*Not: 6 yıllık kullanıcı adım toucharold artık değişti, yenisi landoflilies.*
-
Keyifli okumalar dilerim!Düşüncelerinizden mahrum bırakmayın. :)
*
"Paçayı kurtarırsak ne demek?" Alp'i anlamak çok zordu, ne doğru düzgün konuşuyor ne de durup soluklanmamız için bekliyordu. Sadece elimi sıkıca tutmuş bizi koşar adım karanlıkta yürütüyordu. Gece çökmeye başlamıştı, serin güz rüzgarı saçlarımı alayla savuruyordu; bu şehre, bu sokaklara ve bu adama ait olmadığımı söyleyip gülercesine.
Geçtiğimiz dar sokakta barlar yerini yüksek binalara bırakmıştı, bazı katlarda yanan ışıklar yolumuzu görmeye yarıyordu. Sokak lambası dahi bulunmayan bu sokakta ürkütücü bir sessizlik hakimdi. Kalbim koşturmaktan çok hızlı atıyor, burnumun ucu soğuktan donuyordu. Ne yaptığımızı, neyden kaçtığımızı deli gibi merak ediyordum ama Alp'in bana verdiği tek şey her zamanki gibi kafa karışıklığıydı.
"Peşimizdekileri atlatırsak anlatacağım demek."
"Ne?" Sesimdeki dehşeti fark eden Alp bana tuhaf bir bakış attı. "Kim peşimizde? Başın belada mı Alp?"
"Sadece susamaz mısın?" dedi yalvarır gibi. O an yanında olmasını istediği son insanın ben olduğumu anladım, rüzgar bana karşı alaycı olmakta ne kadar haklıydı.
"Hayır!" Tam ağzımı art arda bir sürü cümle kurmak için açacaktım ki sokağa hakim olan sessizlik bozuldu ve arkamızdan gelen adım sesleri sesimi kesti. Alp ile aynı anda arkamıza baktık; Alp yaşlarında iki adamı bize doğru gelirken gördükten sonra hemen Alp'e baktım. O da aynı anda bana bakmıştı ve gözlerinde görmek istemediğim cevap gizliydi: Alp'in peşindeki adamlar şu an gördüğümüz adamlardı.
"Asla elimi bırakma."
Kalbim ağzımda bir yerlerde attı ve kesilen sesimi yeniden buldum. "Bırakmam."
Ve koşmaya başladık.
Adrenalin vücudumun her hücresine ilmek ilmek işleniyor, nefesim ciğerlerimi yakıyordu. Güz rüzgarının alaycı gülüşü koca bir kahkahaya dönmüş kulaklarımda çınlıyor ve ardımızdaki adım sesleri sokakta yankılanıyordu. Kendimi hiç tahmin edemeyeceğim bir olayın ortasında bulmanın verdiği şok mantıklı düşünmemi engelliyordu. Alp gibi çevik ve formunda biriyle koşmaktan ayak tabanlarım alev almış gibiydi. Acıyorlardı.
"Dur!" Arkamızdan koşan iki adamın sesi bizi kaçmaktan alıkoyamadı. "Dur lan!"
"Alp?" dedim nefes nefese. "Ne yapacağız?" Sokak karanlığa doğru ilerliyordu.
"Soldaki sokağa sapacağız, tamam mı?" Anında kafamı salladım. "Ne yaptığımızı biliyorum, güven bana." An itibariyle Alp'e güvenmekten başka seçeneğim olmadığından itiraz etmedim ve elimi tutup beni yönlendirmesine izin verdim.
Dediği gibi soldaki küçük sokağa saptık, izbe binaların olduğu dar bir sokaktı. Bir o kadar da korkunç görünüyordu ama arkamızdaki adamlar kadar korktuğum başka bir şey yoktu. Ayaklarım çok acıyordu ve bacaklarım o kadar yorulmuşlardı ki karıncalanıyorlardı. Arkama baktığımda henüz o adamların sokağa sapmadıklarını gördüm, aradaki farkı açmış olmalıydık.
"Alp yavaşlayalım," dedim sesimdeki yoğun yalvarır tınıyla.
"Ne? Olmaz!"
"Nefes alamıyorum." O kadar hızlı koşuyorduk ki zorla alabildiğim nefes de ciğerlerimi yakıyordu, başım dönmeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür Güz
Teen FictionGenç kızın yüzünde masum bir gülümseme belirirken dilinin ucuna gelenleri söylüyordu, nedenini bilmediği bir şekilde hiçbir şeyi umursamadan konuştu. "Huzuru dinliyorum," dedikten sonra bir elini genç adamın sarsılmaz geniş göğsüne yerleştirdi. "Tam...