Bölüm-16

148 20 2
                                    

Sesini duyunca bir an ağlamaklı oldum. Ama bunu ona hissettirmeye hiç de niyetim yoktu. Bir insan eski sevgilisini ayrıldığının ertesi gün neden arar? Pişman olduğu için, barışmak istediği için, özür dilemek için (!). Ben de doğal olarak bunu bekledim. Tek yaptığı bana Izel i kötülemekti. Onu Izel in kandırdığını, buna Izelin sebep olduğunu falan söyledi. Söyledikleri belki gerçekti belki yalan bilemiyorum. Artık umrumda da değildi zaten. Gerçekten hiçbir şeye halim yoktu. Tek istediğim burdan bir an önce defolup gitmekti. Bir an önce. Hatta şuan tam olarak buna karar vermiştim. Yarın ilk iş buradan gidecektim. Verdiğim diğer karar ise okulumu değiştirmek. Izmirde başka bir okula geçecek ve kendime yeni bir hayat kuracaktım ve bir daha ne Sinan ı ne de Izel i görmek istiyordum. Izel in suçu olup olmadığını henüz kestiremiyordum ama nedense içimden bir his Sinan ın anlattığı kadar olmasa bile onda da bir şey var diyordu. Ondan bile bir anda buz gibi soğumuştum. Ne doğru ne yanlış belki de artık karar veremiyorumdur, sağlıklı düşünemiyorumdur ama tek bildiğim bunları haketmediğim. Ve tek isteğim yalnız kalmak. Bu yüzden Izel e telefonu kapattıktan sonra herhangi bir şey söylemedim ve uyumak istediğimi söyleyip kibarca gitmesini istedim. Izel yine çok kırgın görünüyordu. Artık kim kırılmış kim üzülmüş gerçekten umrumda değil. İyi olmak istiyorum. Bunları hissetmek istemiyorum. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım ve artık hakettiğim hayatı yaşamak istiyorum. İnsanlardan tek istediğim bana zarar vermemeleriydi. İyiliğime dair hiçbir şey istemedim onlardan. Onu bile çok gördüler onu bile yapamadılar. Her seferinde kaçıyormuşum gibi geliyor biliyorum. Ama daha fazla durmak ne benim ne de bir başkasının yararına olur. En iyi kararı yine kendim vereceğim ve her zamanki gibi gideceğim. Yarın sabah ilk iş babamla konuşup okulumu değiştirmek istediğimi söyleyeceğim. En yakın zamanda da taşınacağım tabii.

Odama geçip yatağıma uzandığımda tek düşündüğüm ne zaman mutlu olacağımdı. Ben mutluluğu aradıkca, daha çok benden uzaklaşıyordu sanki, daha çok üzülüyordum. Ama pesetmeyeceğim. Ne pahasına olursa olsun bir gün ben de mutlu olcağım buna inanıyorum. Hala umudumun olması beni daha güçlü kılıyordu. Bundan sonraki adım, insanlara daha az güvenmek, daha az insanla muhattap olmak ve sadece kendim için yaşamak. Beni üzmelerine artık izin vermeyeceğim. Özellikle kimseyi beni üzebilecekleri konuma sokmayacağım. Koşulsuz şartsız içimi açtığım en iyi arkadaşım diye adlandırdığım birisi olmayacak mesela. Uzun bir süre aşk denen belaya bulaşmayacağım. Kendime verdiğim bu sözler beni hep daha güçlü kılacak. Ne olursa olsun bunları hep hatırlayacağım.

