Acıttığını hatırlıyorsun.
Onu sevmenin acıttığını hatırlıyorsun.
Onu kaybetmenin acıttığını hatırlıyorsun.
Boğazından çıkan veryat, dokuz diyarı inletecek şekilde. Gözlerindeki ifade, bakan her canlının içini cızlatacak şekilde. Hıçkırıklarınla hapsettiğin yerden kaçan gözyaşların, Mississippi Nehri'ni sıfırdan doldurabilecek şekilde.
Ses tellerini kopartmak üzere olan çığlığın bittiğinde ciğerlerini doldurup başını eğiyor ve bir feryat daha bırakıyorsun atmosfere. Ellerin saçının üzerinde havada asılı duruyor, kasların gergin. Hıçkırıkların uzun süreli yüksek sesini ara sıra kesse bile umurunda değil.
Canın acımıyor. Kalbini söküyorlar. Canlı canlı gömüyorlar seni. Morfinsiz ameliyat yapıyorlar üzerinde. Bu acı tarif edilemez.
Başka hiçbir şey, istese de bu kadar acıtamaz.
"Öldürün beni." diye mırıldanıyorsun, sonunda bu feryat da sona erdiğinde. "Öldürün beni!"
"Deme öyle." diyor kaslı kollar bedenini sararak. "Lütfen böyle yapma."
Hıçkırıyorsun. "Bebeğim."
Son hecesini içli içli uzatmanı duyan ve zaten senin ağlamana dayanamayan adam, seni saran kollarını gevşetmeden gözyaşlarının bir kısmını saçlarına akıtıyor.
Nefesin sessiz hıçkırıklarla kesildiğinde, aklına o cümle geliyor. "Sen benimsin, ben de senin."
Loki.
O şerefsiz Loki.
Bebeğini öldüren Loki.
Son cümlenin beyninde çınlamasıyla Thor'un kollarından bir anda kurtulup, ayağa kalkıyorsun. İsmini sesleniyor. "Dinlenmen lazım."
Dolaba ilerleyerek, dikiş yerlerini umursamadan eğiliyor ve karnının acımasını zerre umursamadan alçak dolaptan bir tabanca çıkartıyorsun.
"O ne," diyor hızla Thor yanına gelip eline hamle yaparak. "Ne yapıyorsun sen?"
"Bunu kimin yaptığını biliyorum." diyorsun ve onu geçip kapıya ilerlerken devam ediyorsun. "Ve ben de onu öldüreceğim."
Kapıdan çıktığında, Thor da hemen arkanda. Kaşlrı anlamamış biçimde çatık. "Ne? Kim yapmış?"
Aniden durup ona dönüyorsun. Koridor bomboş. Mavi gözlerine baktığında, kendi yansımanı görüyorsun. Sen ne kadar dağıldıysan, o da o kadar dağılmış. Sen ne kadar üzüldüysen, o da o kadar üzülmüş.
"Çok sevgili kardeşin." diyorsun sinirle gittiğin yönü işaret ederek. "Ve bunu sadece seni kıskandığı için yaptı!"
Arkanı dönüp devam edecekken kolunu tutuyor. Adamın kaşları umutsuzluğuna umutsuzluk çatacak biçimde kıvrılmış. "Nasıl emin olabilirsin? Loki öyle biri değil."
Sinirle gülüyorsun. "Öyle mi dersin, Thor? Başka düşmanın var mı? En azından hiç kimseye fark ettirmeden Valhalla'nın içine girebilecek başka bir düşman?" duruyorsun. "Başından beri en büyük düşmanın o lens takan salak ama sen her zaman başka diyarlara bakıyorsun düşmanlar için."
O orada kalakalmışken, sen arkanı dönüp yolunda gitmeye devam ediyorsun. Ona yapacağın sayısız işkence var ve onu makarna süzgecine çevirmek bunlardan sadece biri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Runaway
Fanfictionİnsanlar acımaz. Tanrılar da öyle. Önce denerler sizi, direnirseniz daha çok güç kullanırlar. Ve daha çok ve daha çok. Acımasızca dağıtır üzerinize tüm öfkesini, bir an bile tereddüt etmeden, bir an bile pişman olmadan. Kalbinizi kırarlar, sanki cev...