiçbir şey olmamış gibi okuluma gidip derslerime girmiştim fakat derste anlatılanlara odaklanmak şu an dünyanın en zor işiydi. Beş dakika dersi dinlerken on dakika boyunca düşüncelerle uğraşıyordum. Sonuç olarak notlarımı tutamamıştım.

Öğretmen sınıftan çıktığında nefesimi sıkıntıyla üfleyip defterime baktım. Üniversite zordu. Gerçekten.

"İyi misin?"

Sanem yanımda oturuyordu. Tanıştığımızdan beri derslerde yan yana oturuyorduk. Yakın olmasak da arkadaş olmuştuk. Ve bu benim için oldukça hoştu.

"Başım ağrıyor. İyiyim merak etme," deyip tebessüm ettim. Sanem not defterini bana doğru uzattı.

"Fotoğrafını çek hadi. Sınavlara çok az kaldı."

Gülümseyip telefonumu çıkardım ve bugünkü notların fotoğrafını çektim. Telefonumu kapatacağım sırada mesaj sesi geldi. Mesaj Alp'tendi. Bu bana attığı ilk mesaj demek oluyordu ve zihnimde tek canlanan beni telefonuna nasıl kaydetmesi gerektiğini tartıştığımız o komik andı. Küçük bir tebessüm dudaklarıma yayılırken mesajı okudum.

İşimiz var Naz. Okulun önündeyim. Acele et.

Telefon ekranına dil çıkarmayı çok istesem de artık üniversitede olduğumu kendime hatırlatıp bunu yapmaktan vazgeçtim.

Yavaşça geliyorum.

Mesajımı Alp'in nefret edeceğini bildiğim için konfeti eşliğinde gönderdim, sanırım iMessage'ın en sevdiğim özelliği buydu. Gülümseyerek telefonumu kapattım ve defterini Sanem'e teslim ettim.

"Teşekkür ederim, sen olmasan sınıfta kalabilirdim. Beni büyük bir azaptan kurtardın. İkinci kez."

Sanem gülmeye başlayıp çantasını omzuna taktı ve ben de toparlanmaya başladım.

"Merak etme, üçüncüde de yardım edeceğim. Görüşürüz."

"Görüşürüz," dedim ve Sanem çıkarken ben de kendi eşyalarımı toparladım.

Olabildiğim en yavaş şekilde Alp'in yanına doğru gitmeye koyuldum. Giderken tuvalate uğrayıp renkli dudak koruyucumu sürdüm, saçlarımı taradım. Ardından yavaş yavaş yürüyerek Alp'in arabasına doğru ilerledim. Arabanın içindeydi. Camı tıklattığımda beni gördü ve ben de kapıyı açtım.

"Ben geldim," dedim neşeli bir şekilde.

"Heey!" Melis'in sesini duyunca direkt arkama döndüm ve onu gördüm. Gülümseyerek bana bakıyordu.

"Melis? Nasılsın?"

"İyiyim. Benim çok sevdiğim bir hamburgerci var biliyor musun? Alp bizi oraya götürsene." 

"Ama Melis seni annene bırakacaktım, planımız bu değildi." Alp huzursuzca arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Kendimi merak içinde buldum çünkü Alp'le işimizin ne olduğunu hala bilmiyordum.

Özgür GüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin