*
Sanki derslere çok uzun süredir ara vermişim gibi hissettiren uzun bir okul gününün ardından yanan beynim ve yorulmuş gözlerim ile çantamı toparlamaya başladım.
"Merhaba, Naz'dı değil mi?" Yanımdan gelen erkek sesine kafamı çevirdiğimde sınıfta birkaç kez gördüğüm biriyle karşılaştım, nezaketen hafifçe tebessüm ettim.
"Evet."
"Ömer ben de," deyip elini uzatınca çocuğun uzattığı elini sıktım. Siyah hafif dağılmış saçları ve kirli bir sakalı vardı. Sanırım o da nezaketen gülümsüyordu, sağ yanağında bir gamze oluşmuştu. "Sanem'in arkadaşısın oradan tanıyorum seni."
"Arkadaşız." Galiba. Sanem ile not isteme konusu dışında konuşmuşluğumuz var diyemezdim, bu durumda arkadaş olduğumuzdan emin değildim ama sınıfta bana iyi davranan bir tek o vardı. Yani benim açımdan arkadaştık.
"Dün derse gelemediğin için notları sana vermemi rica etti. Bugün de o gelemedi, üşütmüş havalardan dolayı." Sanem'i hak etmek için ne yaptığımı bilmiyordum ama duyduklarımdan sonra bayağı mutlu olmuştum.
"Sanem galiba dünyanın en düşünceli insanı," dedim çocuğun elindeki notları alıp çantama koyarken.
"Öyledir o. Gerçi ben de yeni tanıyorum onu."
Çantamı sırtıma takarken Ömer'e gülümsedim. "Sen de mi benim gibi kolay arkadaş edinemeyenlerdensin?"
"Evet biraz öyle sorunlarım olabilir," dediğinde sınıftan çıkıyorduk. Bu cevapla birlikte Ömer'e içim ısınmıştı, kendin gibi birilerini bulmak insanı rahat hissettiriyordu. "Ama bak bugün şanslı günümdeyim," diye ekledi. Sınıfımdan bir buçuk ay sonra edinmiş sayıldığım ikinci arkadaşıma merhaba deyin.
"Şanslı günümüzdeyiz," diye onayladım onu okulun kalabalık koridorunda yürürken. "Bu arada, Sanem bugün gelemedi ona notları göndermemiz gerek."
"Evet ben de onu diyecektim de, benim notlar bayağı karışık. Bazı yerleri deftere geçiremedim. Senin notlar ne durumda?"
Gülümsedim, çünkü kendime verdiğim sözleri hatırlayıp bugün kendimi derse tam anlamıyla vermiştim. Tabi sonlara doğru yorgunluğun verdiği rehavetle canımın sıkılmasını saymazsak. "Benim notlarım tam."
"Evet bugün şanslı günümdeymişim cidden," diye cevapladığında ikimiz de güldük ve kalabalığı aşıp okulun kapısından çıktık. "Şu karşıdaki kahve dükkanında otursak notları ayarlasak nasıl olur?" Arkadaş edinme işini berbat etmek istemiyordum ve yapacak bir işim de yoktu, üstelik Sanem'le arkadaşsa Ömer iyi bir çocuk olmalıydı. Ona ısındığım için teklifini geri çevirmedim, iyi dostluklar güzel bir kahve ile başlayabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür Güz
Teen FictionGenç kızın yüzünde masum bir gülümseme belirirken dilinin ucuna gelenleri söylüyordu, nedenini bilmediği bir şekilde hiçbir şeyi umursamadan konuştu. "Huzuru dinliyorum," dedikten sonra bir elini genç adamın sarsılmaz geniş göğsüne yerleştirdi. "Tam...