"Gözlerini bağlayacağım, ama açmayacaksın."
Kaşlarımı kaldırıp Thor'a bakıyorsun. "Atıyorsun."
Thor sırıtıyor ve küçük bir çocuk gibi yerinde tepiniyor. "Hadi ama! Çok beğeneceksin." tepkin hala aynı olunca devam ediyor. "Lütfen. Ciddiyim." eğilerek başını karnına koyuyor ve belini sarıyor. "Lütfeeeeen."
Çocuk gibi olmasına kıkırdıyorsun. Dışarıda, herhangi bir yerde nasıl ciddi olduğunu biliyorsun. Ama senin yanında küçücük bir çocuğa dönüşüveriyor. 2 metrelik adam, kendisinden 25-30 santimden daha kısa olan bir dişi için şekil değiştiriyor resmen.
Her kız, sadece kendisine iyi olan bir kötü çocuk ister, değil mi?
Loki'nin farkı ise, sana da kötü davranması. Aslında düşünülünce seni bir çeşit köle gibi kullanıyor. Her istediğini yapmanı istiyor ve yapmadığında canını acıtıyor.
Ama Thor öyle değil. İstemediği bir şeyi yapmadığında bile, kızmıyor. Kızamıyor. Çünkü sana cidden sevdalı.
"Tamam," diyorsun kıkırdayarak. Kollarına değen saçları ve karnını gıdıklayan yüzü nedeniyle gülüyorsun. "Gözlerimi kapatacağım."
"Yaşasın!" diye bağırarak seni bırakmadan doğruluyor ve seni bir nevi omzuna alıyor. Hızlı bir tempoda koşarak birkaç metre ötedeki gümüş araca ulaşıyor ve yavaşça seni en uçtaki koltuğa bırakıyor.
Gülmekten ağrıyan karnını tutuyorsun ve Thor araca binerken onu izliyorsun. Thor araca bindiğinde üstünü düzeltip sana gülümsüyor. "Hazır mısın?'
"Gönder gelsin."
Sana bezi uzatıyor ve elinden bezi alıyorsun. Gözlerini tamamen kapatacak şekilde yerleştirip arkadan bağladığında Thor iç çekiyor.
Rüzgar, bedenini yalayıp, saçlarını dalgalandırıyor. Başını geriye atıyor, ayaklarını uzatıyorsun ve güneş ve rüzgarın tadını çıkartıyorsun.
Uzun bir yolculuktan sonra rüzgar yavaşlıyor ve geriye hafif bir esinti bırakıyor. Başını kaldırıyor, ayaklarını da indiriyorsun. Bez hala gözüne bağlı. "Geldik mi?"
"Evet, Sevgilim."
Elini büyük bir el kavradığında ayağa kalkıyorsun. Görmediğin için sana kolaylık olsun diye seni kaburgalarından tutarak kaldırıyor ve ayakların yumuşak bir yere değiyor. Gözlerindeki bezin kayıp gittiğini hissederken, gözlerini açıyorsun fakat güneş nedeniyle kısmak zorunda kalıyorsun.
Gözlerin güneşe alışıp, etrafı görmeye başladığında, karşındaki şey yüzünden az kalsın düşüp bayılacaksın. Karşındaki yapı...
İki katlı çiftlik evini gördüğünde ağzını kapatıyorsun ve gözlerinin yaşlarla dolmasına izin veriyorsun. Thor'a döndüğünde sana masumca gülümsüyor.
"Thor bu..."
Dolan gözlerini gördüğünde gözleri kocaman açılıyor ve eliyle kendi başına vuruyor. "Aptal ben! Ağlıyor işte!" kendi kendine bağırdıktan sonra sana tek adımda yaklaşıyor ve gözyaşlarını silerken "Şş," diyor. "Lütfen ağlama." derken gözleri buğulanıp, sesi çatlıyor. Çatlaklardan akan duygular kalbini sızlatıyor. "Lütfen ağlama dayanamıyorum."
Burnunu çektiğinde gözlerini yumuyorsun ve bir damla yanağında yola çıkıyor. Thor anında o damlayı siliyor ve okyanus gözlerini kapatarak o çatlağın büyük bir yarık olmasına izin geriyor. O yarıktan, bir yaş firar ederek özgürlüğüne koşuyor. "Lütfen ağlama." derken, iki metrelik adamın ağzından bir hıçkırık çıkıyor.
