Keyifli okumalar... :)
--------------------------------------------------------------------
Baturun verdiği yanıt ile şaşkınca suratına bakmaya devam ediyordum. Baturun isteyerek konuşturamayacağı tek bir kişi bile yoktu. Bu kardeşi veya ben olsam bile öğrenmek istediği şey ne olursa olsun dinlemezdi. Değer veren bir insandı evet ama aynı zamanda konu iş olduğu zaman duygularını kapatmasını hepimizden daha iyi bilirdi. Zaten 'Azrail' ünvanını almasının en büyük nedeni de buydu.
Batur öldürmek için eğitilmişti. Yer altı dünyasında onun gibi olanı yoktu. Bende biraz deliydim ve acımasızdım ama yinede onun gibi olamazdım. Ben duygularımın beni yönlendirmesine izin veriyordum. Karşımdaki en azılı düşmanım olsa bile her aldığım canı hafızama kaydediyordum. Bunu yapmam belki garipti ama onlar ölürken ben yaşama tutunmaya devam edebildiğimi kendime hatırlatıyordum.
Ölüm bana hep sonsuzluk gibi gelirdi. Gerçek babamın beni vurdurduğu zaman uzun bir süre komada kalmıştım. Yaşamam imkansızdı, en azından kendime geldiğimde doktorlar bu şekilde söylemişti ama nasıl olduysa ben hayata tutunmaya devam etmiştim.
Geçmişim benden çok şey kaybettirmişti. Acılar ile dolu bir çocukluk, hatırlamak istemediğim bakışlar ve gecelerimi kabusa çevirmeye devam eden karabasanlar. Bunlardan kurtulamayacağımı biliyordum ama yinede nefes almanın değerini o hastane odasında gözümü açınca çok iyi anlamıştım.
Kafamdaki düşüncelerden kurtulmak için başımı salladım. Konuya dönmem gerektiğini fark ederek Baturun gözlerine bakmaya başladım. Ama görebildiğim sadece bir hiç oldu. Batur bana bakarken her zaman, bana karşı olan hislerini gözlerine yansıtırdı ama şuan sadece hiçti. Birilerini öldürürken, o gece mavisi gözlerinde olan buz parçaları vardı sadece. Bu durum kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
"Ne oldu sana Batur?"
Benim konuşmamla ikizlerde dahil herkes bana döndü. Sanırım Serdar, ben Baturun gözlerinden bir şeyler anlamaya çalışırken konuşmaya devam ediyordu. Ama ben o kadar dalmıştım ki konuştuğu hiçbir şeyi duymamıştım.
Batur ile bir süre bakıştık. Bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyor gibi bir ifadesi vardı. Gözlerinde olan soğukluk değişmemişti ama seğiren çenesi karar vermekte zorlandığını anlamam için yeterliydi. Sonunda bir şeyler söylemeye karar vermiş olmalı ki dikleşti.
"Bir şey yok. Bunu nereden çıkardın Melek?"
İstediğim yanıt bu değildi.
"Serdar ve ikizler çıkabilirsiniz. Bizi, Batur ile yalnız bırakın ve size verdiğim görevleri unutmayın."
Serdar ve ikizler beni ikiletmeden beyaz kapıya doğru yürüdüler. İkizler önden çıkarken Serdar son kez bana bakarak kapıdan çıkıp arkasındanda kapıyı kapattı.
Batura bakmadan karşılıklı duran beyaz koltuklara yöneldim ve sol taraftakine, bacak bacak üstüne atarak oturdum. Ellerimi koyu mavi kot pantolonuma koymadan önce Batura karşımdaki koltuğu işaret ettim. O da beni ikiletmeden karşıma oturdu ve aynı ifade ile bakmaya devam etti.
"Eee Batur anlatmak istediğin bir şey yok mu?"
"Hayır yok."
"Azraile sormuyorum, Batura soruyorum."
Batur derinden gelen bir oflama ile gözlerini devirdi ve bana karşı olan ifadesini yumuşatmayı denedi ama sakladığı her neyse bu onu engelliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYBOLAN GEÇMİŞ (İNTİKAM)
ActionGeçmişinde yok olan bir kadının tekrar yaşama dönme hikayesi... Yeni bir kimlik, yeni bir yüz, yeni bir ses ve daha birçoğu... Özlenen tenler. Öğrenilen gerçekler. Edilen yeminler. Verilen kayıplar. Ve her şeyden önemlisi verilmesi gereken kararla...