veinte

72 12 0
                                    

Belki de şuan hayatımın en büyük hatasını yapacaktım ama yapıyordum işte. Pişman olacaktım belki ama umrumda değildi. Hiçbir zaman iyi tercihler yapmamıştım.

Yavaşça kapıyı tıklattım.

Kapı açıldığında gördüğüm ilk şey Nick'in bana uykulu baktığı ela gözleri olmuştu.

"İçeri girebilir miyim?" Başını salladı ve girmem için kapıyı daha çok açtı.

"İyi misin? Odama geçebiliriz istersen." Tanrım belki de iki dakika sonra onun o mükemmel kalbini kıracaktım. Bunu istemiyordum fakat ben onun kalbini hak etmiyordum. Onun benden kat kat daha iyiler ile olması gerekiyordu.

"Aslında hayır," yutkundum. Bana öyle bakmamalıydı, her an yere yıkılabilirdim.

"Nick ben daha fazla yapamayacağım." Üstümden bir ton kalkmış gibi hissediyordum. Başımı öne eğdim. Ona bakamazdım.

Parmağı ile başımı kaldırdı. Elini tutup çekmesini sağladım.

"Harry,"

"Üzgünüm." Ah, üzgün olmak az kaçardı sanırım.

"Neden?"

"Nick, sen mükemmelsin. Gerçekten çok iyi birisin ve benim için yaptıkların inanılmazdı. Her şey için teşekkür ederim fakat sen benim gibi sorunlu birinden daha iyisini hak ediyorsun."

Bana doğru bir adım attığında geri çekildim. Hiçbir şey demedi. Demesine de izin vermeden evden çıktım.

~

Çığlıklar atıyor, saçlarımı çekiştiriyordum. Tamamen bir çöplüktüm. Hayal kırıklığıydım. Kaç şişe içmiştim bilmiyordum kafam yerinde değildi sanırım. Ağlıyordum, kendimi yumrukluyordum. Kollarım morarmıştı. Ellerim kanıyordu. Elimdeki şişeyi yere fırlattım ve kırılmasını izledim. Yere oturdum ve orada duran cam kırıklarına baktım.

Onun için yaşıyordum. Onun için bu lanet hayata devam ediyordum fakat ne vardı? O benim için yaşamıyordu. Belki de benim de vaktim gelmişti. Zarar vermekten başka bir işe yaramıyordum. Gidersem umursayacak pek kişi yoktu zaten.

Yerden bir parça cam aldım ve elimde sıktım. Acı ile attığım çığlık odada yankılanmıştı. Ellerim berbat duruma gelmişti, kanlar damlıyordu.

Odanın bir köşesinde duruyor, hıçkırarak ağlıyor ve kendime zarar vermekten başka bir şey yapmıyordum. Daha kötü bir duruma düşemezdim sanırım. Elimi başka bir cam parçası almak için uzattığımda odadaki sessizliği telefonum bozdu.

Masada duran telefonu elime aldım. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Telefonu açtım. Ağzımı açmıştım ki karşıdan gelen endişeli ve ağlamaklı  ses beni belki de bin parçaya ayırmıştı.

"Yerimi söylesem beni alabilir misin?" Boğazım düğüm olmuştu sanki. Kalbim hiç olmadığı kadar hızlı atıyordu.

"Louis bebeğim nerdesin?"

~

yazdığım en uzun bölümdü sanırım ve artık istediğim bölümlere yaklaşıyoruzz

ayrıca yorum yaparsanız çok sevinirim hepinizi seviyorum

Letters | LarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin