Multimedya Mustafa'dan
"Ölmek için doğmuştur ya insan; o yüzden her yağmur sonrası toprak kokusunu sever."
TolstoyGülsüm'den
Gözlerimi açıyorum. Etraf mis gibi kokuyor. İyide burası neresi yataktan çıkıyorum. Az önce Kaya vardı hatta üzerimde pembe bir gecelik vardı. Ama şimdi burası başka bir oda hem bu oda çok güzel masmavi üzerimde mavi bir pijama takımı o da çok güzel,askılı bir üst,altınada pijaması. Kapı çalıyor.
"Girebilir miyim?"bu ses imkansız hayır o olamaz o gitti. O beni bıraktı gitti. Ve içeri giriyor. Onu görünce gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
"Sen, sen, sen gittin ama."
"Aşk olsun karıcım ben senin gibi güzel bir eşi bırakıp nereye giderim. Sen benim başıma gelen en güzel şeysin."bana bakıp gülümsüyor. O kadar çok özledim ki onu. Koşarak ona sarılıyorum. Kokusunu içime çekiyorum. Hayatımın en güzel anlamıydı o.
"Ne oldu hala kızgın mısın bana kıyamam canım karıma ama sana söz verdim. Seni Çamlıca'ya götüreceğim. Dün biraz hastaydım. Ama hadi kahvaltı yapalım kahvaltıdan sonra gideriz olur mu?"ağlamam bir türlü durmuyor. O burda inanamıyorum.
"Ama benim güzel karım ağlamasın artık"gözyaşlarımı siliyorum.
"Sen neredeydin ben seni çok bekledim ama sen"
"Aşağıda sana kahvaltı hazırlıyordum"etrafa bakıyorum gelinlikli resimlerim var Mustafa ile beraber çekinmişiz. Mustafa'ya dönüyorum.
"Mustafa biz evlendik mi?"
"Hem de 2 sene oldu hatta 3 aylık bir bebeğimizde var"bebeğimiz mi?
Mustafayla okuldan beri birbirimizi tanıyorduk. Söz vermiştik birbirimize o askerliğini yaptıktan sonra evlenecektik. Babam vermese bile kaçacaktım. O geceleri herkes uyuduktan sonra arka bahçeye gizli gizli girerdi. Bende pencereden ona bakardım. Konuşmazdık. Gerek duymazdık konuşmaya her gece gelemezdi zaten ben her gece 1'e kadar beklerdim. 1'e kadar gelmediyse daha gelmezdi zaten.O kadar aşıktık birbirimize. Zaten benden iki yaş büyüktü. Askere gitti geldi. Aileme haber yolladı istemek için evdekilerde kabul etti. Hatta Nazlı'da Fransa'dan gelmişti istemede burda olmak için okulda bir hafta izin almıştı. İstemeye geleceği gün erken kalkıp hazırlandım. Bana aldığı mavi elbiseyi giydim. Üstüne de güzel bir eşarp. Nazlı ile beraber hazırlandık. Ama makyaj hiç kullanmadım. Mustafa makyaj sevmezdi. Zaten onun sayesinde kapanmıştım. Evlenince de namaza başlayacaktım. O bana her şeyi öğretecekti. Artık hazırdım. Ama Mustafa yok, hala gelmedi. Nazlı'nın telefonundan aradık. Telefonunu bir adam açtı.
"Alo Mustafa nerdesin gelmiyor musumuz?"
"Alo merhaba hanım efendi"
"Merhabada siz kimsiniz, mustafa nerde niye telefonu o açmadı."
"Üzgünüm hanım efendi, başınız sağolsun." Ne başı ya ne diyo bu adam Mustafa nerede
"Lütfen telefonu Mustafa'ya verirmisiniz. Ona söyleyin çabuk gelsin yoksa babam vazgeçecek beni ona vermekten" telefondaki adam derinden bir nefes aldı.
"Üzgünüm, keşke şaka olsaydı. Ama taktiri İlahi." Ben orada bayılmışım. Uyandığımda odamdaydım. Etrafa baktım. Gözüm pencereye takıldı. Birden
"Mustafa,Mustafa nerede Nazlı mustafa nerede geldimi? Hadi kalk hazırlanalım. Hem hani en güzel kız ben olacaktım. Mustafa'nın en sevdiği renkteki onun aldığı mavi elbiseyi de giydim. Nazlı ağlıyordu.
"Ne oldu senden önce evleneceğim diye mi böyle yapıyorsun. Kıyamam ama biliyorsun söz verdim Mustafa'ya o yüzden evlenmeliyim. Hem ben çok Mutlu olacağım merak etme sen"ağlaması daha da arttı. Oda da ikimizden başka kimse yoktu.
"Herkes nerede Nazlı içeride mi?" Nazlı kafasını hiç kaldırmıyor.ne oluyor bu kıza babasından sonra hiç böyle olmamıştı. Kafasını kaldırdı zoraki bana baktı.
"Gülsüm Mustafa, mustafa," derin ve sancılı bir nefes aldı.
"Gülsüm o benim babamın yanına gitti."ne olmuş ne olmuş. Öylece kalakaldım. Hayatım o günden sonra eskisi gibi olmadı. 2 hafta hiç konuşmadım. Hiç yemek yemedim. Geceleri kabuslarla uyanıp ağlıyordum. En sonunda Baran abim Mardin'den gelmiş. Benle konuştu. Onun da sevdiği ölmüştü. Beni bir tek o anladı. Hemen beni Mardin'e götürdü.orda 3 ay kaldım. 3 ayın sonunda Nazlı'nın okulu tatile girdiği için o da Mardin'e geldi. 1 hafta kaldı. Ardından İstanbul'a geldik. Ama ben bir daha eski Gülsüm olamadım. Mustafa'nın ailesi Adıyaman'da yaşıyor. O gün Mustafa onları otogardan almaya giderken araba çarpmış. Ve kaçmış. Mustafa olay yerinde vefat etmiş. Ailesi mezarını memleketine götürmüş. Abim beni iki kere mezarına götürdü. Ailesi her seferinde beni kovdular. Onlar hep beni suçladılar. Meğer biri Mustafa'yı tehdit ediyormuş. Beni bırakması için. O da fazla önemsememiş arayanları. Sonunda o vefat etti toprağa girdi. Ben canlı canlı gömüldüm.1 sene kabuslar görmeye devam ettim. En sonunda doktor bana ilaçlar yazdı. Baya nasihat verdi. Ve ilaçlar sayesinde kabuslar azaldı 4 ya da 5 ay içinde kabuslar çok azalmaya başladı. Ve sonunda Rojda benim odama taşındı. Onun odasında Selim ve Baran abime kaldı. Artık ara ara kabus görmeye başladım o kadar.
"Hadi gel kahvaltı yapalım"elimi tutuyor beraber aşağıya iniyoruz ve müfteşem bir kahvaltı hazırlamış. Kahvaltımızı yapıyoruz.Sonra giyiniyoruz. Ben mavi elbisemi giyiyorum. O mavi rengi çok sever. Bana da bulaştırmıştı bu alışkanlığını. Sonra evden çıkıp tatlı alıyoruz yanına da meyvesuyu,su,abur,cubur. Bir de Necip Fazıl Kısakürek "mümin ve kafir" kitabını da bir kırtasiyeden alıp Çamlıca'ya gidiyoruz. Tatlılarımızı yiyiyoruz ardından meyve suyumuzu içiyoruz. Ve sıra kitap okumaya geliyor. O dizlerime uzanıyor ben okumaya başlıyorum. Uzunca bir müddet okuduktan sonra ayağı kalkıyor. Beni iki yanağımdan öpüyor.
"Artık gitme vaktim geldi. Ben gidiyorum. Sen hep Mutlu ol. Unutma bana söz verdin. Namaza başlayacaksın. Nazlı'ya selam söyle hepinizi çok özledim. Kendinize iyi bakın"tekrar ağlamaya başlıyorum.
"Gitmesen olmaz mı? Ya da ben geleyim."bana bakıp gülümsüyor.
"Biliyorsun kimse vaktinden önce veya sonra gitmez oraya. Giden de bir daha geri dönmez. Hem sana ihtiyacı olan biri var. Onu sakın yalnız bırakma. Sen de onu Allah yoluna ilet. Sen ona ışık ol çünkü o kaybolmuş. Yardım etmezsen karanlıkta kaybolur. Peşine de bir sürü insanı çeker kötülüğe. Ona yardım et"
Ve arkasını dönüp gidiyor. Ben de arkasından koştum. Ama ona yetişemiyorum. Ben koştukça mesaferler uzuyor. Arkasından bağırıyorum ama beni duymuyor.
"Mustafa gitme, Mustafa gitme ben sensiz yaşayamam.Mustafa gitme. Mustafa,Mustafa,Mustafaaaa." Birden yine uyandım. Etrafa bakıyorum. Yeşilliklerin olduğu yerdeyiz ama Mustafa yok. Nazlı, Kaya ve Görkem var. Nazlı'ya dönüyorum.
"Nazlı mustafa nereye gitti. Nerde o Nazlı nerde." Nazlı da gözleri dolmuş bana bakıyor korkmuş bir şekilde.
"Gülsüm o öldü biliyorsun. Biz onun mezarına gittik beraber. Yapma böyle korkuyorum ne olur Gülsüm kendine gel."ayağı kalkıyorum Mustafa diye bağıra bağıra koşuyum ama yok. Herkes arkamdan koşuyor ama yetişemiyorlar. Sonunda Mustafa diye bağıra bağıra kendimden geçiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN MAVİ RENGİ
SpiritualMavi,dalgalı ve derin denizleri, uçsuz bucaksız gökyüzünü anımsatır bize. Bu kitapta, aşkın en mavi halini anlatıyor . Mardinli bir kızın,aşkın en mavi halini sevdiği adamda bulmasıyla gerçek aşk başlar. Ama her güzel şeyin olduğu gibi bunu...