Little Heart

810 105 128
                                    

Thor senden ayrılmaya çalıştığında, tişörtünü bırakmıyorsun. İsmini söylüyor. "Yeter bu kadar. Ağlamayı bırak."

Burnunu çekiyorsun. "Ben çok özür dilerim."

Derin bir nefes alıyor sakinleşmek ister gibi. "Tamam, üzgünsün ama sana bir şey soracağım. Dürüst cevap ver. Ne hatırlıyorsun?"

Gelen soruyla duraksıyorsun. "Ne mi hatırlıyorum?"

Başını sallayarak sorusunu tekrar ediyor. "Ne hatırlıyorsun?"

Durup, ne diyeceğini tartıyorsun. Loki ile olan kısımları, söylemesen de olurdu, değil mi?

Adı batsın.

"Bana bir elbise hediye ediyordun galiba, yada bir meyve yediriyordun, Midgard'a alışverişe gidiyorduk," kaşlarını çatıyor ve hafızamı zorluyorsun. "Bir de boğuluyordum."

"Başka?" diye son derece ciddi bir şekilde direttiğinde onun gözlerine bakıyorsun ve etraf kararıyor.

Ağzına attığın mantar tadındaki sebzeyi çiğniyor ve yutuyorsun. Bir akşam yemeğindesiniz. Sen, Thor, Frigga, Odin ve suratına tükürdüğümün Loki'si. Neyse, yazar yorumunu karıştırmayalım.

Her zamanki gibi yemekler çeşit çeşit ve masada sessiz bir sohbet dolaşıyor. Şu son günlerde fazlasıyla yorgunsun.

Beklemediğin bir anda midenin ağzına gelmesiyle yutkunuyorsun ve boğazını tutarak ayağa kalkıyorsun. "Afedersiniz,' diye mırıldanarak yemek salonunun dışına, en yakın lavaboya koşturuyorsun.

Bir anda midenin bulanmasının sebebini bilmiyorsun. Saçma geliyor.

Lüks, Midgard'dakilere benzeyen altın kaplama klozetlere eğilerek sessizce öğürüyorsun ama Heimdall kesin duymuştur.

Bir kere daha öğürdükten sonra birinin elini sırtında hissediyorsun ve dalgalı sarı saçların başının tepesinde toplanıp, bırakılınca kendiliğinden saçı saran bir tokayla toplanıyor. Birkaç kez daha öğürdükten sonra nefes nefese altın kaplamadan yansımana ve yanında duran sarışın adama bakıyorsun. Bakışları, başının arkasında, gün yüzüne çıkmadığı için biraz daha koyu olan saçlarında.

Yavaşça ayağa kalktığında sana yardımcı oluyor ve kısaca yerde bulunan dokunmatik düğmeye ayağınla dokunuyorsun. Klozet, kağıt gibi ikiye katlanıp içeri göçüyor, ardından pırıl pırıl olarak geri yerine geliyor.

Musluklara giderek soyu açıyor ve yüzünü yıkıyor, ağzını çalkalıyorsun. Etkili nane aromalı tableti ağzına atıp Thor'a bakıyorsun. "Görmeni istemezdim."

Seni kendine çekerek sarılıyor ve çenesini başına yerleştiriyor. Ona karşılık veriyorsun. "Bu aralar baya bitkinsin. Bir şifacıya gidelim."

Ona karşı çıkıyorsun. "Ara sıra oluyor bana. Midgard'da da oluyordu. Fazla yiyince de kusuyorum. Normal yani."

İç çekiyor ve bir şeyler geveliyor ağzında.

"Thor, ciddiyim, lütfen." diyorsun onu endişelendirmemek için. Endişelendiğinde neler olduğunu biliyorsun. Bu, gereğinden fazla bir koşuşturma demek.

İç çekerek senden ayrılıyor ama teması kesmeyerek yanaklarını kavrıyor. "Seni seviyorum."

Ona gülümsüyorsun. "Ben de seni."

Bir anda kendini bir yerde uzanırken buluyorsun, başında birileri var. Yattığın elektronik cihazın üzerindeki birkaç düğmeye basıyor ve bir çeşit, anotomin bedeninin yukarısında beliriyor. Belli bir yeri yakınlaştırıyor ve birkaç saniye sonra gülümsüyor.

RunawayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin