Bölüm 17(KEYİFLİ BİR GÜN)

165 28 32
                                    

Keyifli okumalar ...
Sevdiğim bir şarkıyı paylaştım sizler ile, bölüme yakışacağını düşündüm. Umarım beğenirsiniz 😊

          

-------------------------------------------------------------------------------

Baturun patlamış dudağına pansuman yaparken, nasıl heykel gibi kıpırdamadan durabildiğini anlamaya çalışıyordum. Acı eşiğimiz her birimizin yüksekti evet, ama dudağındaki açık yaraya oksijenli suyu basarken hiçbir mimik oynatmıyordu. Sanki ben ona dokunmuyormuşum da, derin bir uykuya dalmış gibi gözüküyordu. Gece mavilerini, uzun siyah kirpikleri kapatmıştı ve yeni doğmaya başlayan güneş, hafif turunculuğunu erkeksi yüzüne yansıtıyordu. Gerçekten çok güzeldi...

"Beni daha ne kadar izlemeyi düşünüyorsun?"

Ben ona dalmışken bir anda konuşmaya başlaması beni ürkütmüş olsa bile belli etmeden arkama döndüm. Geniş balkonumda bulunan camdan, siyah, yuvarlak masanın üzerindeki etrafa dağılmış pansuman malzemelerini toplarken, Batura cevap vermeyi de unutmadım.

"Uyumadığını biliyorum. Sadece dalmışım."

Kanlı olan gazlı bezleri, ufak bir poşetin içine koyduktan sonra ellerimde bulunan pansuman eldivenlerini de seri bir şekilde çıkarıp poşete attım.

Baturun hareketlendiğini duysam bile arkamı dönmedim. Çöpleri koyduğum küçük poşetin ağzını düğümleyip, balkon girişimde bulunan siyah ve griden oluşan porselen çöp kovasına attım.

"Uyuduğumu düşündüğünü zaten söylemedim Melek."

Evet, güzel bir noktaya değinmişti. Ama bir anda, 'beni daha ne kadar izlemeyi düşünüyorsun' diyince aklıma başka bir cümle gelmemişti.

Heyecanlanmayı sevmiyorum! Bu adamın yanında ise bu konuda kendime engel olamamaktan nefret ediyorum!

Baturun söylediğine cevap vermeden ona doğru yürüdüm, kalçamı yuvarlak masaya dayayarak, gümüş grisi geniş koltuğumda, oturur vaziyete gelmiş ve kafasını arkaya atmış adama bakmaya başladım.

"Yorgunsun. Eski odan aynı şekilde duruyor. Birkaç parça kıyafetinde buradaydı zaten, bir duş alıp uyumalısın. Yarın çok işimiz var."

Batur gözlerini kısık bir şekilde açarak, kafasını kaldırmadan bana baktı. Yüzünde bana göstermekten her zaman hoşlandığı çapkın gülümsemesi vardı. "Odandan kovuyor musun yani beni?"

Baturun söylediğine şaşırdığımı belli eder bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. "Hayır Batur. Odamdan seni kovmuyorum. Yorgunsun ve dinlenmen gerektiğini söylüyorum. Yoksa istediğin kadar bu koltukta yatar ve o güzel kıçının donmasını sağlayabilirsin! Benimle niye flörtleşerek konuştuğunu öğrenebilir miyim?!"

Batur söylediklerime gülmeye başlayınca iyice sinirlendim ve kollarımı göğsümde bağlayarak ona dik bir şekilde bakmaya başladım.

"Sinirli halini seksi bulduğumu biliyorsun."

Verdiği yanıttan dolayı bende gülmeye başlamıştım ki bir anda ciddileştim. "Ne zaman eskisi gibi olacağız Batur?"

Batur derin bir nefes alarak beni elimden yakaladı ve yanına oturttu. Ben ise birleşmiş olan ellerimize bakmak ile meşguldüm.

O, avuç içindeki ellerim ile oynarken bende de onu izliyordum. Gözlerini ellerimizden ayırmıyor, sanki önemli bir şey ile uğraşıyormuş gibi parmaklarımı seviyordu.

"Bu eller ile nasıl bu kadar iyi silah ve bıçak kullanabiliyorsun anlamıyorum. Çok narinler."

Kurduğu cümleye ister istemez gülümsedim. Batur, diğer insanlara karşı olan tavırlarının yanında bana karşı her zaman nazik olmayı başarırdı. Bu huyunu hep göstermese bile, nadir zamanlarda benim için kullandığı tek güzel bir kelime bile kalbimin hızlanmasında yeterli olurdu. Şuanda o zamanlardan birini yaşıyordum.

KAYBOLAN GEÇMİŞ (İNTİKAM)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin