Duru, Demirhan'ın kaskatı kollarından destek alıp ayakta kalmaya çalışırken bahçedeki diğer herkes de ayaklanmıştı. Duru gözlerini karşısında dikilen kadından ayıramıyor ve bunun aptal bir halüsinasyon olması için dua ediyordu.
Ama değildi!
Gülendam Çelebi, ah pardon! Gülendam Yılmaz tam karşısında dikilmeye çalışıyordu. Çalışıyordu çünkü koskoca bahçeyi küçücük bir bara çeviren kokuyu da beraberinde getirecek kadar fazla içmişti kadın.
"Senin ne işin var burda?"
Soru dedesinden gelmişti Duru'nun. Bir anlığına gözlerini karşısında sabitlediği kadından ayırıp dedesine çevirdi. Onlarla birlikte Demirhanınkiler de ayaklanmıştı. Duru acıdan inlememek için kendini zor tuttu. Rezil olmuştu. Her şey bu kadar yeniyken kesinlikle rezil olmuştu.
Gülendam Hanım da gözlerini Duru'dan ayırıp babasına çevirdiğinde yarım ağız bir kahkaha attı.
"Ne o baba? Yıllardır görmediğin biricik kızını böyle mi karşılıyorsun?!"
Birkaç adım atıp İsmail Dede'nin önünde duran kadın acı çeker gibi baktı adamın yüzüne ve yeniden Duru'ya döndü.
"Hani evlenmeyecektin sen! Yıllarca süründürdün Fatih'i! Halbuki o da en az bu adam kadar zengindi!"
Duru kafasını Demirhan'ın koluna gömüp gözlerini kapattı. Yok olmak istiyordu. Yerin yarılmasını ve o yarılan yerde ufacık kalıp yok olmayı istiyordu.
Kadının söyledikleri zaten gergin olan Demirhan'ı daha fazla gerdi. Aslında bu kadına haddini bildirirdi ama her ne olursa olsun sevdiği kadının annesiydi. Bu karşısında bira fıçısına düşmüş gibi duran ucuz kadın olmasaydı, arkasına sinmiş olan küçücük beden de olmayacaktı.
Demirhan'ın aile üyeleri birbirlerine bakarken gelen misafirden hoşlanmadıkları belliydi.
"Aşk olsun sana Duru. Kalbimi çok kırdın. Tesadüfen dayını aramasam haberim bile olmayacaktı seni istemeye geleceklerinden. Halbuki ben de burada olmalıydım. Seni benden istemelilerdi!"
Kadının ayakta sabit duramadan abartılı hareketlerle yaptığı konuşma hıçkırıklarla kesilirken birkaç adım atıp Duru'ya yaklaşmıştı.
Duru hayat durmuş gibi davranıyordu. Demirhan'ın yıkılmazmış gibi duran bedeninin arkasına sinmiş ve hayat durmuş. Az önce annesinin ağzından çıkan cümleler hayal kırıklığı dolu gözlerini dayısına çevirmesine neden oldu. Demek o söylemişti. Demek ondandı adamın günlerdir olan suskunluğu, mahçupluğu.
İnanamıyordu Duru. Şu an içinde bulunduğu fotoğrafa bir türlü inanamıyordu.
Kulaklarına bahçe kapısı açıldığında çıkan o ses dolduğunda dikkati o tarafa yöneldi. Gelen kimdi bilmiyordu ama zaten dahası olamazdı. Duru hayal meyal dayısının annesine doğru elini uzatarak gittiğini gördü. Hadi diyordu. Gel Gülüm gidelim.
Duru iğrenerek bakışlarını çevirdiğinde elinde kocaman buket bir çiçekle bahçeye giren adamı gördü. Sanki bütün gözyaşları buna bağlıymış gibi birbiri ardına dökülmeye başladığında karşısında dikilen adamın da gülen gözleri karşılaştığı manzara yüzünden donup kaldı.
Demirhan arkasındaki kadının ağlamaya başladığını vücuduna değen bedenin sarsılmaya başlamasıyla anladı. Arkasını dönüp kollarını kadına sardı hiç düşünmeden. Vücudu hala kaskatıydı. Bir şeyler yapmak istiyordu ama bir çıkar yol bulamıyordu.
Duru sakinleşmeye başladığında kulağına annesinin bağırtısı geliyordu. Dayısı onu bir yerlere götürmeye çalışıyor olmalıydı. Gözlerini kaldırıp karşısında dikilen adama baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA KARGASI
General FictionHer şeyin başladığı yerdeyim şimdi. Aslında bittiği yer mi demeliydim..