Babamla okul işini konuştuğumda verdiği tepki hiç de beklediğim gibi değildi. Okulumu değiştirmem konusunda bana oldukça zorluk çıkarttı. Beni en ufak bir şey olduğunda kaçmakla suçladı. Bilmiyorduki olanları nasıl anlatayım. Ona sebep olarak sunduğum şeyler dersler, hocalar ve arkadaşlarımla ilgili yaşadığım çok basit olaylardı. Böyle tepki vermesi normal bir babaya göre normal olsa da benim babama göre çok normal değildi. Ne istersem hep anında yaptı. Beni mutsuz olduğum yerde kalmamaya o alıştırdı aslında. Şimdi böyle olması benim suçum değil. Şimdilik okulu değiştirme planım yalan oldu. Içimden bir ses böylesinin daha iyi olacağını söylese de, gitmek istiyordum. En azından burada daha fazla kalmayacaktım. Eşyalarımı toplamaya başladım, artık kendi evime gitme vakti gelmişti. Ertesi gün yola çıktım, eve gelmem sanki çok kısa sürmüş gibiydi. Bütün yol boyunca olanları düşünmüştüm. Bunları düşünürken kendime sürekli sözler verip durdum. Sanki olanlar benim suçummuş gibi. Ben yanlış hiçbir şey yapmadım ki. Tek yaptığım insanlara çıkarsız, koşulsuz, karşılık beklemeden güvenmekti. Kendine sözler vermesi gereken de onlardı zaten. Hayat böyleydi işte. Ne yaparsan yap karşılığı hep bu oluyor. En çok üzen seviliyor, iyiler hep kaybediyor. Çocukken dinlediğimiz hep o iyilerin kazandığı, kötülerin cezalandırıldığı hayatlar tamamen palavra. İnsam canı yandıkca hayatı öğreniyor. Bunlardan sağladığım tek yarar çıkardığım dersler, tecrübeler. Acılarım geçtiğinde bana faydası olacak tek şey de bunlar. Hayatım boyunca yaptığım hiçbir şeyden pişman olmayaya çalıştım. Hepsinin arkadasında durdum. Çünkü doğrusuyla yanlışıyla bu hayat benim hayatım, benim kendi seçimim ve o an hepsini bilerek ve isteyerek yaptım. Hatalarım illa ki olacak. Ama ben doğru olduğuna inandığımdan hiç vazgeçmedim. Sadece haketmeyen yanlış insanlarla karşılaştım. Onlara inandığım güvendiğim için pişman değilim. Pişman olursam yine aynısını yaparım. Olmayacağım ki daha da güçleneceğim. Bir daha bu şekilde kimse beni üzemeyecek.

Eve geldiğimde her şey aynı olsa da bir yas çökmüştü sanki eve. Önceden de bu kadar sessiz miydi diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Bu matem havası ne zaman geçecekti acaba...

Dinlenmek istediğim yatağıma uzandım fakat hiç uykum gelmiyordu. Bir film izlemeye karar verdim. Bir türlü izleyeceğim filme karar veremiyorken bir süre önce yarım bıraktığım diziye devam etmeye karar verdim dizinin adı Riverdale. Dizi bir lisede geçiyor fakat kesinlikle ergen dizisi değil. Böyle gençlik dizileri hep hoşuma gitmiştir zaten. Diziyi 2 bölüm daha izledikten sonra sezon finali verdi ve ben de 13 reasons why adlı bugünlerde çok popüler olan diziyi izlemeye karar verdim. İlk bölümü izledikten sonra şuan için doğru bir seçim olmadığına karar verdim. Dizinin konusu ona zorbalık yapan arkadaşları yüzünden intihar eden ve bu insanların ona nasıl zorbalık yaptıklarını anlatan, intihata kadar nasıl gittiğini anlatıyor. Şuan ben de depresyonda olduğumdan bu tip şeyler bana yararı olan son şey. Belki moralim düzeldiğinde tekrar bakabilirim diye düşünüp daha fazla izleyecek bir şey aramamaya karar verdim ve hazırlanıp alışverişe gittim. Hazırlanmam tahminimden uzun sürmüştü. Çünkü Sinanla karşılaşma gibi zayıf da olsa bir ihtimalim vardı ve beni depresyona girmiş bir halde görmesini istemediğimden baya iyi bir makyaj yapıp ne giyeceğimi bilmediğimde kurtarıcım olan siyah beli büzgülü midi boy elbisemi giyip siyah dolgu topuk ayakkabılarımı giydim. Alışveriş için biraz iddialı sayılabilirdi ama beni saçları bakımsız makyajsız ve jean ve tshirtle görmesinden iyidir diyip evime en yakın alışveriş merkezine gittim. Can sıkıntısından hiç olmayacak şeyleri bile aldım. Oradayken farkettim ki sürekli gözlerim Sinanı arıyordu. Sinan da sanki her gün mağaza mağaza gezip alışveriş yapıyormuş gibi sanki mağazalara kıyafet almaya değil Sinan ı aramaya giriyor gibiydim. Gördüğüm boyu ve saç rengi aynı olan her erkeği ona benzetiyordum. Sonunda yorulduktan sonra film izleme isteğim geri gelmişti ve Sinemaya girmeye karar verdim. En erken 1 saat sonrasına bilet olduğu için avm nin içindeki cafelerden birinde oturup kahve içmeye karar verdim. Aklım hala Sinandaydı. Her an içim kıpır kıpır onla karşılaşacakmışım gibi bir his vardı içimde. Hatta o kadar emindim ki göreceğimden sürekli kapıya odaklanmış şekilde bakıyor, kapıdan her yeni biri geldiğinde kalbim küt küt atıyordu. Akşam olmuştu, ne Sinan gelmiş ne de ben onu sanki haberi varmış gibi- belki de haberi olsa bile gelecekmiş gibi- beklemeye devam ettim. Sinemaya gideceğimi bile unuttum hatta. Artık cafe kapanmak üzereydi. Müşteriler bir bir kalkmaya başlamıştı ve garsonlar da ne zaman gideceğimi bekliyormuş gibi gözümün içine bakıyorlardı. Artık cafede benden başka kimse kalmadı. Gözlerim dolmuştu, burnumun direği sızlıyordu. Çok kızgındım ona. Haberi bile yoktu halbuki ama yine de çok kızgındım. Beni bu kadar üzmesine bana ihanet etmesine rağmen çok kızgındım. Şuan yanıma gelse, her şey bir rüyaydı gördüklerinin hiçbiri yaşanmadı dese boynuna sarılsam bu sefer mutluluktan ağlasam diye geçiriyordum. Ama hepsi gerçekti, gözlerimin önünde yaşandı ve Sinan bana ihanet etti. Tıpkı diğerleri gibi... Alışacağım biliyorum bir gün geçecek ama ben onu çok özlüyorum. Kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor, aklımdan bir an bile çıkmıyor. Uyusam rüyalarıma giriyor, uyanık olsam her an aklımda oluyor. Ne yapacağım şimdi?

