Bölüm 47

33.4K 1.2K 67
                                    

Hayatımız her zaman belli bir düzende ya da belli bir sistem içerisinde ilerlemez.
Mutlaka bir şekilde hayatımızı yönetiyoruz ya da yönetilmesine izin veriyoruz.
İnançlarımız ve yaşam şekillerimiz hayatımızı farklılaştıran bazı etmenlerdir. Yöneltmek ve yöneltilmek gibi... Aslında hepimizin hakimiyeti elimize özgürce ve korkmadan aldığımız sadece iki yerimiz var ; hayallerimiz ve rüyalarımız. Hayal kurarken oldukça cesur insanlarız aslında. Rüyalarımızda asla cimri değiliz ki en bonkör olduğumuz zamanlardır bunlar.
Aslında bu kadar kolay gibi gözüken hayatımızı özetlemeye kalksak bu en fazla üç başlık altında incelenebilir. Doğduğumuz, büyüdüğümüz ve öldüğümüz zaman. Bu başlıklar arasında bir takım gelişmeler olabilir. Kader ve şans faktörü gibi. Kendi hayatımda ki gelişmeler için 'kader' demeyi tercih ediyorum. Kendi hayatımı tek başıma yönetemeyecek kadar yorgun hissettiğim içindir belki de...

Uykumun en güzel ve en derin kısmında art arda aldığım uyarılar göz kapaklarımın huysuzca aralanmasına neden oldu. Hayır hayır ! Uyanmak için çok erken ! Üstelik güneş bile kendine gelememişken benim ondan önce güne başlamam haksızlık !

Erdinç sitemli ve uykulu sesi bir kez daha misafir oldu kulaklarıma. ''Sanem uyan! Telefonun çalıyor !'' dediğinde onunda en az benim kadar uykulu olduğunu anlamıştım.

''Bu eziyeti neden bana yapıyorsun Erdinç ? Sen daha çok uyanmışsın işte... Açsaydın kim arıyorsa !'' deyip bir kez daha yastığıma sarıldım. Yastığım buram buram uyku kokuyordu.

''Arayan bir numara... Sen baksan daha iyi. Belki özel olabilir.'' deyip telefonu uzattığında sersemliğimden bir şey kaybetmeden aldım telefonu elinden.

''Alo ?'' deyip esnerken her an tekrar uyuyabilirdim.

''Sanem Hanım !'' diyen kişinin erkek olduğunu ve bu kişinin Aydın olduğuna adım gibi emin olsam da hala rüyalar alemde olduğuma yemin edebilirdim. Beynim bu sefer bana oyun oynamayacak kadar bitikti.

Beynimde çakan şimşekler ve Erdinç'in bana attığı bakış bu anın gerçek olduğunu kanıtlarken nefes boruma kaçan tükürüğüm konuşmamı engelliyordu.
Derin bir nefes çekip ciğerlerime gönderdikten sonra konuşma yetimin geri geldiğine emin olduktan sonra ''Aydın ?!'' dediğimde ses tonumda ki tını hala bir şeylerden emin olmak istiyordu.

Sessizliğin ardından Aydın'ın ''Evet Sanem Hanım benim. Lütfen şimdi beni dinleyin zamanımız yok !'' derken sık sık aldığı nefeslerden koştuğunu anlamıştım.

''Bu ne demek oluyor şimdi ! Neler oluyor orada ! Sana ne oldu! Ne demek zamanımız yok!'' diyerek art arda sorular sorduğum an telefonum Erdinç tarafından elimden çekildi.

''Anlat !''

Erdinç telefonu tek omzu ile kulağına yaslayıp bir taraftan pantolonunu giyerken bir taraftan da telefon görüşmesine devam ediyordu. Sesi ilk defa bu kadar duygusuzdu. Bu yüzüyle ilk defa tanışıyordum. 

''...''

Erdinç'in yüz ifadesi sinirden her saniye şekil değiştirirken korkuyu tüm hücrelerimde hissediyordum. Bu onda tanıdığım ilk duyguydu. Ondan korkmak daha önce alışık olduğum bir durum değildi üstelik...

''Sana neden güveneyim puşt ?! Sen onun köpeği değil misin lan! Amacın ne ?! Neden ona yardım etmek istiyorsun!'' deyip içinde atamadığı sinirle volta atarken karavan ona dar geldiği için dışarıya çıktı.

Erdinç'in ardından hemen ranzadan inip üstümdeki yatak pijamasından kurtuldum. Gittikçe kritik bir hal alan duruma karşı hazırlıklı olmak ve Erdinç'in ayak uydurmak benim için en sağlıklı olandı. Küçük bavulumu açıp elime gelen ilk şortu ve askılı tişörtü çıkarttıktan sonra hızlı bir şekilde giyindim.
Sandaletlerimi giyip kendimi dışarı attığım an Erdinç tarafından tekrar içeri girdim. Erdinç'in yüzüne bir açıklama yapması için bakarken o sadece telefonumu bana geri verip ''Gidiyoruz.'' dedi.

Psikopat Mafyanın Esiri Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin