Hayata karşı koruma duvarı örüp dik bir şekilde ayakta durmak çok zordu. Bazen yere bu kadar sağlam basmamın nedenlerini sorguluyordum fakat çok uzun sürmüyordu çünkü cevaplar zaten karşımdaydı. Sevdiklerim ... Sevdiklerimi yarı yolda bırakmamak, onlara verebileceklerimin en iyisini sunabilmekti cevabım.
Hayat ne kadar zor olursa olsun, insanlar ne kadar kötü ve acımasız olursa olsun sabretmeliydim. Söyledikleri sözler ve yaptıkları davranışlar bir silahın namlusundan çıkan kurşun misali göğüs kafesimi delse bile, çıkış yolunu bulamayıp orada acı yaşatmaya devam etse bile, sabretmeliydim.
Tek bir korkum vardı. Kendimi durduramamak ...
Her şeye karşı durabilirdim fakat kendime karşı duramazdım. İnsanları korumaya çalışırken, onlara ben zarar vermeye başlarsam kendimi affedemezdim.
İnsanoğlu güce aç değimliydi zaten? Şuan elimde bulunan imkanlar, insanlar ve daha bir çoğu bana aitti. Ve ben bunlara alışırsam o koltukta oturan diğerlerine benzemez miydim? Acımasız olmaz mıydım?
Şimdi ise karşımda oturmuş tüm yüzsüzlüğü ile bana teklif sunan adama bakıyordum. Kendinden o kadar emin konuşuyordu ki geçmişte yaşadığım şeylerin sebebi bu adam olmasaydı ve ben bire bir yaşananları yaşamış olmasaydım ona inanabilirdim.
Salona girdiğimde Hüseyin pisliği benim ile yalnız konuşmak istediğini belirtmişti. Batur ve Serdar buna ilk tepki gösterenler olmuştu fakat benim bir el hareketim ile susmuşlardı. Bana duydukları güven o kadar fazlaydı ki bazen bu durum beni şaşırtıyordu.
Anlaşamayacağımızı belirttiğimde, İspanyolca konuşmaya başlamıştı. Benim kadar iyi konuşamıyordu fakat eğitim gördüklerini bildiğim için tepki göstermemiştim ve çalışma odama yürümeye başlamıştım. Arkamdan gelişini adım sesleri ile anlayabiliyordum.
Odaya girdiğimizde aramıza mesafe koymak amacı ile çalışma masamdaki koltuğuma oturmuştum ve ona da oturması için karşımdaki beyaz koltukları göstermiştim.
Bir süre geçmişte kızının, yani benim yaşadığım şeyleri anlatmıştı. Bende hiç tepki göstermeden dinlemiştim. Sanki o hiçbir şey yapmamış da tek suçsuz kendisiymiş gibi açıklamalar yapıyor ve tüm suçu babalığın üstüne yıkıyordu.
Sözde babalık ondan beni satmasını istemiş, yoksa onu öldüreceğini söylemiş. Ne kadar komik ama değil mi? O kadar güzel yalan söylüyordu ki geçmişi yaşayan kişi ben olmasam rahatlık ile inanabilirdim ona.
Yalan söylerken tek bir mimiği oynamıyor ve açık etmiyordu. Asıl komik olan ise tüm açıklamasını bitirdikten sonra gözlerime bakarak
"Yıldır, Meleğimin hayatını söndürdüğü gibi seninkini de söndürecek. Koltuğun benim hakkım olduğunu biliyordu o yüzden beni kuruldan atmıştı fakat sen gördüğüm kadarı ile zeki bir kadınsın ve doğru olanı yaparsın. Arkanda kimse yok. Şuanda yanında olan birkaç kişi var ve onlarla savaşamazsın. Yer altı dünyası seni istemiyor aynı şekilde Dünyadaki birçok yer altı sahipleri de. Fazla zarar görmeden bu işten vazgeçmelisin. Cevabını bir düşün." demişti.
Ben ise boş boş suratına bakmaya devam ediyordum. Bir kaç dakikamız birbirimize bakarak geçtikten sonra ayakladım ve yarın akşam onu yemeğe davet ettiğimi belirttim. Sanırım bu durumu bir onay olarak algıladı ve gülümseyerek ayağa kalktıktan sonra kabul ettiğini söyledi.
Hüseyin pisliği yani öz babam villadan çıktıktan sonra Hasan amca, ben, Serdar ve Batur salonda oturuyorduk. Hepsi gözlerimin içine bakıyor ve ne konuştuğumuzu sormamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Batur dayanamamış olmalı ki karşımdaki kahverengi geniş ikili koltuktan kalkıp önüme geldi ve dizlerinin üzerine çöküp bacak bacak üstüne attığım dizlerimin üzerindeki birbirine kenetli ellerimi tuttu sıkıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN GEÇMİŞ (İNTİKAM)
ActionGeçmişinde yok olan bir kadının tekrar yaşama dönme hikayesi... Yeni bir kimlik, yeni bir yüz, yeni bir ses ve daha birçoğu... Özlenen tenler. Öğrenilen gerçekler. Edilen yeminler. Verilen kayıplar. Ve her şeyden önemlisi verilmesi gereken kararla...