Duru göz kapaklarını aralamamak için dirense de uyku vücudunu çoktan terk etmişti ve hayır bu kesinlike istediği bir şey değildi. Tekrar uyuyabilmek için neleri feda edebileceğini düşündü. Bir sürü şeyden vazgeçebilirdi Duru ama asla uyandıktan sonra tekrardan uyuyamayacağını biliyordu. Böyle saçma sapan bir huyu vardı işte.
Zar zor sağ tarafına dönüp telefonu aldı ve saatin henüz sekiz bile olmadığını görünce kendine sağlam bir küfür etti. Nefret ediyordu. Bu vücut saati yıllar geçse de başlı başına bir bela olmaya devam ediyordu.
Madem erken uyanmıştı -yine- kalkıp güzel bir kahvaltı hazırlayabilirdi. Aradan geçen yıllar bir değişikliğe neden olduysa bu kesinlikle Duru'nun mutfağıydı. Yıllar önce yalnızca su ısıtıcısının yerini bilen kadın gitmiş, yerine bir iki saat içinde hünkar sofraları kuran bir kadın gelmişti. Evet, bunda Demirhan Koral'ın az biraz payı vardı. Bunu yadsıyacak hali yoktu sonuçta.
Düşündüğü şeyi yapmak için yataktan kalkabilmesi gerekiyordu ama bu düşünüldüğü kadar kolay bir şey değildi ne yazık ki. Tam karnın üzerinde duran bir el ve boyunda yaslı kocaman bir kafa nedeniyle öyle kolayca hareket edilemiyordu. Duru yavaşça elini kocasının elinin üzerine götürdü. Tutup kaldırmayı düşündüğü ele dokunduğu an parmaklarına sarılan parmaklarla kocasının da uyanık olduğunu anladı.
"Ne zaman uyandın sen?"
"Senin nefes alış verişlerin değiştiği an ben de uyanıyorum Ada Kargası. Buna alışamadın bir türlü."
Doğru söylüyordu adam. Üç yıl öncesinden gelen bir alışkanlıktı bu ve Demirhan hala aynı şekilde devam ediyordu. En ufak bir farklılıkta aralanıyordu Duru'nun gökyüzü.
"Neden bu kadar erken uyandın?"
"Ne bileyim. Bakıyorum tuvaletim de yok. Anlamadım neden uyandım."
"Erken uyandırmanı değerlendirebiliriz sevgilim."
Duru'nun itiraz etmesine fırsat vermeden dudakları hemen yanındaki boynunda dolaşmaya başlamıştı bile. Duru ise kocasının dokunuşları altında kaybolmaktan korkuyordu. Aslında bu dünyada en sevdiği şeylerden biriydi bu adamda kaybolmak. Yıllar geçse de azalmayan hatta artan bir aşkla ve tutkuyla bağlıydılar birbirlerine. Ama bu sabah buna imkan yoktu. O uyanmasa da en fazla bir saat sonra telefonu çalmaya başlayacaktı zira.
Neden mi?
Bugün şahitlik etmeleri gereken bir nikah vardı da.
"Demir kalkmamız lazım hayatım çekilir misin?"
"I ım"
Duru birkaç saniye gözlerini kapatıp bu anın tadını çıkarabilirdi. Bu kadarına hakkı vardı değil mi?
Hayır kesinlikle yoktu.
"Demir kalk diyorum. Kahvaltı hazırlamak zorundayım!"
Demirhan kafasını kaldırıp karısının gözlerine baktı. Kalkmasını istemiyordu. Bal gözlerinden bunu anlayacak kadar tanıyordu karısını. Ama kalkmak zorundaydı bunu da biliyordu. Peki, akşamı bekleyebilirdi Demirhan. Bu kadarını yapabilirdi.
"Ada Kargası. Elbiseni görmedim hala."
"Demir valla ben de görmedim. Modaevinden direk salona gelecek bugün. Sen artık bi kalkarsan üstümden ben de ailemiz için güzel bir kahvaltı hazırlarım ve bugün açlıktan ölmeyiz. Ne dersin?"
Demirhan uflayarak karısının üzerinden kalktı ve üzerlerindeki pikeyi tekmeleyerek yataktan çıktı. Duru agresifleşen kocasını izlerken yattığı yerde gülmemek için kendini zor tutuyordu. Hayatının en doğru kararıydı bu adama evet dediği gün.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA KARGASI
General FictionHer şeyin başladığı yerdeyim şimdi. Aslında bittiği yer mi demeliydim..