Her şey bir oyunmuş. Peki ya Izel? Nasıl yapabildi bunu bana? Artık kendi bedenimin içinde bile huzursuzdum. Onlara bağırmak,çağırmak geliyordu içimden fakat gücüm yoktu. Oradan öylece uzaklaşacaktım. Hiçbir şey olmamış gibi, hiçbir şey yaşanmamış gibi... Belki de Sinan ın çıkardığı o kavga bile sahteydi. Ne istediler benden? Neden duygularımla oynadılar. Artık kafayı yemek üzereydim.
Gece saat üç olmuştu. Eve geldiğimden beri, sırtımı yatağıma yaslamış, boş gözlerle etrafıma bakıyordum. Keşke bir rüya olsaydı diye düşünüyordum içimden. Ama değildi... Bunu düşünürken 1 damla yaş gelmişti gözümden. Sonrasında da hıçkırıklar. Ne yapacaktım şimdi? Nasıl atlatacaktım? Sürekli bu sorular geçiyordu aklımdan ama hiçbirisinin cevabı yoktu. Birisine güvenmek, önceden zordu. Ama artık imkansız. Atlatacağım biliyorum ama hiç unutmayacağım.
-Pelin lütfen aç telefonu
-Izın ver açıklayayım Pelin.
-Hiçbir şey göründüğü gibi değil.
-Anlatmama izin ver.
Telefonumu elime aldığımda onlarca mesaj ve arama gördüm. Hepsi Izeldi. Hala beni kandırmaya çalışıyor. İkisinden de nefret ediyorum.
Bir anda penceremden bir ses duydum. Anladığım kadarıyla o ses bir süredir vardı ve ben yeni fark ediyordum. Perdeyi açtığımda Izel i gördüm. Ev müstakil olduğu için Izel, babamlar uyuduğunda, her canı sıkıldığında odamın penceresine gelir ve ordan eve girerdi. Saat kaç olursa olsun.
Pencereyi açtım ve onu içeriye aldım.
- '' Ne söyleyeceksen söyle ve git. Açıklama yapmana gerek yok olan zaten ortada o yüzden yalanlarını dinlemeyeceğim. Sadece tek bir sorunun cevabını merak ediyorum. Buna değer miydi? Arkadaşlığımızı bitirmeye, beni kaybetmene değer miydi?''
- ''Pelin benim hiçbir suçum yokki. Dinle beni. Ben hiçbir şey yapmadım. Sinan ın geldiğinden bile haberim yoktu. Onunla bir anda karşılaştık, bir anda beni öptü ve intikamımı aldım dedi. Ben de çok şaşkınım neyin intikamı bu? Ben beni öptüğü an kendimden itip onunla kavga ettim zaten. Öptüğünü gördün onu görmedin mi? Yapma lütfen biz seninle kaç yıllık arkadaşız sana böyle bir şey yapmam mümkün mü benim?''
Beynimden aşağıya kaynar sular döküldü. İnanamıyordum. Her şeyi benden intikam almak i.in yapmış. Neyin intikamı? Benim onun varlığından bile haberim yoktu ki. Annesine ait olan her suçu bana yüklemiş ve benden çıkarmıştı. Aylardır bunun için mi benimle birlikteydi yani. Gerçekten hiçbir şey hissetmemiş miydi? Artık kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Uyumak istiyordum. Sonsuza dek..
-'' Şuan gerçekten konuşmak istemiyorum Izel. Söyleyeceklerin bittiyse gidebilirsin.'' Odamın kapısını açıp ona yolu gösterdim elimle ve ''Kapıdan çıkabilirsin'' diye ekledim.
Izel hiçbir şey söylemeden gitti. Yüzündeki ifade çok tanıdıktı. Gerçekten kırılmıştı. Ama umrumda değil. Şuan kimseyle hiçbir şeyle uğraşacak halim yok. Doğru söylediği bile meçhul. O gittikten sonra yatağıma yattım fakat bir türlü uykuya dalamıyordum. Sinan gerçekten bana aylarca rol yapmış olamaz. Bana bakışları yalan değildi. Eminim... Şimdi ne olacak? Bu ilk hayal kırıklığım değil elbet ama bunun bir sonu yok mu? Atlatacağımı biliyorum daha önce de atlattım. Ne kadar sürerse sürsün insan unutuyor. Ve ne kadar bir daha güvenmeyeceğim derse desin tekrar güveniyor. Keşke bir yolu olsa. Sabah uyandığımda bunların hiçbiri yaşanmamış olsa...
Sabah uyandığımda insan içine çıkacak halim yoktu. Önce duşa girip, aynanın karşısına geçtim ve biraz makyaj yapmaya başladım. Bu sırada yüzümü inceliyordum. Sanki bir gecede çökmüş gibiydim. Gözlerimin altı mosmordu. Makyajı biraz abartmıştım sanırım. Tenimi neredeyse tamamen kapatıp kopkoyu bir göz makyajı yapmıştım. Ve ten rengi bir ruj. Üstüme de siyah dizimin biraz üstünde olan siyah bir elbise giyip saçlarımı düzleştirdim. Ben depresyona girdiğinde yataktan sadece su ve yemek için kalkan tiplerin tam aksiyim. Daha bir özen gösteririm kendime. Kahvaltıya indiğimde Zümrüt hanım bana şaşkın gözlerle bakarken, babam kafasını gazetesinden bile kaldırmamıştı. Babamla en yakın zamanda konuşmam gerektiğini kendime hatırlatıp herkese günaydın dedim ve masaya oturdum. Kendimi kötü hissettiğimde bu halden kaçmak için elimden gelen her şeyi yaparım. Bu da o zamanlardan biri. Yüzümde sahte olduğu hiç belli olmayan bir gülümsemeyle şen şakrak ortalıkta dolaşıyordum. Dün olanları bilseler kafayı yediğimi düşünürlerdi heralde. Kahvaltı yaptıktan sonra Zümrüt hanım yanıma gelip alışverişe çıkalım dedi. Önce hayır demeyi düşündüm ama sonradan vazgeçip tamam dedim. Alılverişten sonra bir kahve içmeyi teklif edip Sinan hakkında ona sorular soracaktım.
