Kapı çaldı. Aslında birini beklemiyorum. Kapının gözünden baktığımda elinde poşetlerle duran Melis i gördüm."Böyle çat kapı geldim ama bütün ayrıntıları öğrenmek istiyorum. Dün Sinanla olup bitenleri hala anlatmadın ben de kahvaltı yaparız ve sen bana bütün ayrıntıları anlatırsın diye düşündüm." dedi yine aynı sevimli tonuyla. Şuan gerçekten biriyle konuşmaya çok ihtiyacım vardı. Melis e olan biten her şeyi anlattım. Sinan ın bana yaptığı süprizi, buraya geldiğini, ona yemek yaptığımı konuştuklarımızı. Birine anlatmak o kadar iyi gelmişti ki.
Melis: " Ne düşünüyorsun peki? Bence Sinan senden hoşlanıyor ve sen de ona karşı boş değilsin."
Pelin: "Bütün gece çok düşündüm. Sinan hayatımda çok farklı bir yere sahip oldu. Ona karşı tam olarak ne hissettiğimi bilmiyorum. Adını koyamıyorum. Onlayken hiç kimsenin yanında olamadığım kadar mutluyum. Sanki yıllardır hep varmış gibi. Hep yanımdaymış gibi. Beni çok mutlu ediyor uzun zamandır hiç olmadığım kadar hem de. Bu hissettiğim hoşlantı mı onu da bilmiyorum"
Melis: "Adı tam olarak bu bence. Birbirinize iyi geliyorsunuz Pelin. Neden bir şans vermeyesin ki?"
Pelin:" Peki ya ailelerimiz ne olacak? Bir düşünsene babamla onun annesi evli. Böyle bir şeyi nasıl karşılarlar bilmiyorum."
Melis: "Bence bu şuanda düşünmen gereken son şey. Bunu dert etme Pelin. Mutlu olmak senin de hakkın. Aşk karar vererek yaşayabileceğin bir şey değil. Aşkta mantığa yer yoktur. Sadece seversin. Bu kadar. Kimi seveceğimize biz karar veremeyiz. Sadece kalbinin sesini dinle. O sana yol gösterir zaten."
Pelin:" Peki ya o benim gibi düşunmuyorsa belki de saçmalıyorum. Hem öyle olsaydı benimle konuşmaz mıydı?"
Melis:" Belki de o da senin gibi düşünüyordur. Benim Sinan dan yana şüphem yok bence o kesinlikle sana karşı bir şeyler hissediyor. Bir insan neden arkadaş olarak gördüğü biri için bunları yapsın ki senin yüzünü guldurebilmek için yaptıkları bence gerçekten çok hoş. Sinan a bir şans vermelisin Pelin. Bence bu çok güzel olacak hissediyorum."
Artık aklım tamamen karma karışık olmuştu. Kahvaltımızı yaptıktan sonra okula gittik. Sinan ı bugün hiç görmemiştim. Büyük ihtimalle ya dersi yoktu ya da okula gelmemişti. Hemen hemen her gün mutlaka karşılaşırdık çünkü. Gözlerimle bütün gün onu aradım.
En sonunda karşılaştığımız yer kütüphane olmuştu. Sınavlara çalışmak için yeniden sınıftaki lerle bir araya gelmiştik. Sinan da kendi sınavlarına çalışıyordu. Birbirimize biraz uzak oturuyorduk bu yüzden başımla selam verip gülümsedim. O da aynısı yaptı. Yanımdakileri tek tek süzmüştü. Özellikle yanımda oturan Ozan'ı ayrıca süzmüştü. Ve ona sinirli bir bakış atmıştı. Ozan ın da gerildiğini hissediyordum. Sanırım tanışıyorlardı ve bu tanışıklığın adının arkadaşlık olmadığı kesindi. Sinan bir ona bir bana bakıyordu. Diğer tarafımdaki Melis, bana ne oluyor der gibi soran gözlerle bakmıştı. Ben de bilmiyorum demekle yetindim sadece. Ortamın gerildiğini anlayan melis istersen gidelim dedi kulağıma kimsenin duymayacağı şekilde. Benden onayı aldıktan sonra sınıftaki lere dönüp baksanıza burası çok sıkıcı bence bir cafe ye gidip orada çalışalım hem bir şeyler içeriz dedi.
Enes: "Daha bir sayfa bile bitirmedik nerden çıktı bu şimdi?" dedi.
Melis ona uyuz olup "Biz oyle istedik çünkü diye ekledi ve hadi gidiyoruz" diyip herkesi ayaklandırdı.
Nihayet Sinan ve ozan bakışlarını birbirlerinden ayırmışlardı. Fakat bu sefer Sinan ın bakışları bana yönelmişti ve yüzündeki şekle bakılırsa bu onu daha da çok sinirlendirmişti. Neler olduğunu gerçekten anlayamıyordum. Kütüphaneden çıktığımızda Melis bana Ozan ve Sinan ın birbirlerinden nefret ettiklerini hatta bir kaç tartışmalarına şahit olduklarını anlattı nedenini o da bilmiyordu. Bu konuyu daha sonra Sinan la konuşacaktım.
Cafe ye gelip ders e tekrar başladığımızda kafamı kaldırdığım anda karşımda Sinan ı gördüm. Şaşkınlıklan bir şey soyleyememistim zaten o da bir şey söylememe fırsat vermeden yanıma gelip hadi gidiyoruz dedi. Şuan saşkınlığım daha da artmıştı. "Ne oluyor Sinan bu ne şimdi?" diye sordum. " Yürü Pelin hadi gidiyoruz." dedi sadece. Yanımdakiler de aynı şaşkınlık içerisindeydi içlerinden biri bunu bozup " Gelmek istemiyor işte bıraksa na kızı." dedi konuşan kişi Ozan di. Sinan: "Sana mi soracak sen kimsin? Yürü Pelin hadi gidiyoruz." Sinan la yürümeye devam ettim. Sinan beni arabasına bindirmişti sinirden resmen köpürüyordu. Daha önce onu hiç böyle gormedigimden oldukça şaşkındım. Neler oluyor diye sormaya dilim varmıyordu şuan. Evimin önünde durdu biraz daha sakinleşmiş gibiydi ama hala sinirliydi. Sonunda konuşmaya başladı.
Sinan: " O çocukla bir daha konuşmayı ders çalışmayı bırak selam bile vermeyeceksin Pelin anladın mı beni. Onu bir daha senin yanında görmeyeceğim."
"Sen benim kiminle konuşup konuşmayacağıma karar veremezsin bana bir sebep bile sunmuyorsun. Neden? " dedim. Gerçekten olan hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Sinan: " O çocuğu sevmiyorum çünkü neden bu. Başka nedene de gerek yok." Şuan gerçekten çok kabalaşmıştı. Ve artık ben de sinirlenmeye başlıyordum. Hem o kimdi ki bana karışıyordu.
Ona sadece bir sebep söylemesini istemiştim fakat bana hiçbir sebep vermeden beni bırakıp gitti. Bu yaptığına gerçekten çok sinirlenmiştim ve aynı zamanda çok garipti.
2 saat sonra zil çaldı. Kapıyı açtığımda bir demet kırmızı gül vardı. Üstündeki notta ise -Özür dilerim. yazıyordu. Gülleri Sinan bırakmıştı. Telefonumu onu aramak için elime aldığımda bir mesaj geldiğini gördüm. Mesajda "Bugün için özür dilerim. Affet beni." Yazıyordu. Mesajı da görünce içimde ona karşı hiçbir şey kalmamıştı. Mesajın devamında "sınavına çalışmaya devam et yarın konuşuruz. Hem seninle konuşacağım başka şeyler de var" yazıyordu.
Dediğini yaptım. Çalışmam bittikten sonra buraya geldiğimden beri olanları düşündüm. Burada gerçekten ne olursa olsun mutluydum. Artık yeni bir hayata başlayacağım gerçekten yeni bir sayfa açıp olanları unutacağım.
Bugün kendime bir kaç söz verdim. Artık mutlu olacağım. Sinan. Sanırım ona karşı adını bilmediğim duygular beslemeye başlıyorum. Daha önce hiç tatmadığım, yabancısı olduğum, hem beni çok ürküten hem de eğer olursa yaşadığım her şeye değecekmiş gibi gelen cinsten duygular.
Kendime bir söz verdim. Bundan sonra elimden geldiğince beni hiçbir şeyin uzmesine izin vermeyeceğim, beni uzeceğini bildiğim her şeyden kaçacağım.
Kendime bir söz verdim. Geçmişin bende bıraktığı bütün yaraları iyileştireceğim.
Ve kendime bir söz daha verdim. Bu yaraları saran kişi yine kendim olacağım. Kendim kurtulacağım geçmişin gölgesinden. Bir başkasına ihtiyacım olmayacak bunun için. Ne zaman tutunacak bir ele uzansam, geçmişin bende açtığı bütün yaralara tuz bastım ben. Artık biliyorum. Bunu onlar değil, ben yaptım. Şimdi de nasıl yaptıysam aynı şekilde düzelteceğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıyı Sevmek
Chick-LitAnnesinin ölümünden sonra geçip giden yıllar dermanı olmamıştı ona olan özleminin. Aksine kat kat artmıştı bu özlem. Babası hayata küsmüşken karşısına bir kadın çıkmıştı ve şimdi de bu kadın vardı uğraşmak zorunda olduğu. Nihayet evden ayrılma günü...