Paltomu giyip son kez kendimi hızlıca kontrol ettikten sonra "Baba ben çıkıyorum !" diye bağırıp çıkacağımı haber verdim. Rıza Beyin "Dur bekle iki dakika." diye bağırması üzerine olduğum yerde sabit kaldım.
"Bekliyorum."Merdivenlerden apar topar inip yanıma gelen Rıza Bey elime kredi kartlarını sıkıştırıp "Şifreleri üstünde yazıyor. Şimdi gidebilirsin." dedikten sonra itiraz etmeme müsaade etmeden gitti. Yaklaşık bir senedir bu düzen böyleydi.
Temel Kural : "İtiraz yok."
Rıza beyle vedalaşıp evden çıktım. İlk hedefim hazırda bekleyen şoför olsa da taksiyle gitme fikri daha cazip gelmişti. Yönümü bahçenin çıkış kapısına çevirdiğimde Kutay bahçeye yeni giriş yapıyordu. Klasik sabah ziyaretine gelmişti anlaşılan.
Beni görünce arabayı durdurup camı açtı. Yorgunluğu tüm yüzünde hakimiyet kursa da yüzünden bir an bile eksilmeyen gülümsemeyle "Nereye Çaylak ?" diye sorduğunda telefonumun ekranını ona doğru çevirip tarihi gösterdim.
"Atla ben götüreyim. Gece nöbetim var zaten. Bizimkileri sonra ziyaret ederim." dediğinde cazip gelen teklifi anında kabul ettim. Arabaya binip kemerimi bağladığımda çantamı arka koltuğa fırlattım. Taksi fikri an itibari ile lanetlenmişti.
Kutay "Hastaneden çıkmadan haber ver. Ben getiririm seni eve." deyince "Babam eve erken gitmeyeyim diye bütün kredi kartlarını elime sıkıştırdı. Beni boşuna bekleme.'' dediğimde kahkahası bütün arabayı sardı.
Kutay gülmeyi kesip ciddi bir yüz ifadesiyle bana bakmaya başladığında klasikleşen 'ağabey azarlarına' başlıyordu.
''Babaannem gibi oturduğun koltuktan kalkmıyorsun ki kızım. Adam haklı git dolaş biraz. Derslerin başlıyor yakında. Şu kafadan kurtul bir an önce. Bir avukat bu kadar kolay yetişmez.'' dediğinde ise sonuç olarak haklıydı.Yolculuk Kutay'ın öğütleri ile dolu dolu geçerken kendimi psikologum Erdinç Beyin karşısında buldum. Yine aylardır oturduğum koltukta doktorumun sorularına hazırladım kendimi.
"Sanem nasılsın bugün? Çok şık gözüküyorsun." deyip gülümsediğinde aynı şekilde karşılık verdim. "İyiyim teşekkürler. Siz nasılsınız?"
Erdinç Bey yüzünden hiç gitmeyen neşesiyle "Bende iyiyim. Seni böyle görmek çok güzel. Hadi biraz konuşalım." deyip karşımdaki koltuğa oturduğunda şimdiden hızlı bir seans olacağının belirtisini vermişti. Üstümdeki paltoyu çıkartıp kenara koyarken "Peki konuşalım." deyip kendimi hazırladım.
"Yeni hayatın nasıl? Memnun musun bu düzenden? Senin açından sıkıntı yaratan bir durum var mı ya da kişi ?" diye sorduğunda Rıza Bey konumuzun odak noktasıydı.
''Hayır hiçbir sıkıntı yok. Hayatım hiç olmadığı kadar güzel ve ben hiç olmadığım kadar huzurluyum.'' dediğimde elindeki dosyaya notlar alıyordu.
''Peki geçmişte yaşadıklarını geleceğinle kıyaslıyor musun ? 'Eskiden bu böyle olurdu ama şimdi ise böyle...' dediğin anlar oluyor mu ? Mesela şimdi onu karşında görsen geçmişte ona karşı hissettiğin duygular ön plana çıkar mı sence ? Kendini nasıl hissedersin ?" diye sorduğunda bu en can alıcı soruydu aslında.
''Şimdi yine onunla olamayacağımın farkındayım. Galiba olgunlaştım. Büyüdüm. Eskiden ondan vazgeçtiğimde bile onun yanında olacak bir neden buluyordum kendime. Çünkü tamamen onu odak noktam haline getirmiştim. Başka biri bana yabancı geliyordu. Gidemiyordum başkasına. Gidebileceğim bir çok insan vardı mesela. Rıza Baba, Sacide Anne, Kutay, Kuzey... Onlara sığınırken kendimden utanıyordum bu kadar hatayı tek başıma yapmışım gibi... Ve bu yüzden her seferinde Hakan'ın yanında buluyordum kendimi. Eskiden ona bağımlıydım mesela benim adıma kararlar aldığında itiraz edemiyordum... Şimdi özgürüm. Daha güçlüyüm artık. Kendimden vazgeçmemeyi ise sizin sayenizde öğrendim. Bir senedir neredeyse hayatımın her anında varsınız. Düştüğüm zaman tek başıma kalkmayı öğrettiniz. Sizinle büyüdüm artık bu değişimi hissediyorum. Kendimden ya da geçmişimden utanmıyorum. Bu oyunda masum ve saf olan taraf bendim. Onu hatırlayınca boğazım düğümlenmiyor artık. Konuşamayacak kadar acımıyor canım. Ne yapacağımı bilecek kadar büyüdüm.'' dediğimde bakışlarımın tek odak noktası Erdinç Beydi.
''Acılar insanı hızlı büyütür. Kabullenmek çok ciddi bir durum. Geçmişin seni hızla olgunlaştırır. Geçmişte yapamadığın bir çok şeyi yapmaya başladığında ise özgürlüğün tadını almış olacaksın. Bir süre sonra özgürlüğüne bağımlı hale geleceksin. Bu konuşmaları seninle bir psikolog olarak değil bir arkadaşın olarak söylüyorum. Büyümek güzeldir Sanem. Geleceği merakla bekletir insana. Geleceğin fragmanı asla olmaz. Geçmiş bitmek bilmeyen bir film şerididir. Bilirsin filmin sonunu. Ama alacağın ders tüm çıplaklığı ile karşında. Sen sana lazım olanı seç hayattan. Filmi istediğin yerde kapatabilirsin.'' dediğinde verdiği öğütleri aklıma not alıyordum.
''Dediklerimizi uygulayacağım.''
Erdinç Bey dediklerim karşısında gülümseyip ''Biliyorum.'' dedikten sonra kalkıp kendi yerine geçti. Zaman su gibi akarken sohbetin de sonuna gelmiştik. Masasındaki küçük kağıda hızlıca bir şeyler yazdıktan sonra ''O zaman cuma günü saat 14:30'da tekrar görüşmek üzere.'' dediğinde kaşlarım merakla kalktı.
''Deliriyor olmalıyım.'' dediğimde kaşları benim gibi havalandı.
''Neden ?''
''Haftada bir kere olan seanslarımız ikiye çıktı. Muhtemelen deliriyorum ve siz bunu bana söylemiyorsunuz.'' dediğimde kahkahası kulaklarımın misafiri oldu.
''Tüh bütün sırrı bozdun şimdi. Üzgünüm ama sende deliriyorsun. Bütün insanlık gibi.''
''Aranıza katılmak beni mutlu eder.'' dediğimde uzattığı elini sıkıp paltomu giydim.
''Bu arada derslerin ne zaman başlıyordu ?''
Erdinç beyin sorusuyla duraksayıp ''Hafta içi üç gün sadece.'' diyerek sorusunu yanıtladım.
''O zaman bu hafta sonu çok güzel bir film vizyona giriyor. Bana eşlik eder misin ?'' diye sorduğunda bir süre sessiz kaldım.
''Fazla biletin varsa sahip çıkabilirim.'' dediğimde gülümseyip ''Anlaştık.'' dedi.
Kısa bir vedalaşmanın ardından hastaneden çıktığımda temiz havayı içime çektim. İşte aradığım huzur. Adımların yolun kenarındaki boş taksiye doğru ilerlerken aklımda hala Erdinç Beyin söylediği cümleler dolaşıyordu. ''Geleceğin fragmanı asla olmaz.'' demişti ki sonuna kadar haklıydı. Bugünümü dünden daha güçlü yaşıyordum ve bunu her gün tekrarlıyordum. Artık ilerlediğim yolun dönüşü olmadığının bilincindeydim.
Kendimi boş taksiye alıp hazırda bekleyen şoföre gideceğim adresi söyledikten sonra Kuzey'e yapacağım sürprizi kafamda kurgulamaya başladım. Belki alışverişe beraber gidip Rıza Beyin gazabından birlikte kurtulurduk. Ya da paşa paşa eve gidip ölümüne azar yerdik.
Bu işten her türlü Kuzey ile kurtulacağım için tek çare yanına gitmekti.Taksi durduğu an daldığım düşünceler bir bir firar etmişti. Ücreti ödeyip taksiden indiğimde günün yorgunluğuyla karşımda duran Kuzey'in bürosuna ilerlemeye başladım. Kuzey'in asistanı beni kapıda karşılayıp bana eşlik ederken Kuzey'in bir görüşmede olduğunu haber verdi. Adımlarımı bekleme salonuna çevirip kendimi cam kenarındaki koltuğa bıraktım. Cadde de dolaşan insanlar günün temposuna ayak durdurmaya çalışırken İstanbul kalabalıklığını bir kez daha gözler önüne seriyordu.
Çantamın içinde yankılanmaya başlayan telefonumun zil sesi ile bakışlarımı caddeden çektim. Koltuğun kenarına attığım çantamı alıp içinden telefonumu çıkardığımda rehberimde kayıtlı olmayan bir numara tarafından gönderilen mesajlar dikkatimi çeken ilk şey oldu. Mesajların bazılarını es geçip en son gönderileni seçip okumaya başladım.
Gönderen : ...
''Elbet bir gün buluşacağız bu böyle yarım kalmayacak.''Ben olduğum yerde sabit kalsam da her şey bir o kadar dönüyordu.
Ve ben bu mesajın sanıldığı kadar masum olmadığının da farkındaydım.
Geçmişim hız kesmeden peşimden gelmeye devam ediyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Psikopat Mafyanın Esiri
ChickLitKız küçük bir filika adam büyük bir okyanus... Aşk ise onlara rüzgar olup yön gösteren bir mucize.