Uzun bir aradan sonra herkese yeniden merhaba!
Aslında hikayeyi tamamen bırakmayı düşünüdüğüm bir süreçti fakat bu kadar zamana rağmen sizin hikayeyi bırakmadığınız görünce tekrar devam etme kararı aldım. Umarım keyifle kaldığımız yerden daha güzelbir biçimde devam ederiz. Sizleri çok seviyorum!
Dün gece olanlar tamamıyla bir rüya gibiydi. Şuan olacakları kestiremiyorum. Neler yaşayacağız nelerle sınacağız tüm bunlar hakkında hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim ayaklarımın yerde olmadığı. Bu çok zor olacak. Ama güzel olan her şey çok zor değil mi zaten. Galiba tüm bu sıkıntılı düşünceleri bırakıp anı yaşamalıyım. En doğrusu bu olacak.
..
'Sana inanamoyorum bu saatte burada ne işin var?'
Saat sabahın yedisi ve günlerden pazar. Kapı sesine uyanıp gözlerim ciddi anlamda bulanık görmeye devam ederek gözlerimi ovuşturup kapıyı açtığımda karşımda bir anda Sinanı ve 32 dişini buldum. Onun bu halini görüp gülümsememek elde değil. Daha hava bile kararmamışken bu neşesi de oldukça şaşırtıcı doğrusu.
''Ne var sevgilimi görmek için senden izin mi isteyeceğim?' diyip muzip bir tavırla boynuma sarıldı. Onu içeriye davet ettim. O kadar neşeliydi ki onu hiç böyle görmemiştim. Hatta gözlerinin ardındaki o karanlık bile kaybolmuştu sanki. Bunun sebebinin ben-ya da biz- olduğunu düşünmeden geçemedim.
Birlikte kahvaltı hazırladık ve yemeye başladık. Kendimi tam anlamıyla 15 yaşında gibi hissediyorum şuan. En az onun kadar ben de sürekli sırıtıyorum ve dünyanın en gereksiz utancı tam anlamıyla üzerimde. O ise benim tam aksime hiç olmadığı kadar rahat.
Bugün ne yapacağımızı konuşmaya başladık. Sinan, başbaşa bir yerlere gidip vakit geçirmek istiyordu. Fakat şuan buna gerçekten hiç hazır değilim. Karnıma, bırakın kelebekleri bütün hayvanat bahçesi birden hücum etmiş ve orda parti yapıyorlar gibiydi. Mecburen Sinanın teklifini kabul ettim. Saat daha çok erkendi ama Sinan bir an önce çıkmak istiyordu. Tabii ki 2 saat hazırlandım ve daha çiçeği burnunda bir çift olduğumuz için sıkıntıdan öldüğü halde hiç sesini çıkarmadı. Ben de tam anlamıyla bunun tadını çıkardım. Bunun en fazla 1 ay süreceğini tahmin ettiğim için her şeyi o kadar ağırdan aldım ki bir an ben bile hiç bitmeyecek sandım.
Aklıma birden dün yaşananları Melisa ve Izele bir an önce anlatıp kritik yapmamız gerektiği geldi. Eve gelir gelmez Izeli arayıp olanları anlatacağımı ve Melisayı da akşam eve çağıracağımı aklıma not edip sıkıntıdan gündüz kuşağı kadın programları izlemeye başlayan Sinanın yanına gidip hazır olduğumu ve artık çıkabileceğimizi söyledim. O an yüzüne yeniden renk geldi. Bu durum beni gerçekten fazlasıyla eğlendiriyordu.
Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yok. Ama yol biraz uzun süreceğe benziyordu. Yol boyu Sinan eğlenceli şarkılar açtı ve hemen hemen hepsine çok yüksek bir enerjiyle eşlik etti. Bir anda en sevdiğim Sezen Aksu şarkılarından biri olan el gibi çaldı. Şarkının sözleriyle birlikte tam dalıp çok uzaklara gitmişken Sinan birden elimi tuttu ve tuttuğu elimi öpüp ellerimizi kenetledi ve yola öyle devam ettik. Kalbim durmak üzereydi. Neyse ki yol bitmişti. Deniz kenarında çok şirin oldukca güzel dekore edilmiş bir restauranta geldik. Siparişlerimizi söyledik ve beklemeye başladık. İkimiz de konuşmuyorduk.
"Ee nasıl beğendin mi?"
'Aşık oldum buraya. Gerçekten çok güzel.' Konuşmak istiyordum. Ailelerimizin durumunu bunu ne kadar gizleyebileceğimizi öğrendiklerinde neler olacağını hepsini konuşmak istiyordum. Vereceği tepkiden korkmuyordum aslına ama yinede konuyu onun açmasını tercih ederim.
İçimi okumuş gibi birden "Sence nasıl olacak? Kolay olmayacağının farkındasın değil mi?" dedi.
'Gizlemek zorundayız Sinan. Ben şimdiden bunları düşünmek istemiyorum ama içinde bulunduğumuz durum başakalarının en istemeyeceği durumlar listesinde zirveye oynar.'
Bu dediğime alınmıştı sanırım. Gözleri buğulandı birden. Ve ekledi "Ben gizli yaşamak istemiyorum. Biliyorum zor olacak ama beni tek ilgilendiren şey sensin. Bana kalsa umrumda olmaz bu durumu da annem ve babanı da önemsemem. Ama senin de aynı şekilde olmanı istemem bencillik olur. Benim zaten onlarla alakam yok. Sen öyle değilsin ve olamayacağını da biliyorum. Seni zor durumda bırakmayacağım merak etme."
'Teşekkür ederim.' Diyebildim sadece. Çünkü haklıydı. Şuan bunları konuşmak için doğru zaman olmadığına karar verdim ve hemen konuyu değiştirdim.
Yemeğimizi yedik kahve içtik ve o kadar güzel muhabbet ettik ki zaman nasıl geçti anlamadım. Gittiğimiz yerden kalkınca biraz yürümeye karar verdik. Bu sefer önce davranarak ben elini tuttum ve öylece yürümeye başladık. Deniz havası çok iyi gelmişti. Saatlerce konuşmuştuk falat o konuyu tekrar ne ben ne de o açmıştı. Bu seferki aramızdaki gizli bir anlaşma gibi değildi. Gerçekten içinde bulunduğumuz durumu tamamıyla unutmuştuk. Hava serinleştiğinden artık gitmeye karar verdik. Bu sefer genelde romantik şarkılar açtı ve ikimiz de bütün dünyayı unutup sanki bir tek ikimiz varmışcasına yol boyu şarkılara eşlik ettik.
"Bana çok iyi geliyorsun Pelin. Seni gördüğüm ilk günden beri bu böyle. Bunu bugüne kadar söylememiş olduğum için bir yanım buruk ama belki de böylesi daha iyi olmuştur. Ne dersin?"
Gözlerimin içi gülüyordu adeta. Duyduklarım ağlamamak için kendimi zor tutmama neden oluyordu.
'Sen de bana öyle. Ve evet belki de böylesi daha iyididir bilemeyiz. Yanında hiç olamadığım kadar mutlu ve hiç olmadığım kadar huzurluyum iyi ki varsın.'
Beni eve bıraktığında saat epey geç olmuştu. İnerken onu yanağından öpüp dikkatli olmasını söyledim. Ve bugün için, her şey için teşekkür ettim.
Kapıyı kapattığımda ağzım yine kulaklarımdaydı. Durmadan bugünü konuştuklarımızı düşünüyordum. Yatağıma girdikten sonra Izeli aramak geldi aklıma fakat Melisa yı da geç olduğu için çağırmamıştım aymı şeyi düşnerek, artık biraz uyuyup dinlenmeyeve ikisiyle de yarın konuşmaya kadar verip kendimi uykunun kollarına attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acıyı Sevmek
ChickLitAnnesinin ölümünden sonra geçip giden yıllar dermanı olmamıştı ona olan özleminin. Aksine kat kat artmıştı bu özlem. Babası hayata küsmüşken karşısına bir kadın çıkmıştı ve şimdi de bu kadın vardı uğraşmak zorunda olduğu. Nihayet evden ayrılma günü...