Başı öne eğilip dizlerinin üzerine düşüyor ve sen de onunla beraber yere çöküyorsun. İki metrelik adamın sırtı kamburlaşıp öne eğilirken hıçkırarak devam ediyor. "Dayanamıyorum. Ağlama."
Elini ağzından çekiyor ve kollarınla geniş bedenini sarmalamaya çalışıyorsun. O seni teselli etmeye çalışırken, bir anda son onu teselli etmeye başlıyorsun.
Yanağını, sadece senin yanındayken giydiği Midgard tişörtünün sardığı omzuna koyuyor ve boynunu öpüyorsun. "Sevgilim, lütfen sakin ol. Üzülüyorum."
"Ağlama!" derken elleri saçlarından geçiyor. "Dayanamıyorum ağlama. Şurası acıyor." derken sözü çok kez hıçkırıklarla kesiliyor ve göğüs kafesini işaret ettikten sonra seni sarıp sarmalıyor.
Elini yanağına çıkarıp okşuyorsun ve diğer yanağını öpüp yüzüne bakıyorsun. "Sevgilim lütfen. Böyle yapma. Çok üzülüyorum." derken, senin de gözlerinden yaşlar akıyor.
"Seni üzmek yerine ölmeyi tercih ederim ama canım acıyor." diyor ve burnunu koyu sarı saçlarına saklıyor. "Engel olamıyorum."
Yanaklarını kurulayıp bir gülümseme takıyorsun dudaklarına. Ardından adamdan uzaklaşarak yüzüne bakıyorsun. "Bak ben ağlamıyorum. Sen de ağlama."
Islak yanakları, kırmızılaşmış dudaklarındaki küçük tebessümü, hayranlıkla şekillenmiş kaşları ve duygu dolu okyanuslarıyla sana bakıyor. Burnunu çekiyor ve başını sallıyor. Sesi suyun altından çıkıyormuş gibi bir tona sahip. "Tamam. Sen nasıl istersen."
Seni de kucağına alıp kaldırırken kaşların şaşkınlıkla çatılıyor. "Neler oluyor."
"Benim yüzümden zaten ağladın. Seni oraya kadar yorma lüksüm yok."
Hatırladığın şeyin hayranlıkla karışık dehşetiyle nefesin boğazına takılıyor.
Thor, seni sevmemiş. Sana resmen tapmış. Ama sen onu, kardeşiyle aldatmışsın.
Sana hak ettiğinden, bin kat fazla değer veren bu adamı... Nasıl unutursun? Unutsan bile tekrar hatırlaman gerekirdi böyle bir sevdayı. Böyle bir sevdanın göbeğindeyken, nasıl gidersin seni sevmeyen birine?
Karşındaki televizyonda kanalları geziyor ve ağzına bir cips atıyor. Cipslerden birini fazlaca yoğurtlu sosa batırıp sana uzattığında, gözlerini de sana çeviriyor.
Gülümseyen yüzünün düşmesine izin vermeden ona uzanıyor ve ağzını açarak cipsi sana yedirmesine izin veriyorsun. Gülümseyerek cipsi çiğnerken, o da, parmaklarını yalıyor.
"Seni-"
Lafını kesiyor ve yanağına elini yerleştiriyorsun. "Biliyorum Thor." dudaklarını birbirine bastırıp hafifçe tebessüm ediyorsun. "Ben de seni."
Gözlerinde tarif edilemeyecek kadar harika bir bakış oluşuyor, ardından bir anda okyanuslar, hırçın dalgalara ev sahipliği yapıp buz devrine geçmiş gibi bir anda donuyor.
"Hayır," derken sesi titriyor, dışarısı bir anda kararıp, iki tane ard arda şimşek çakarak etrafı saniyeliğine aydınlatıyor. "Sevmiyorsun."
![](https://img.wattpad.com/cover/79177550-288-k248889.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway
Fanfictionİnsanlar acımaz. Tanrılar da öyle. Önce denerler sizi, direnirseniz daha çok güç kullanırlar. Ve daha çok ve daha çok. Acımasızca dağıtır üzerinize tüm öfkesini, bir an bile tereddüt etmeden, bir an bile pişman olmadan. Kalbinizi kırarlar, sanki cev...