Sen ol da; ister yâr' ol, ister 'yara'; lütfun da başım üstüne, kahrın da.Ey aşk! Seni senelerce yaban ellerde, hoyrat dillerde aradım.
Oysa bendeymişin bilememişim. Oyalanmışım. Kalakalmışım.
Yaşarken anlayamadıkları değerleri, öldükten sonra anlamanın kimseye faydası yok. Sevdiğinizi dirileştirmeninyolu, hayatın tazeliğinde itiraf ve ifade etmektir.
Şems-i TebriziRojda'dan
Bu gün hava çok güzel. Herkes düğün alışverişi için dışarı çıkmış. Ben tek varım.
Bahçede oturmuş kitap okuyorum. Ne tuhaf ben normalde kitap okumam ama son zamanlarda çok şey değişti.
Artık kitap okumayı,namaz kılmayı ve kuran okumayı çok seviyorum. Hele ki açık havada böyle hafif rüzgara karşı.
"Rojda müsait misin?" Kafamı bir kaldırıyorum ki Ömer. O evdemiymiş hiç fark etmedim.
"Evet gel Ömer."
"Biliyorsun düğünden sonra biz de Mardin'e döneceğiz."
"Evet biliyorum Baran abim söylemişti."
"Gitmeden sana söylemek istediğim bir şey var." Bana mı. Neden Ömer'le konuşurken bu kadar heyecanlandığımı anlamıyorum. Umarım o anlamaz heyecanlandığımı.
"Tabi dinliyorum."şu an kalbim yerinden çıkacak gibi dur nefes alıyor muyum ben?
"Rojda, benim için bunları söylemek hiç kolay değil ama sana söylemem lazım. Seni ilk gördüğüm günden beri hiç aklımdan çıkmıyorsun. Doğru önceden de birbirimizi tanıyorduk ama bu sefer ki başka. Ben galiba sana karşı derin duygular beslemeye başladım. Yani senden hoşlanıyorum." Kalbim bu sefer kesin durdu.
"Çok şaşırdın biliyorum. Ama emin ol bende çok şaşkınım. Bu hisler adeta beni ele geçirdi. Senden başka bir şey düşünemez oldum. Bu kadar kısa süre de ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama bildiğim tek şey sana olan duygularım." Adeta konuşmayı unuttum. Cevap veremiyorum. Öylece durmuş dinliyorum.
"Şimdilik bir şey söyleme biraz düşün. Düğün günü söylersin. Senden cevap bekliyorum."dedi ve tam gidecekken
"Küçükken hatırlıyor musun bana bir şey söylemiştin?" Ben anlamamış gibi bakınca devam etti sözüne
"Benimle evlenecektin. Verdiğin sözü unutma küçük gelin." Dedi ve gülümseyip gitti.
Aklım yıllar öncesine gitti. Ben daha 5 yada 6 yaşlarındayken onu çok seviyordum. O zaman yazları köye gittiğimizde o da Baran abim için köye geliyordu.
Bir gün hep beraber onlara gittik. Rahmetli annesiyle babası bizim aileyi çok severdi. Biz çocuklar oyun oynarken amcasının oğlu önce mızıkçılık yaptı sonra da beni dövmeye başladı. Neyse ki Ömer yetişti de beni onların elinden kurtarmıştı. Annesi ve babası da oradaydı benim annemlerle babamlarda.
Ben çocukluk aklı işte güya teşekkür ediyorum.
"Çok sağol sen beni o pis çocuktan kurtardın ben de büyüyünce seninle evleneceğim."dedim. Herkes güldü. Sonra bende çok utanıp annemin yanına gidip ağlamıştım.
Ömer'in Rahmetli annesiyle babası o günden sonra bana hep küçük gelin diye seslendiler. Sonra Ömer'in annesiyle babası vefat edince bu olay unutuldu gitti. Taki şimdiye kadar.
Ben hala şaşkın şaşkın oturuyorum. Ne yapacağımı şaşırdım. Sahi ben bir şey hissediyormuyum ona karşı? Aklım durdu yanıt vermiyor.
Gelen seslerle kendime geldim. Ablamlar gelmiş olmalı. Annem;
"Rojda gel yardım et bize"
"Geliyorum anne."yanlarına gittiğimde gözlerim kocaman oluyor.
"Ne kadar da çok şey almışsınız öyle." Nazlı;
"Sana da bir elbise aldık baksana beğenecek misin?"hemen alıyorum. Çok güzel görünüyor. Yukarı çıkıp deniyorum tam bana göre rengide çok hoş mürdüm ve altın sarısı. Hemen aşağıya annemlere göstermeye iniyorum.
"Nasıl olmuşum?" Gülsüm;
"Çok güzel olmuşsun." Nazlı;
"Aynen çok yakışmış. Çok beğendim." Ve herkes çok beğeniyor. Sonradan farkettiğim bir detay beni çok utandırıyor. Ömer de oradaymış. O da bakıyor. Hemen yukarı çıkıyorum.
Elbisemi değiştirip aşağıya iniyorum. Etrafa bakıyorum ve neyseki Ömer yok. Rahat bir nefes alıp anneme akşam yemeği için yardım ediyorum.
Aklım Ömer de kaldı. Acaba ben ona karşı bir şey hissediyor olabilir miyim?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN MAVİ RENGİ
SpiritualMavi,dalgalı ve derin denizleri, uçsuz bucaksız gökyüzünü anımsatır bize. Bu kitapta, aşkın en mavi halini anlatıyor . Mardinli bir kızın,aşkın en mavi halini sevdiği adamda bulmasıyla gerçek aşk başlar. Ama her güzel şeyin olduğu gibi bunu...