Ben pek bir şey almamıştım. Sevgili üvey anneciğim babamın kartıyla ne kadar gereksiz şey varsa hepsini almıştı. Nihayet alışverişi bittikten sonra kahve içmeyi teklif ettim. Şaşırmıl görünüyordu. Bu ikimiz için yıllardır bir ilk olmalıydı. O kadından nefret ettiğimi o dahil herkes bilirdi. İlk defa birlikte vakit geçiriyorduk ve üstüne bir de başbaşa oturacaktık. Gayet mutlu olmuş görünüyordu. Kahvelerimiz geldikten sonra ikimiz de konuşacak bir şey bulamamıştık. Saçma sapan şeyleri eveleyip geveleyip durduk.
- ''Babam biraz garip görünüyor. Neyi var?''
Sanki yıllardır bu soruyu sormamı bekliyor gibiydi.
- '' Evet canım. Biraz canı sıkkın bu ara. Bir elemanı geçen hafta vefat etti. Elemanı dediğime bakma. Babanın çok yakın dostuydu aynı zamanda.''
- '' İnanmıyorum. Çok üzüldüm. Kim peki?''
-'' Engin.''
- '' Engin abi mi? Babam onu çok severdi. Engin abi babamdan yaşca küçük olmasına rağmen hep dostu oldu. Ailesi nasıl peki?''
-'' Nasıl olsunlar toparlamaya çalışıyorlar hem maddi hem manevi elimizden geleni yapıyoruz biz de ama acıları daha taze tabii.''
Gerçekten çok üzülmüştüm. Babamınbu halinin sebebi buymuş demek. Keşke daha önce sorsaydım. Zümrüt Hanım ile ilgilidir diye düşünmüştüm aslında bu yüzden sormak istemedim ama benim düşündüğümle çok alakasızmış. Gerçekten çok pişman olmuştum ve duyduklarımdan sonra Sinan tamamen aklımdan çıkmıştı. Bir kelime bile sormadan eve gelmiştik. Zümrüt Hanım bugün için bana teşekkür etti ve daha sık yapmalıyız dedi. Ben de tabii olur desem de olmayacağını ikimiz de biliyorduk. Bir kere alışveriş yapıp kahve içtik diye annemin anısına ihanet edemezdim.
Eve geldiğimizde babam evde yoktu. Çok geç geleceğini söylemiş. Ben de odama geçtim. Saat 22.30 du ve ben yine düşüncelere dalmaya başlamıştım. Hiç çıkmıyordu ki aklımdan. Sinan ı aramak istedim. Aramakla aramamak arasında çok gelip gittim. Ama yapamadım. Ne diyecektim ki? Sonra birden kendimi tutamayacağımı farkettim. Izel i aradım. Izel in sesi çok soğuktu. Ama eğer bana ihanet etmediyse ve arkadaşlığımız gerçekten kuvvetliyse eskisi gibi olacağımızdan hiç şüphem yoktu. Izel i bize çağırdım. Reddetmedi.
Bahçeye geçtik. Yüz yüze geldiğimizde ne yapacağımı bilemedim hemen mutfağa gidip kahve yapıp getirdim. Olayları sakince tekrar anlatmasını istedim ondan. Dünkinden çok da farklı şeyler anlatmadı ama bu sefer onu sakince dinledim ve o da aceleyle anlatmak yerine tane tane düzgün bir biçimde kendisini ifade etti. İzeli tanıyorum. O gerçekten böyle bir şey yapacak biri değil. Dünyadaki son erkek bırak sevgilim olmayı eski hoşlandığım çocuk bile olsa asla aklından bile geçmez. Ama olaylar fazla karmaşıkken insan ne diyeceğini ne hissedeceğini kimi suçlayacağını bilemiyor. Izele inanıyorum. Ve samimiyetine de. O yüzden ondan beni affetmesini istedim. İkiletmedi bile. Bu olgun hali beni utandırmıştı. Sanki beni süründürse daha iyi hissedecektim ama o hiçbir zaman böyle biri olmadı zaten. Sinanla ilgili uzun uzun konuşup dertleştik. Bir anda beni bir numara aradı. Telefonu açtığımda karşıdaki ses hiç de yabancı değildi. Bu onun numarası olmadığı için ve daha 1 gün önce ayrıldığım sevgilimin-eski sevgilimin- sesini herkese benzetebilme ihtimalimden dolayı atlamak istemedim. Fakat, kim olduğunu sorduğumda verdiği cevap beni hiç yanıltmadı. Bu Sinandı.
![](https://img.wattpad.com/cover/65821129-288-k251097.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıyı Sevmek
ChickLitAnnesinin ölümünden sonra geçip giden yıllar dermanı olmamıştı ona olan özleminin. Aksine kat kat artmıştı bu özlem. Babası hayata küsmüşken karşısına bir kadın çıkmıştı ve şimdi de bu kadın vardı uğraşmak zorunda olduğu. Nihayet evden ayrılma günü...