Yüzüne gelen su ile refleks olarak gözlerini kapatıyorsun. Ve o anda, gözlerinin önüne sanki bir film izliyormuşsun gibi bir görüntü geliyor.
Biri uzun iki kişi yan yana yürürken, adamdan birkaç adım geride olan kadın, adama yetişmeye çalışıyordu.
"Açık konuş." dedi güzel kadın, uzun adımlar atan adamın arkasından koşarken. "Loki!"
Adam aniden durup ona döndü. Yüzü son derece ciddi, yeşil gözleri binlerce yıl toprak altında beklemekten bıkmış ve rengi kayulaşmış bir zümrüt kadar koyu, pembe dudakları kanı çekilmiş gibi soluktu.
"Ne söylememi istiyorsun?" dedi adam yavaşça.
"Bunun sebebi ne?" dedi kadın yalvaran bir ifadeyle. "Gözünü bu kadar kör edecek şey ne?"
Adam sadece elini kaldırıp parmaklarını şıklattı. Böylece etraflarında ses geçirmez bir kubbe oluştu. Hem koridorda olabilecek birine karşı, hem de 'çimlerin uzamasını bile duyan' Heimdall'a karşı olduğunu onları daha önce görmemiş biri bile fark edebilirdi.
Tabi adam ve kadının güzelliğinde bir süre kaybolduktan sonra.
"Bana yardım etmeni de anlamanı da beklemiyorum zaten." dedi adam yavaşça. İçindeki tüm duyguları, sadece önündeki kadına akıtıyordu. Bir kişiye daha akıtıyordu. Sadece tek bir kişiye daha.
Ama kendisi bunu görmüyordu. Kendisini sevmeye ikna etse bile hala gözlerinin önündeki yıkımı göremeyecek kadar kördü ve onun görmesini sağlamaya çalışmaktan artık kendisi bile yorulmuştu.
Hiçbir şeyden vazgeçmeyip her istediğini elde eden Loki, senin gözlerini açmaya çalışmaktan vazgeçmişti. Tüm çabaları bir yere kadardı, elinden gelen her şeyi yapsa dahi, bir yerde, sende etkisini yitirmeye başlıyordu.
"Oğluma, diğer oğlumu sonsuz bir hüsrana uğratması için yardım edeceğimi mi sanıyorsun?" dedi Frigga çileden çıkmış gibi bir ifadeyle.
"O da beni sonsuz bir hüsrana sürükledi!" dedi Loki bir anda sesini yükseltip, gözlerini kocaman açıp kadına parmağını göstererek.
Gözleri dolan Frigga kendini sıkarken, büyük bir yangının ortasında kalmış gibi içi yandı Loki'nin.
Frigga arkasını dönüp giderken çaresizce seslendi. "Anne."
Kadın anında duraksarken Loki ellerini uzun, kömür karası, yeniay olayına ev sahipliği yapan; yıldızları teker teker sönmüş bir gökyüzü kadar koyu saçlarından geçirdi ve derin bir nefes çekti düzgün burnundan.
"Ne yapayım peki? Ne yapmamı bekliyorsun. Onları tebrik edip Midgard usülü çikolata yada pasta götürmemi falan mı?" dedi istemsizce son cümlede tekrar istemsizce sinirlenerek.
Arkasını döndü kadın ve yavaşça konuştu. "Onlara engel olma. Bırak mutlu olsunlar artık. Tam anlamıyla. Zaten senin istediğini bir kez yaptım," sesi titriyordu. "İkinizi desteklediğimi söyledim, bunun yeteceğini söylemiştin. Yetmedi. Bırak mutlu olsunlar, Odin bile engel olamıyor onlara anlasana."
"Yapamıyorum!" dedi adam iki elini de saçlarından geçirip avazı çıktığı kadar bağırarak. "Elimde kalan tek şey o anne." dedi çaresizce. "Ona ilk ben sahip oldum, ona ilk kollarımı ben sardım, onu ilk ben öptüm, onu ilk ben sevdim! Ve o oğlun, onu kollarımdan çekip alıyor! Ben hiçbir şey yapamıyorum! Hayatımdaki her şeyin sahibinin o olması yetmezmiş gibi şimdi de onu alıyor, onu da sahipleniyor!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway
Fiksi Penggemarİnsanlar acımaz. Tanrılar da öyle. Önce denerler sizi, direnirseniz daha çok güç kullanırlar. Ve daha çok ve daha çok. Acımasızca dağıtır üzerinize tüm öfkesini, bir an bile tereddüt etmeden, bir an bile pişman olmadan. Kalbinizi kırarlar, sanki cev...