Kutay'ın ''Kuzey ben bunu kurşuna dizsem sonra nefsi müdafaa ya da meşru müdafaa falan desem kaç yıl yatarım lan?'' sorusu ile tüm bakışlar televizyondan Kuzey'e kaydı.
Bu aile genler aracılığı ile birbirlerine psikopatlık ruhunu aktarıyordu resmen.
Kuzey ''Öldürmezsen kendine hakim olursan sadece yaralama ile sınırlı kalırsan ceza yemezsin ama bence hiç uğraşma direk öldür. Ben her türlü avukatlığını yaparım senin hiç merak etme kardeşim.'' dediğinde resmen ciddi ciddi Hakan'ı öldürme planları yapıyorlardı.
Karşımdaki ikilinin delirmesine bir dakikalık magazin haberi yeterli olmuştu. Sonuç olarak ikisi de delirme noktasına gelmiş ve magazin haberlerinde boy gösteren Hakan ve yeni eşi beraberlikleri ile camiayı sarsmaya başarmışlardı.
Mükemmel bir ikili... Ünlü iş adamı ve İsveçli güzel manken! Kutay ve Kuzey'in kızdığı ya da öfkelendiği nokta bu değildi tabii ki. Evlenebilirdi ya da birlikteliği olabilirdi elbette ama asıl sorun Beyazıt'tı. Babasının yeni eşiyle magazincilere poz verirken onun ağlayarak arabaya götürülmesi bizi üzen ve sinirlendiren tek noktaydı.
Kuzey'in Beyazıt'la olan ilişkisi tartışılamayacak kadar değerliydi. Zira Kutay'ın çocuklara olan sevgisine ortadaydı. Beyazıt gittiğinde arkasından sadece ben ağlamamıştım. Kuzey'de günlerce benimle birlikte bıkmadan usanmadan ağlamıştı. Kutay günlerce benimle birlikte onu aramıştı.
Kutay ''Eyvallah canım benim. Kardeşim olman beni her ne kadar ürkütse de avukatım olmandan şimdiden gurur duyuyorum.'' diyerek sarıldığında ilk defa bir konuda bu kadar birlik ve beraberlik içinde olmuşlardı.
''Hiç merak etme seni içeride dört dörtlük bakacağız. Temiz çamaşır falan çeşit çeşit getireceğim. Bir kere giydiğini tekrar giydirmeyeceğim sana.''
Daha fazla kendimi tutamayıp ''Ya siz ikiniz ne saçmalıyorsunuz? Adamı bitirmek için yapmadığımız plan kalmadı! Adamdan çalmadığımız dosya, bozmadığımız ortaklık bırakmadık. Adamın kaçması biraz plan dışı bir durum olmuş olabilir yapacak bir şey yok. Herkesin kendi hayatı değil mi bu arkadaşım? Bırak ne yapıyorsa yapsın. Bu zamana kadar benim yanımda Beyazıt için durmadı mı? Durdu. Şimdi isterse evlensin isterse boşansın isterse ölsün bundan bize ne? Yaptığı iş Beyazıt'ı üzmeyecek ise bırakalım yapsın. Geri gelmesi neyi değiştirecek? Koşup kollarına mı atlayacağım?''dediğimde salondaki alkış sesi susmama neden oldu.
''İşte sağlıklı düşünebilen insan profili. Bravo. Bu iki manyağın arasında yaptığın gerçekten mantıklı ve alkışlanması gereken bir konuşmaydı.'' diyerek alkışlamaya devam eden Erdinç Beye şaşkınlıkla bakıyordum.
Kuzey önüme geçip Erdinç Beyle olan göz temasımızı anında kesip ''Kanka sen bu işe karışma bu bizim meselemiz. Bu dava benim davam.'' dediğinde gözlerimi devirmeden edemedim.
Kutay ''Bak bu geri zekalı ile kolay kolay aynı fikirde olmam ama bu sefer ona katılıyorum. Bu dava bizde hocam.'' dediğinde Erdinç Bey pes ederek koltuğa attı kendini. Elinde ki dosya ile kendine hava yaparken sakinleşmek için derin nefesler alıyordu.
Erdinç Bey öfkeyle tekrar ayağa kalkıp sinirden dolaşmaya başladığında bizimkileri fırçalamayı ihmal etmedi. ''Yahu siz manyak mısınız? Hadi Kuzey yeni terk edildi ondan gocunuyor yarası belli. Peki ya sen Kutay? Sen niye ağabeylik yapmıyorsun! Bu ikisi tedavi görüyor diye muaf sayılır da sen niye manyak manyak konuşup bunu gaza getiriyorsun? Gelmesem birbirinizi gaza getirip gidip adamı öldürecektiniz. Kuzey sana çamaşır taşımaya başlardı yarın!'' dediğinde sonuna kadar haklıydı.
Kutay ''Ne bileyim oğlum o piçi öyle görünce sinir bastı birden. Gaza geldim.'' deyip mahcup bir şekilde söylenirken Kuzey süt dökmüş kedi gibi duruyordu.
''Ya sen Kuzey ?!''
Kuzey anında beş çocuk babası gibi oturup drama bağlarken yüzünü gizleyip ağlıyormuş gibi konuşmaya başladı. Klasik Kuzey ve üstün oyunculuk yeteneği...
''Ya başkan ben de işimi yapıyorum burada. Ekmek parası bilirsin. Çoluk çocuk aç. Hanım beni terk etti. Hem analık hem babalık yapıyorum. İstanbul'da ekmeğime bakıyorum o davaya ihtiyacım var.'' dediğinde elimdeki yastığı kafasına attım.
Erdinç Beyin gittikçe yükselen ses tonu oturduğum yerde şekilden şekle girmeme neden olacak kadar otoriterdi. ''Allah'ım sen sabır ver! Oğlum siz işin ciddiyetinin farkında değil misiniz lan ?! Yaranızı deşmeyi bırakın artık. Yenileşmeye odaklanın yenilmeye değil. Dediklerinizin önce sonunu düşünün sonra konuşun.''
''Ne oluyor yine ? Ev anaokulu gibi'' diye söylenerek salona giriş yapan Rıza Bey girer girmez fırçayı basmıştır.
Kutay ve Kuzey aynı anda ''Yok bir şey.'' deyip konuyu kapatmaya çalışsalar da Erdinç Bey sandıkları kadar kolay lokma değildi. Erdinç Bey ''İki oğlunuz delirmeme neden olacaklar.'' dediğinde Rıza Bey onun halinden anladığını gülümseyerek belirtti.
''Sen o iki sıpayı boş ver insanı dinden imandan çıkartırlar. Gel otur şöyle karşıma konuşalım biraz. Pazar sabahı seni burada görmek ne güzel sürpriz oldu böyle.'' deyip tekli koltuklara ikili bir şekilde oturduklarında bugünün pazar olduğunu yeni fark etmiştim.
Erdinç Bey oturuşunu dikleştirip konuşmaya başladığında herkesin odak noktası olmuştu. ''Bugün sizinle konuşmak istediğim bir takım meseleler var. Sanem ve Kuzey bu konuların başında geliyor. Öncelikle biraz önce karşılaştığım manzaradan sonra size anlatmaya tam olarak karar verdim. İlk gündem maddemiz ikisinin çarpışan psikolojileri. Biri düzeliyor öteki bozuluyor. Ortak noktalarda hep ayrılıyorlar. Aynı ortamları paylaştıkları için birbirlerini etkilemeleri daha kolay oluyor yani sizde demek istediğim bu yaşam alanlarını ayırmanız. Sağlıklı koşullarda bir araya gelmelerini sağlamak en iyi şekilde tedaviyi ilerleyecektir.''Kuzey daha olayı anlamadan Kutay'a sarılıp ağlamaya başladı. ''Beni kardeşimden ayırmayın. Anam, babam, kardeşim, bacım...'' diyerek ağıt yakarken tekme atmamak için kendimi zor tutuyordum. Bu ağıtlarını Rıza Beyin Erdinç'e onay vermesiyle daha çok abartmaya başladı.
O ''Ne yapmalıyız ? Eğer Kuzey'i tımarhaneye falan kapatalım diyorsanız onaylarım bu fikrinizi.'' diyen koca yürekli bir babaydı.
Erdinç Bey ''Sanem'in derslerinin hafifliği ve istediği mesleği henüz belirlememiş olması ona vakit kaybettiriyor. Dersler ona ağır gelecektir ve bende bu konuda ona el becerisini ilerletmesini tavsiye ediyorum. Antidepresan kullanacak kadar ileri bir düzey bunalım yaşamıyor tek yapması gereken bir ilgi alanı bulmalı.'' dediğinde salona yeni giriş yapmış olan Sacide Hanım heyecanla yanıma gelip oturdu.
''Ne gibi bir iş olabilir ?'' diye sorduğunda bütün bakışlar Sacide Hanıma çevrildi.
Erdinç Bey omuzlarını silkip ''Minik bir kafe ya da küçük bir kitapçı... Aklınıza ne geliyorsa. Sorumluluk almalı ve hayatı kavramalı. Hayatın kendi dertlerden ibaret olmadığını anlamalı. Ne kadar farklı insan tanırsa o kadar alışması kolay olacaktır... İnsan iletişimi çok önemli, hayat Sanem için Hakan'dan ve sizden ibaret olmamalı.'' dediğinde bütün ailenin gözünde yanan ışık ürpermeme neden olacak kadar parlaktı.
***
Erdinç Beyin benim hakkımda söylediklerini Rıza Bey emir olarak kabul edip küçük bir dükkanı bana kitapçı olarak açmıştı. Her şeyi kendi zevkime göre seçmiştim. Kendi kararlarımın bu kadar uyumlu bir şekilde bir araya gelmesi ise beni oldukça memnun etmişti.
Kuzey ''Anamı ağlattın Sanem. Bu rafı da dizer giderim başka da elimi bir şeye sürmem ona göre.'' dediğinde isyanlarında sonuna kadar haklıydı.
''Ne olmuş yani iki üç kitap dizdin diye bir yerlerin mi şişti? Ben mi dizeyim bu yaşta ?'' dediğimde anında ''Evet !'' deyip çemkirmeyi ihmal etmedi.
''Bana bak paramı peşin alırım ona göre. Öyle bacımsın diye bedavaya iş yapmam ben. Maaşımı alnımın teri soğumadan alırım.'' deyip son rafı da dizmeye başladı.
Yaklaşık bir haftadır Kuzey avukat değil işçiydi. Bütün hafta boyunca kitap dizip bana geçici bir süreliğine korumalık yapıyordu. Onunla günlerimiz aşırı eğlenceli geçerken yeni dükkanımın bana yüklediği sorumlulukları beraber aşıyorduk. Her sabah erken kalkmak için yoğun bir çaba sarf etsek de yine de kendimizi dükkanda çayımızı, kahvemizi yudumlarken buluyorduk.
Kutay sadece sosyal medyaya 'cool' bir şekilde fotoğraf atabilmek için dükkana geliyor iki - üç fotoğraf çekildikten sonra hemen gidiyordu.
Bir hafta içerisinde neredeyse her gelen müşteri Kuzey'in aşırı ilgisine maruz kalıp tekrar geliyordu. Ve bu düzen insanların sempatisini kazanmamızı oldukça kolaylaştırmıştı. Çevredeki esnafla çabuk kaynaşmış ve gözlerine girmemiz zor olmamıştı.
Bir çok kişiden yardım alarak bu işe başlasam da her zaman arkamda babam vardı. Bugün bu dükkanın camında Sanem ERGÜNEY yazıyorsa bunun nedeni Rıza Beydi. Her zaman yanımda olan ve sevgisini bir an olsun üstümden eksik etmeyen koca yürekli adam...
Bir de koca yürekli annem vardı tabii... Her gün düzenli olarak dükkana yemek gönderip 7/24 arayarak kontrol eden can parçam. Sevgisini, şefkatini, merhametini üçe bölen ve beni kendi evlatlarından ayırmayan annem...
Bir de koca yürekliler gurubunda olan büyük ağabeyim var. Kutay ERGÜNEY. Her saat düzenli olarak arayıp 'Bir sıkıntı var mı ?' diye sorarak kontrol eden can parçam. Her zaman kendini ağırdan satsa da asla kendinden taviz vermese de bir eli hep sırtımdaydı. Düştüğüm zaman kolumdan tutup ayağa kaldıran, yaralarımı kendi yarası gibi saran, acımı kendi acısı gibi yaşayan ağabeyim. Evin sarsılmaz ikinci direği...
Bir de her ne kadar evlerden ırak desek bile olmazsa olmazımız Kuzey ERGÜNEY. Yorulmak ve bitmek bilmeyen enerjinin beden bulmuş hali. Düştüğüm zaman kaldırmak yerine omuzlarında taşıyan bedeni küçük ama yüreği koca adam! Doktorun ikiniz birbirinizden uzak durun demesine rağmen her saniye soluğu yanımda alan baş belam! Hayatı dalgaya almamı sağlayan ve yaşam enerjimi bana geri kazandıran adam gibi adam! Çoğu zaman tekme tokat dalarak başlayan kavgalarımız sarılarak son buluyordu. Benim küçük ağabeyim! Evin yaramaz çocuğu...
''Fazla dalma boğulursun !''
Kuzey'in sesiyle olduğum yerde irkilirken bakışlarım gözlerinde sabit kaldı. ''He ?''
''Daldın gittin hayırdır? Bir sıkıntı mı var ciğerim söyle halledeyim.'' deyip belindeki silahını gösterdi.
''Yok ya dalmışım öyle. Hadi işin bittiyse gidelim.'' dediğimde sövmesine kaldığı yerden devam edip çıktığı merdivenden inmeye başladı.
''Anamı ağlattın bütün gün. Irgat gibi çalıştırdın beni.'' dediğinde hain bir gülümsemeyle ona bakmaya başladım.
''Yarın bana yardıma gelmezsen bugün yürüdüğün hatta koştuğu kızı Dilara'ya söylerim.'' dediğim an pes ederek ellerini havaya kaldırdı.
''Bütün gün emrine amadeyim. Hatta yerlere paspas falan atarım. Cam silerim, toz alırım, kahve yaparım...'' dediğinde teklifini anında onayladım.
''Tamamdır anlaştık o zaman. Hadi gidelim.''
''Gidelim baş belası velet. Gidelim.''
![](https://img.wattpad.com/cover/69262289-288-k127.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Mafyanın Esiri
ChickLitKız küçük bir filika adam büyük bir okyanus... Aşk ise onlara rüzgar olup yön gösteren bir mucize.