Eve gelmiştim yatağımda ağlamaktan makyajım bütün yüzüme akmış , palyaçoya dönmüş vaziyette bütün bu düşüncelerle uzanırken, kapı çaldı. aklıma ilk gelen kişi Sinan olmuştu tabii ki de ama hala beni bu halde görmesini istemediğimden her ne kadar kapıya kadar koşar adımlarla gitmiş olsam da son anda kapıyı açıp açmamakta tereddüt ettim. Kapı gözünden baktığımdaysa artık ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerim bordo kıvamına geçmek üzereydi. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım bu sefer. Gelen Sinan değildi. Sadece 1- 2 kez gördüğüm yeni taşınan alt komşumdu. Hıçkırıklarımı duymasın diye elimi ağzıma bastırıyordum ama bu mümkün değildi. Ben kapıyı açmayıca gider diye düşünmüştüm ama kız bir türlü gitmiyor, aksine daha da aceleci şekilde kapıyı çalıyordu. En sonunda acil bir şey olduğunu düşünüp ellerimle gözlerimdeki yaşları silip kapıyı açtım. Gözlerine bakmamaya özen gösteriyordum. Halimden anlamış olacak ki beni görünce endişelendi. Sonrasında neden geldiğini sorduğumda ise içeriye gelebilir miyim diye sordu. Bu beni epey şaşırtmıştı. Sebebini anlayamasam da tabii demekle yetindim. Kız sesimi duymuş ve benim için endişelenmiş bu yüzden konuşmaya ihtiyacım olduğunu belkş yardım edebileceği bir şey vardır diye gelmiş. Bu beni çok şaşırttı. İlk önce hayatımda bir kaç kez görüp sadece selam verdiğim insana anlatıp anlatmamak konusunda tereddürt etsem de tam da şuanda hiç tanımadığım, beni hiç tanımayan birine anlatmaya ihtiyacım vardı. Sadece rahatlardım. O kadar. Olanları anlattıktan sonra bir sessizlik oldu. Ne diyeceğini bilemedi. Sadece gözlerime bakıp ''Geçecek.'' dedi ve bana sarıldı. Tekrar ağlamaya başlamıştım. Hem de hiç tanımadığım,bugün benim için sadece derdimi dinleyen ve bundan sonraki hayatımda en iyi dostum olacağını bilmediğim bir yabancının omuzlarında ...

Acıyı SevmekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin