Eğik yazılan yerler geçmişte hatırladıkları. Hatırladıkları sırayla değil, karışık, önemli anıları yaşarken yaptığı bir hareketten yada bulunduğu ortamdan hatırlıyor. Tıpkı kediyi görünce mama vermemiz gerektiğini hatırlamak gibi düşünün. Ama bir yerden sonra sırayla hatırlamaya başlayacak, anlarsınız zaten nereden itibaren olduğunu.
Loki çoğu yerde yok. Ta ki, kız her şeyi hatırlayana kadar. Sonra zaten bombanın pimi çekilecek.
İyi okumalar, huzurlu günler.
"Gel," diyor Thor yemekleriniz bittikten kısa süre sonra sohbetiniz arasında. "Seni bir yere götüreceğim."
Merakla ona bakıyorsun. Sadece gülümsüyor. "Hadi."
Kalkıyorsun ve Odin ve Frigga'ya iyi dileklerini ilettikten sonra Thor'la beraber gidiyorsun. Bir araca biniyorsunuz.
Muhafızlar, Thor'un talimatıyla etrafınızı boşaltırken sen araca tereddütle biniyorsun. Bir çeşit üstü açık uçak gibi. Gümüş renkli ve altın olmayan tek şey olarak bu ona ayrı bir dikkat çekicilik katıyor.
Kontrol etmek için zodyaklarda olanlar gibi motoruna bağlı bir sap var. Sapın ucu dönüyor ve bu, büyük ihtimalle hızı ayarlıyor.
Thor da bindiğinde o sapı tutuyor ve uç kısmını döndürerek gaz veriyor. Sen ise aracın burun kısmındasın. Araç git gide hızlanırken gülümseyip gözlerini kapatarak yüzünü okşayan Asgard havasını selamlıyorsun.
Bir süre sonra gözlerini geri açıp arkandaki Thor'a dönüyorsun. Ama yerinde Loki var. "Soğuğu çok seviyorsun değil mi?" diyor gülümseyerek. O ilginç aracı kullanırken bile acayip karizmatik.
"Fazlaca." diyorsun ve hafifçe kaşlarını çatıyorsun. "Ne kadar kaldı?"
"Kardeşim sevgilisini almam için niye beni gönderdi bilmiyorum ama fazlaca az kaldı." ardından sana dönüp gülümsüyor. "Sıcak mı?"
Ofluyorsun ve arkana yaslanıp başımı arkaya atıp saçlarının havada uçuşmasına izin veriyorsun. "Hem de çok!"
Bir anda çevreni bir soğukluk sarıyor. Fazla soğuk ve beklenmedik olduğu için küçük bir çığlık atarak doğruluyorsun. "Ne yapıyorsun sen?!"
"Sıcak dedin." diyor omuz silkerek.
Duraksıyorsun. Demiştin, değil mi? Evet demiştin. Ama böyle bir şey beklemiyordun.
"Sen nasıl?" diyorsun şaşkınca. Soğuğa da alıştın. Rahatlatıcı bir etkisi var artık.
"Annem bana bazı güçlerini verdi." diyor gözleri etrafta dolaşırken.
"Ama zaten annen olduğu için doğuştan sende olması gerekmez mi? Yani güçlerinin." diyorsun sorgulayıcı bir şekilde.
"Thor'da da güçler yok." diyor iç çekerek. Bu muhabbetten sıkıldığı belli. Sen de onu çok sıkmamak için kısaca gülümsüyorsun.
"Teşekkürler." diyorsun ve arkana yaslanıyorsun.
Ve etrafını soğutan bu adam, kalbini ısıtmaya başlıyor.
Gözlerini birden açıyorsun. Ardından arkandaki Thor'a dönüyorsun. Sana gülümsüyor. "Uçarak gitmeyi hep çok sevmiştin zaten," diyor düşünceli bir şekilde.
Gülümsüyorsun ona. "Nereye gidiyoruz?"
"Çok sevdiğin bir yere, inan bana." diyor. Ona imalı imalı bakıyorsun. Kıkırdıyor. "Söyleyemem. Zaten az kaldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway
Fanfictionİnsanlar acımaz. Tanrılar da öyle. Önce denerler sizi, direnirseniz daha çok güç kullanırlar. Ve daha çok ve daha çok. Acımasızca dağıtır üzerinize tüm öfkesini, bir an bile tereddüt etmeden, bir an bile pişman olmadan. Kalbinizi kırarlar, sanki cev...