Bölüm 33

56.9K 1.7K 184
                                    

Az önce onun karşısına aslan gibi kükremek için çıkan ben, şimdi süt dökmüş kedi gibiydim.
Hakan'ın bu zamana kadar yalan söylediğine hiç şahit olmamışken bu dediklerinin yalan olduğuna inanmak istiyordum.

Kuzey'in gelip 'Sana şaka yaptık.' demesini istiyordum.
Ya da Hakan'ın bana oynadığı küçük bir oyun olsun istiyordum.

Duyduğum haberin doğruluğuna Hakan'ın ciddi yüz ifadesinden çok net anlayabiliyordum. Fakat o eve gidip Melek ablayı görememek ? Bilmiyorum. Bu sefer nasıl toparlarım gerçekten bilmiyorum. Hakan kollarımdan tutup kaybolan dengemi sağlarken "Sanem ?" dediği an bakışlarım acıyla onu buldu.

Büyük bir ümitle yüzüne baktığımda onun 'yalan söyledim Melek abla yaşıyor' demesini bekliyordum hala. Israrla... Bakışlarında hiçbir duygu yokken onun kadar duygusuz olmayı istedim. Ben ona bakarken bile bütün acımı gözlerimde hissederken onun duygusuz bakışları canımı daha çok acıtıyordu.

Hakan derin bir nefes alıp gözlerini birkaç saniyeliğine kapattıktan sonra "Sanem, gitmemiz lazım hadi." dediğinde onu anlamak kadar, ne dediğini düşünmek bile işkence gibi geliyordu.
Beynim bir süreliğine kendini yıllık izine çıkartmıştı sanki!

Birkaç saniye dediklerini düşündükten sonra "Sacide Hanım nerede ?" diye sordum. Çünkü hala onunla gitmek istediğime emin değildim. Yaşayacaklarım korkutucu geliyordu artık.

"Ön bahçedeler. Bizi bekliyorlar." dediğinde başımla onaylayıp bedenimi yönledirmesine izin verdim.

Dış kapıdan çıktığımızda Rıza Bey oturduğu banktan kalkıp yanıma geldi.
İki elini yanaklarıma bastırıp dolu gözlerle baktı bana.

"Gitmek istiyor musun ?" diye sordu Hakan'a inat.

Kafamı olumlu anlamda sallayıp "Gitsem iyi olacak galiba...Melek ablam... O-o ölmüş." dediğimde başımı omzuna yasladı.

"Biliyorum kızım. Ama unutma seni her gittiğin yerde koruyacağım evlat. Yalnız değilsin bunu sakın unutma. Nereye gidersen git koruyacağım seni. Bu ihtiyardan böyle kolay kurtulabileceğini nasıl düşünürsün ?" deyip acıyla güldü.

Arkamdan gelen bağırma sesiyle başımı arkaya çevirdiğimde Kuzey yanında ki bir kaç tane adamla yanımıza doğru geliyordu.
Emin adımlarla yanıma geldiğinde babasını kibarca kenara çekip tam karşıma geçti.
Kuzey'in bu deli hareketlerinden korkuyor muyum? Kesinlikle evet! En son bahçede yarı baygın yatmıyor muydu bu?

"Yavru ceylanım! Sana sağ kolum Cihat'ı, sol kolum Yusuf'u, kalın bağırsağım Bahadır'ı, akciğerim İsmail'i ve son olarak böbreğim Fatih'i de veriyorum. Ama kalbim olan Dilara'yı ve adeta ikinci beynim olan anamı veremem. Ama Kutay'ı alabilirsin. Babamdan bahsetmiyorum bile al senin olsun." dediğinde bozulan sinirlerim yüzünden istemsizce ona gülümsedim.

Hakan kasılan çenesiyle beni gösterip "Ben onu korurum. Sen elini kolunu, böbreğini üstümüzden çek yeter o bize. Şimdi müsaadenizle." deyip koluma aynı hızla sardı parmaklarını.

Kuzey "Ne! Musa denizde mi?" dediğinde anlamayan gözlerle ona baktık.

Kutay "Kim ?" deyip şaşkınlıkla ve anlamayan bir yüz ifadesiyle ona bakıyordu.

Kuzey kendi kendine kahkaha ait "Müsaadenizle dedi ya bende 'Musa denizde mi ?' dedim. Zor bir mizah tabii herkes kaldıramaz." dediği an Hakan silahını ona doğrulttu.

Şaşırma sırası Kuzey'e geçtiğinde Hakan'ı sakinleştirmek için ellerini havaya kaldırdığında, Kuzey bir an olsun belinden çıkarmadığı silahının vardığını unutmuş gibiydi.

Psikopat Mafyanın Esiri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin