Kolunu tutan kişinin ses tonu garip bir şekilde çok tanıdıktı fakat bunu ona yapmaya kim cesaret ederdi? Belli ki bu bir şakaydı fakat ona böyle bir şakayı yapacak yakınlıkta bir erkek arkadaşı yoktu. Kabustu bu, birazdan uyanıp güleceği ve yarım saat sonra tamamen hatırlamayıp yavaş yavaş hafızasından silinecek bir kabus. Ya da aklımı yitirmişimdir diye düşündü. Evet evet,son bir kaç günü düşünecek olursa bu ihtimal daha olasıydı kesinlikle aklını kaçırmış olmalıydı. Bütün bu düşünceler üstünde düşünürken tanıdık yabancı ses tekrar konuşmaya başladı.-" Şu gözlerini açsan artık diyorum kapıda dikilmekten yorulmadın mı?"
Bir an eli onu bırakınca kaçmak için tam kapıya yönelmişti ki karşısında sabahki çocuğu görür görmez vücudundaki adrenalin hormonunun tavan yapmasıyla yere yığılacak gibi oldu. Çocuk umursamamıştı bile. Pelin kendine geldiğinde çocuğun yüz ifadesi hala donuktu. Burda ne işin var demesiyle birlikte çocuk küçük çaplı bir şok geçirdi.
Sinan- '' Ne yani beni hatırlamıyor musun"
- "Sabah seni okulda görmüştüm evet ama.."
Pelin in tavırları dalga geçmediği her halinden belli oluyordu ve bu bir kabus olamayacak kadar gerçekti.
- Sana diyorum evimde ne işin var buraya nasıl girdin kimsin sen?"
Artık Pelin in söyledikleri kafasında birer ugultudan ibaretti. Çocuk hiçbir şey söylemeden çekip gitti. Bu da neydi şimdi? Yabancı gittiğinde bazı eşyaların yerinin değişmiş olduğunu fark etti. Parçaları birleştirmeye çalışıyordu. Neydi bu başına gelenler üstelik çocuk onu tanımadı diye sinirden gözleri alev almıştı. Bütün bu olanlar gerçekten inanılmazdı. Daha mutlu olma umudu ile geldiği bu yerde daha bir kaç günden neler yaşamıştı. Görünüşe bakılırsa daha da yaşayacak gibi görünüyordu ve bu da Pelin i çaresiz kılıyordu. O eve tekrar geri dönmek istemiyordu fakat evine izinsiz giren çocuğu da gördükten sonra pes etmemek için çok uğraşacağa benziyordu. Belki de buraya hiç gelmemeliydi.
**
Ertesi gün Pelin kendini toparlayıp dün ona bütün bunları yaşatan herkesle konuşmaya karar verdi. Ilk olarak Melisa dan başlayacaktı. En çok onun ağzından laf almak kolay olacak gibiydi sonra Ikizler ve konuşulması en zor kişi gibi görünen adını henüz bilmediği Sinan la konuşacaktı. Sınıf a girer girmez Melisa ya ders arasında Kırmızı ya gidelim dedi. Kırmızı okullarına yakın ama okulun ordaki diğer cafe ler gibi pek dolu olmayan daha sakin bir yerdi bu yüzden tercih etmişti burayı. Dün olanlardan sonra Melisa da bir açıklama yapmak istiyordu ve aynı konuyu konuşacağını tahmin ettiğinden hemen kabul etti. Bir an önce ders in bitmesini beklediler. Ders boyunca hiç konuşmadılar çünkü Pelin in aklı Sinandaydi. Sinan hem çok tanıdık hem de çok yabancıydı ona. Emin olduğu tek şey ise onu daha önce mutlaka gördüğüydü. Ve bu görüşmenin Izmir e taşınmadan önce olduğu kesindi.
Ders bittikten sonra cafe ye doğru yürümeye başladık. Yol boyu ne ben ne de Melisa tek kelime dahi etmemiştik. 3 dakika sonra cafe ye vardığımızda kızı sık boğaz etmemek için konuya girmeden önce siparişlerimizin gelmesini bekledim. Melisa sessizlikten sıkılmış olacak ki;
-" Ee anlat bakalım sadece iki gündür tanıdığın biriyle bu kadar önemli konuşacak neyin var, çok merak ediyorum nedir konuşmak istediğin?" dedi yine aynı neşeli ama bu sefer meraklı ses tonuyla.
Bu kızı sinirliyken hayal edemiyordum. Bu neşeli hali dün olanları neredeyse unutmamı sağladı.-"Dün biraz zor bir gün geçirdim, direk konuya gidiyorum o zaman. Ben siparişlerimiz gelince konuşuruz diye düşünmüştüm ama sen de merak ettin sanırım. Öncelikle merak ettiğim ilk konu şu; okulun ilk günü bana benim hakkımda bir şeyler duyduğundan bahsettin sonra da o Ikiz kızlar.Nedir bu saçmalık bana bunu anlatır misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıyı Sevmek
Literatura FemininaAnnesinin ölümünden sonra geçip giden yıllar dermanı olmamıştı ona olan özleminin. Aksine kat kat artmıştı bu özlem. Babası hayata küsmüşken karşısına bir kadın çıkmıştı ve şimdi de bu kadın vardı uğraşmak zorunda olduğu. Nihayet evden ayrılma günü...