7

75 8 1
                                    

Naz Ertürk'ün nasıl biri olduğunu merak mı ediyorsunuz? Öyleyse size anlatayım. Ben aslında sınıftaki ön sıraların birinde oturan, dersleri orta, bir ya da iki arkadaşı olan o sessiz kızdım.

Geleceği planlanmış olan, bu yüzdendir ki bir amacı ya da hayali olmayan boş bir kızdım.

Kimsenin fark etmediği, fazlasıyla sıradan, genellikle okuduğu kitapların dünyasında yaşayan ve birkaç garip takıntıya sahip biriydim. Okuldaki sosyal ve neşeli o güzel kızların gelip de selam vermediği, okulun yakışıklı çocuklarının göz kırpmadığı kızdım.

Kısacası ben görünmezdim.

Ama tam şu an içimden gelen en kuvvetli hisle bildiğim tek bir şey vardı; Alp'in beni görmesi için her şeyi yapabileceğim.

Onun yanında olduğumda beni sadece fiziksel anlamda görmesi umrumda olan şey değildi. Onun kalbimin içini görmesini istiyordum. Ve ben de onun kalbinin içini görmeye çok hevesliydim.

"Sana inanmıyorum, nasıl hala hazırlanmazsın?"

Beren odama daldığında ders çalışmakla meşguldüm. Daha doğrusu ders notlarımı çıkarırken yorulmuş ve düşüncelere dalmış haldeydim. Ama yine de not çıkarıyordum ve bunun bozulması hoşuma gitmiyordu, Beren'in hep yaptığı gibi.

"Gelmiyorum," deyip tekrar notlarıma geri döndüm.

"Öyle bir şansın yok maalesef," derken baş ucuma geldi. Mecburen kalemimi bıraktım ve ona döndüm.

"Beren sabahın köründe kalkıp okula gidip geldim acı bana," dedim ama Beren'in acımasız olacağını ve beni ayaklarımdan sürüyeceğini de biliyordum. Ne yazık ki.

"Kusura bakma Naz, birlikte gidiyoruz. Çok eğleneceğiz. Güzel bir gece olacak yani buraya geldiğinden beri böyle eğlenmeyeceğine eminim ben."

"Üzgünüm dün çok eğlendim. O yüzden bugün beni unut."

"Dün çok mu eğlendin?" İnsan nasıl kendi topuğuna sıkardı? İşte böyle. Kendi kendimi ele vermiştim ve Beren Alp ile ilgili çirkin imalarına kaldığı yerden devam edecekti. "Çabuk anlat her şeyi. Kiminleydin?" Sessiz kalıp önümdeki kağıdın boş bir yerini karalamaya başladım. Konuşmak istemiyordum. "Alpleydin! Değil mi?"

"Sakın çirkin imalarda bulunmaya kalkma," diye uyardım karalamayı bırakıp. Ayağa kalkıp yatağıma geçtim. Beren de hızlıca yatağıma oturup bağdaş kurdu. Gözleri büyümüştü ve dinlemek için bayağı hevesli görünüyordu.

"Tamam ima yok. Neler yaptınız?"

"Dönme dolaba bindik, en büyüğüne."

Beren'in gözleri parlarken aynı anda güldü. "Alp? Dönme dolaba bindi? İnanmam."

"Fotoğrafını görsen inanırsın." Yatağın üstünde duran telefonumu açarken Beren merakından dibime sokulmuştu. Fotoğrafı bulduğumda telefonu elimden çekip aldı.

"Oha," diye mırıldandı fotoğrafı incelerken. "Bunu Yalın'a söylemem lazım çok şaşıracak."

"Muhtemelen Pars'tan öğrenmiştir. Bir yerde yemek yedik ve çıkarken Pars ve takımdan iki kişiyle karşılaştık. O partiden bahsettiler."

"Evet Naz herkes geliyor senin de geldiğin gibi." Telefonumu bana geri verirken ben gözlerimi devirdim ve kafamı yastığıma koyup tavanı izledim. "Neyse konumuz Alp ve sensin. Anlat hadi doğru düzgün. Yakınlaştınız mı?"

Özgür GüzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin