* Bölüm şarkısı ektedir :)
Saatlerdir beynimin en ücra köşelerinde köşelerinde yankılanıp duran soru Erdinç tarafından dile getirildi."Ne yapacaksın? Ne yapayım?" diye sorduğunda yanıtı kolay olsa da dile getirmek çok zordu.
Günlerdir beni kapana sıkıştıran aslında bu soruydu ve cevabını en çok merak eden insan hiç şüphesiz Erdinç'ti. Hakan'ın bana yaptığı ve yapmaya devam ettiği onca şeye rağmen tepkisiz kalmam onu korkutuyordu. Sürekli 'sessiz olma' , 'konuş benimle' ya da 'gel yürüyelim biraz' diyerek benimle bir şekilde iletişime geçmeye çalışması ve üzerime titremesi insanı yalnız hissettirmiyordu. O ya mükemmel bir insan yada işini harika yapan bir doktordu.
İki gün önce gelen zarf beni yine enkaza çevirirken tükenmişlik sendromu içinde varoluş sancısı çekiyordum. Hayat ben ne zaman ayağa kalksam bir tekme daha atıyordu sanki. Nefes almama bile fırsat tanımıyordu. Aceleci ve bir o kadar da acımasızdı. Eli kanlı bir katildi adeta. Beni diskalifiye ettirmek için oldukça inatçı olduğu kesindi.
''Ne mi yapacağım? Hiçbir şey yapmayacağım.'' dediğimde başını olumsuz vakaymışım gibi salladı.
''Lütfen bana şaka yaptığını söyle.'' derken yüz ifadesinden benim gibi tükenmişlik sendromu içinde olduğu anlaşılıyordu. Fazlasıyla yorgundu ve yorgunluğu fiziksel bir yorgunluk değildi. Sürekli diken üstünde olmasının nedenleri arasında hiç şüphesiz Hakan'ın yarattığı gerilimdi.
''Bu durumu Kuzey'e ve Kutay'a anlat dedin anlattım... Rıza baba bilsin dedin ona da söyledim... Sürekli çaktırmadan benimle seanslara devam ettiğinin de farkındayım. Hakan ortada yok ama sürekli olarak peşimizde ve bu durumda huzuru kaçan yine biz olurken depresyona meyilli olmam suç sayılmıyor değil mi ? Sence ne daha yapmalıyım ? Canımı falan istiyorsa seve seve veririm yeter ki bu saçmalıklarını daha fazla çekmeyeyim.''
''Kendimi başarısız bir doktor olarak görmeye başladım. '' dediğinde o da en az benim kadar bu durumdan yorulmuştu.
''Saçmalama lütfen. Sen olmasan emin ol ben şu an yanına oturuyor olmazdım. Muhtemelen benim gibi akıl sağlığı az olan insanların arasında olurdum.'' dediğimde yüzünde ufak bir tebessüm oluşturmayı başarmıştım.
Yüzünde her ne kadar bir tebessüm oluşsa da kollarından destek alarak arkasına yaslanarak oturması bile tüm yorgunluğumuzu ortaya seriyordu apaçık. ''Şu halimize bak. Yıkılmış gibiyiz ama daha çok parçalanmışız.'' dediğinde büyük bir sessizliğe neden oldu.
Söylediklerini bir süre düşündüm. Haklıydı aslında... Parça parça olmuştuk hem de fazlasıyla... Burada olmamın en büyük nedeni her şeyi bırakma isteğim ve hiç şüphesiz Erdinç'in tatil ihtiyacıydı. İkimizde kendi dünyamızdan yaralı kurtulmuş insanlardık.''Haklısın. Yıkıldık fazlasıyla fakat yıkılsak tekrar bir araya gelemezdik ama parçalanmışız madem birleşiriz bizde.'' dediğimde bakışları seyrettiği manzaradan bana kaydı.
''Babam öğretmenliğinin ilk yılında bir köye atanmış... İlk cümlesi 'Burası ne lan !' olsa da zamanla değişmiş tabii. Köy halkından ummadığı yardımseverlik ve sevgiyle karşılaşınca kolay adapte olmuş yeni hayatına. Öğrencilerinin hepsi aslında ona benziyormuş zaten ; huysuz ve inatçı. Babam bu durumdan oldukça memnun oysa ki. İki huysuz bir araya gelince inat geri kalmazmış. Babam en sonunda dayanamayıp veli toplantısı yapmaya karar veriyor ve o toplantıya bir öğrencisinin ablası geliyor. Babamın asla ismini söylemediği meşhur ilk aşkı oluyor o abla. Babam bu arada toplantıları sıklaştırıyor tabii o ablayı görmek için. Bir süre sonra iki tarafında niyeti karşılıklı olunca her şey yerine oturuyor. Gizli gizli buluşmalar, tek veliyle yapılan toplantılar artmaya başlıyor zamanla. Her şey mükemmel... Bu hikayenin sonu hariç. Babam hep 'İlk aşk bir denemedir.' der. 'Seversin, hatta belki aşık bile olursun ama bir kadını annen gibi değilse evlenemezsin.' dediği zaman babama yine hak verdim. Ona 'Neden o kadınla ayrıldın ?' diye sorduğum da 'Her ilk aşk mükemmel olmaz evlat. Bazıları senin için eş olur bazıları tecrübe. İlk sevgilin o diye her şeye eyvallah diyemezsin. Değişmeyecek hatalar zamanla düzelmez.' dediğinde ona her zaman ki gibi hak veremedim. Bana göre bu aşk için zalimlik gibi geliyordu ama mesleğimin bana yıllar sonra kazandırdığı tecrübe babamın aslında yıllar önce bana anlattığı yaşanmışlığın hikayesiydi. Yani sana demek istediğim bu zamana kadar onunla yaşadığın hiçbir şey için pişman olma. Senin için bir tecrübe olduğunu da asla unutma. Sen bu hikayedeki en masum kişinin. Bilmediğin duygulara anlam yükledin ve bunun yanlış olduğunu anlaman biraz zaman aldı sadece...'' dediğinde anlattığı hikaye bana hayatı tüm çıplaklığı ile gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Mafyanın Esiri
ChickLitKız küçük bir filika adam büyük bir okyanus... Aşk ise onlara rüzgar olup yön gösteren bir mucize.