10-Tesadüf

4.4K 165 15
                                    

Tuhaf.Kendimi şu an tanımlayabileceğim tek kelime buydu. Boşlukta gibiydim. O sonsuz ve masmavi denizde kaybolmuştum adeta. Yakından baktıkça yeni yeni dünyalar keşfettiğim mükemmel mavi gözler. Beni kendisine çekmek için elinden geleni ardına koymayan dudaklar...

Belimdeki elinin varlığını her hissedişimde içime titreme geliyordu. Nasıl bu kadar arada kalınabilirdi ? Devam etmelimiydim ? Dudaklarımı karşımdaki inanılmaz derecedeki yakışıklı ama en az bir o kadarda soğuk ve yabancı kişiye teslim etmelimiydim ? Ah...Boşverin sadece bunu yapmak istiyordum. Hemde deli gibi!

Dudaklarımın dudaklarına değeceği şekilde kafamı öne uzattım ve benden önce hareket ederek dudaklarını dudaklarımın üstüne örttü.yaptığım doğru değildi. Ayrıca bundan hemen sonra ölesiye pişman olacaktım ama nefesinin sıcaklığı ruhumu öylesine sarmalıyorduki pişman olmak ya da olmamak umrumda değildi.

Dudaklarını bir anda dudaklarımdan ayırdı ve az önceki konuma geri döndük. Nefes nefeseydik. Beni yavaşça yumuşak çimlerin üzerine bıraktı. Oda aynı şekilde üstüme eğildi. Tanrım ! Daha fazla bekleyemezdim. Ensesini tutarak kafama bastırdım. Dilini hiç çekinmeden dudaklarımla birleştirdi. Kendimden nefret ediyordum. Böyle bir şeyi yapabilecek kadar salak olduğum için. Ancak bu benim kontrolümde değildi. Beni çeken şey bedeni değildi. Ruhuydu...

***

Telefonum zil sesiyle koltuktan fırladım. Ekrana baktığımda içimi bir huzursuzluk kapladı. Şu sıralar çok fazla şey yaşamıştım ve ona hiç zaman ayıramamıştım.

"Meraba anne." Kullanabileceğim en neşeli sesle konuşmaya başlamıştım.

"Meraba balım . Ne yapıyorsun ? İyi misin ?" Ah... Cidden bazen özlediğim tek şey bana şefkatle bakıp balım demesi oluyordu.

"İyiyim annecim siz iyimisiniz ? Babam nasıl ?"

"İyiyiz birtanem. " annemin iyiyiz derkenki sesinde bir tuhaflık sezmiştim aslında çokta farkedilir bir şey değildi ama içimi yine vir huzursuzluk kaplayıvermişti.

"Anne bir sorun mu var ?" Lütfen bir sorun olmasın...

" ah.. Pekala sana karşı dürüst olucam. Baban birazcık rahatsızlandı geçen gün yine bir kriz geçirdi. Bizde bu yüzden Londradayız." Gözümden süzülen yaşları fark ettiğimde annem beni teselli etmeye çoktan başlamıştı bile.

"Tatlım merak etme lütfen bak babanın durumu şu an gayet iyi sadece bir kaç ay buralarda kalıp doktorların tahlillerini bitirmelerini ve babanın kontrol altında olmasını sağlamamız gerek."

"Bu yaz gelemeyeceğinizden mi söz ediyorsunuz ?"

"Deniz gerçekten üzgünüm ama mutlaka telafi edeceğim." Öyle bir şey asla olmayacaktı.

"Yok. Tabii ki anlıyorum sorun yok. Babam iyi olsun yeter sizi seviyorum."

"Bizde seni tatlım kendine iyi bak." Telefonu kapatarak az önce oturduğum koltuğa geri döndüm.

Düşünmeliydim. Kendime yapabilecek bir şeyler bulamassam bütün yaz burada sıkıntıdan ölebilirdim.

Meriç ? Ah tamam onun bir ailesi vardı ve sürekli yanımda olamazdı.

Melis ? O çoktan yurtdışına çıkmıştı. Ve telefon yoluyla bile pek görüşemiyorduk.

Ah ! Tanrım.. Bunu nasıl düşünemem ! O kadar aptalım ki....

***

Elim kolum dolu olduğundan ötürü zar zor bulduğum anahtarı hızlıca anahtar deliğine soktum. İçeri adımımı atar atmaz tüm eşyaların bembeyaz örtülerle kaplanmış olduğunu gördüm. Hemen elimdekileri kapının kenarına bırakarak arkamdan kapıyı kapattım. Hala aynı ve eskisi gibi güzeldi. Eşyaların üstünün kapalı olması her şeyi daha da kolaylaştırıyordu.

Burayı küçüklüğümden beri çok severdim. Annemler beni ilk defa tek bırakmaya başladıklarında buraya kaçıp sabaha kadar ağlamıştım. Oysaki şimdi annemlerin gelebileceği düşüncesi bazen içimi ürpertmeye yetiyor.

Hemen bodruma koşup şalterleri açtım. Tekrar salona döndüğümde tüm perdeleri açarak gün ışığının evi aydınlatmasına izin verdim. Bir anda içim neşeyle dolmuştu. Telefonumu kenara koyarak güzel bir şarkı açtım. Bir yandan dans ederken bir yandan eşyaların üstündeki örtüleri çıkarmaya başladım. Hiçbir şeyin tozlanmadığını gördüğümde zaten yerinde olan keyfim iki katına çıkmıştı. Sadece yerleri silmem gerekiyordu. Hemen banyoya koşup temiz bir su ve bez hazırladım saçımı yukardan toplayıp çantamdan çıkardığım bir bandanayı kafama geçirdim.

***

Islak saçlarımı taradıktan sonra gidip kuruttum. Her ne kadar üstümdeki ter ve toz gitmiş olsada bacaklarımdaki yorgunluk hala oradan bana pis pis sırıtıyordu. Üstüme temiz giysilerde girdikten sonra evin geneline baktım. Tama anlamıyla bal dök hala olmuştu !

Tam üç kat yer silmiş camların tozunu almış ve eşyalarımı yerleştirmiştim.

Kendime güzel bir nescafe hazırladıktan sonra verandaya çıktım. Sallanan salıncağın üstüne kurulduktan sonra karşımda boylu boyunca uzanan sahili ve sonsuz maviliği izlemeye başladım. Buradan çokta uzakta olmayan Leyla teyzenin kafesi öğle güneşi camlarından yansıtarak parıl parıl parlıyordu. İşte bue vin en sevdiğim yanı buydu deniz kenarında ve kafeye yakın olması. Ayrıca tabii ki de parka.

Pekala buraya gelmiştim ama hala yapacak bir şey bulamıyordum. Belkide kendime yeni bir uğraş edinmeliydim ama ne olabileceği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ayağa kalktım ve verandanın ucuna doğru ilerledim. Dalgaların sesi yüreğimi okşarken sitede bir gezinti yapabileceğim aklıma geldi ve şimşek hızıyla kapıdaki babetlerimi giyerek kendimi dışarı attım. Bahçesi her zamanki gibi bakımlı ve yemyeşil olan sitede sadece 6 tanecik ev vardı bizimkisi denizin tam önünde olandı. Herkesin kendine ait bir arka ve ön bahçesi vardı. Ayrıca evlerin tam ortasındada çimlik bir alan vardı.

Çoğu evin yanında arabalar vardı anlaşılan birçoğu kişi siteye gelmişti.

Bir dakika ! Herkes geldiğine göre belki Ege'de gelmiş olabilirdi. Vidden çok unutkanlaşmaya başlamıştım. Hemen bizim yan tarafımızda buluna eve doğru koştum. Evet doğru araba vardı ama Egelerin arabası böyle değildi. Belki de araba değiştirmişlerdi. Hızla eve doğru ilerleyerek kapıyı çaldım.Birkaç dakika bekledikten sonra kapının açılmamasına karşın arkamı dönmüş gidiyordum ki arkamdan duyduğum tanıdık ses beni olduğum yere çiviledi.

"Deniz?"

Tanrım... Bu Ege'nin sesi değildi...

ASABİ ŞİRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin