18-Çok beklersin...

2.6K 136 6
                                    

"Hemen geliyorum efendim!" sipariş vermek iiçin kalabalığın arasında bana işaret vermeye çalışan adama onu gördüğümü belittiğimde yüzünde gözle görülür bir rahatlama oldu. Ne zamandır bekliyordu kim bilir. Bugün kafe o kadar kalabalıktı ki Leyla teyzeyle kahve molası bile yapamamıştık. İşteki ilk haftamdı ve kabul birazcık yoruluyordum ama boş boş evde oturmaktansa günümün yarısını burada geçirmeyi yeğliyordum. 

Yarım saat sonra o koca kalabalık yavaş yavaş masalarında sessizliğe çekilirken bizde Leyla teyzeyle oturduk.Sohbetimizin arasında eğer cafe bu gidişle devam ederse daha fazla elemana ihtiyacı olacağına dair şeylerden söz etmişti.Hatta bir ara Arda'nın bile adı geçmişti. Ama zaten kafam dağınıktı ve ilk onun adı geçtiğinde bile tam olarak denileni anlamamıştım.

Telefon çaldığında Leyla teyze benden izin isteyerek uzaklaştı ve hararetli bir telefon konuşması yapmaya başladı.Bir ara kafasını bana çevirdi ve dudaklarından okuduğum kadarıyla 'evet,nedenki ?' gibisinden bir şeyler söyledi.Daha bunun ne anlama geldiğini çözemeden hesap için beni çağıran birkaç kişiyi duydum ve hemen kasaya yol aldım. Müşterilerin işlerini hallettikten sonra beni bekleyen Leyla teyze'nin yanına döndüm. Gözleri parlıyordu.

"Ne oldu Leyla teyze ? gözlerin parlıyor." dedim gülümseyerek. "Görürsün." dediğinde kendine özgü o kıkırdamasını takınmıştı.Evet,işte şimdi cidden merak etmeye başlamıştım.

***

Elimde müşterilerin yarım bıraktığı dondurma ve yarısı milkshake dolu kapları tepsiye koyduktan sonra kafam öne eğik bir şekilde ilerlemeye başladım. Leyla teyze gitmişti ve bugün kafeyi kapatma sırası bendeydi.

Elimdeki tepsiden gözümü ayırdığımda karşımdaki demir gibi olan bedene çarpmış ve bütün kapları istemedende olsa üstüne boca etmiştim. Bir anda karşıma birisinin çıkmasının verdiği korkuyla çığlık atarken gözlerimi yukarıya tanıdığım mavi gözlere doğru çevirdim.

"siktir..." diye sessiz bir küfürden sonra ellerini yana açarak geriye çekildi.

"Be- ben... özür dilerim. Cidden bir anda karşıma çıkınca şey ben..." Ah ! Daha fazla rezil olabilirmiydim acaba ?!

"Boşversene." dedi aksi bir sesle. Hemen arka tarafa koşarak bir mendil getirdim ve tişörtünün üstündeki ıslaklığı beceriksizce temizlemeye çalıştım.Gözlerimi gözlerine bakmaktan her an kaçırıyordum ve onun bakışlarını üzerimde hissetmenin rahatsızlığını yaşıyordum. Elimdeki mendili çöpe attıktan sonra gidip yerdeki cam kırıklarını ve dondurmaları temizlemeye başladım. 

Hala bana bakıyordu ve daha fazla dayanamayacaktım. "Ne var ? neden orada öylece dikiliyorsun ! gitsene !" 

"Hey sakin ol. Yeni iş arkadaşınla kötü bir anlaşmaya girmek istemessin." dediği karşısında göz devirip temizlemeye devam ettim. Dur.Dur.Dur bir dakika !!!!!!!!!!!! 

Gözlerimi üstüne dikerek kaşlarımı şaşkınlıkla yukarı kaldırdım. "Ne arkadaşı dedin ?!" bu hem biraz çığlık hem de korku ve şaşkınlık dolu bir bağırıştı.Bana bakarak gülmeye başladığında kaşlarımı çatarak "Bu yine de neden bu saatte burada olduğunu açıklamaz." dedim. "İş arkadaşımı öpmek için olabilir mesela." derken yüzünde alaycı ve midemde kelebeklere yer açan bir bakış vardı.

Ama bunu dışa vuramazdım. "Defol Arda seninle uğraşamam." olabildiğince sakin davranmaya çalışmıştım fakat ne kadar işe yaradığı tartışılırdı.

Cam kırıklarınıda topladıktan sonra arkadaki çöpe doğru ilerledim. Her şeyi hallektikten sonra elimdeki süpürgeleri bırakmak için ardiye dolabına ilerledim. Aslında burası dolaptan çok küçük bir odaydı. Hatta baya küçük önümü görebilmek için kenardan ışığı açtım ve tek adımda içeri ilerleyerek süpürgeyi yerine bıraktım. Arkamı döndüğümde karşıma yeniden çıkan bedenle ufak bir kalp krizi yaşadım. Fakat çığlığımı bastırabilmek için elimi ağzıma kapattım.

Arda arkasından küçücük odanın kapısını kapattığında konuşma yetim olduğunu hatırlayarak mızmızlanmaya başladım."Arda çekil önümden.Yoksa se-" "Yoksa ne ? Beni döver misin ?" buna içimden kahkahalar atarken bir anda beynimde Meriç'İ dövdüğü üzerine olan olaylar belirdi. Kaşlarımı çatarak konuşmaya başladım. "Hayır ben senin gibi insanları sebepsizce dövmem ,ki özellikle de masum olanları.Ama dur. Bu durumda senin masum olmadığın sayılırsa neden olmasın ?"  O da bir anda gerilerek kaşlarını çattı. İmada bulunduğumu anlamıştı. "Neden söz ediyorsun ?" anlamamış palavrası yapıyordu. Aslında belki de milyonlarca - belki biraz abartmış olabilirim ama konu Arda olunca-  insan dövmüştü.Ve belki de Meriç'İn bırakın ismini tipini bile hatırlamıyordu.Ama yine de denemeye değerdi.

"Meriç. Hani geçenlerde bizzat senin dövdüğün çocuk.Hatırlayabilir misin bilmem ?!" Kaşları düzeldi ve bu sefer gözlerindeki öfke baş gösterdi. "Nerden tanıyosun sen o pisliği !" Resmen üzerime kükremişti ve onu ilk defa bu derece kükrerken görüyordum. Korkutucu değil desem yalan olurdu.

Sesimin güçlü çıkması için insan üstü bir çaba harcarken zar zor söze başladım. "En yakın arkadaşımı tanımamak aptallık olurdu herhalde." Aslında Arda'nın bu derece tepki göstermiş olmasının bir nedeni olmalıydı. Daha sadece Meriç isminden kim olduğunu hatırlamış ve büyük ihtimal aralarındaki kavganın sebebi olan bir şey yüzünden bu derece sinirlenmişti. 

Gözlerinden geçen bir anlık şaşkınlıktan sonra mavi gözler siyahtan alev tonlarına geçerek ateş saçmaya başladı. Daha tam ne dediğini bile anlayamadan ardı ardına küfürler sıralayarak küçük ardiyenin kapısını açtı. Bende hemen ardından hızla dışarı çıkarak -bunun her ne kadar uygun bir zaman olmadığını bilsem de- susturulamaz çenemi devreye soktum. "Neden bu kadar sinirlisin ? Ne yaptı sana sanki, ayağına filan mı bastı ? Ya da yanlışlıkla kaykayıyla sana mı çarptı ? Sonra benim gibi kurban mı seçildi ?" Belki de biraz ileri gitmiştim.

Hızla bana yüzünü dönerek büyük adımlarla arayı kapattı ve çenemei ellerinin arasına aldı. Bir anda öyle sıkmuştı ki çene kemiklerim neye uğradıklarını şaşırmıştı.

"O çocuktan uzak dur yoksa bedelini ödersin anladın mı ?" Yine kükremişti fakat benimde bir sınırım vardı.

"Çok beklersin..."

ASABİ ŞİRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin