26-BİR DAMLA GÖZYAŞI...

1.3K 89 13
                                    

Arda'dan...

Birkaç görevli panik içinde beni Meriç'den uzaklaştırdılar. Her ne kadar tüm öfkemi korusamda kaşınan parmaklarım bir süreliğine idare edilebilir hale gelmişti. Kendimi görevlilerin elinden kurtarıp hızla hastaneye daldım. Gözlerim sızlıyordu. Gerilmiştim ve şu an sinirlendiğimde olduğu gibi kızardığıma emindim. Ha tabi birde ağlamıştım. Gerçi ağlamak denemezdi. Sadece bir damla gözyaşı. Ama en çok da buna sinirliydim. Ben ağlamazdım,ağlamamalıydım. Deniz'in giderek zayıf noktam olmasına izin vermemeliydim. Ama verdim. Ve şimdi kendini bilmez bir kız yüzünden ağlayan bebek konumuna düştüm. Tanrım ! Beni nasıl böylesine etkileyebilirdi. Ben hayatımda sadece iki damla gözyaşı dökmüştüm. Bİr tanesi ailemin ölüm haberini aldığım zamandı. Ve ikincisi ise az önce Deniz için olandı. Bunları düşünmek daha çok sinirlenmeme yol açarken yürüdüğüm uzun koridorda durdum. Soluklanmam ve sakinleşmem gerekiyordu. Yoksa polisin bile gelmesini sağlayacak şeyler yapacaktım. Hızla birkaç adım ötedeki tuvalete yöneldim. Kapıyı hırsla açtığımda içeride kimsenin olmaması beni rahatlattı. Hızla musluğu açtım ve ellerime dolduğum suyun yüzümü ıslatmasına izin verdim. Beynim öylesine doluydu ki bir sonraki hamleme bile karar vermekte zorlanıyordum. İyice sakinleştiğimi düşündüğümde sakince tuvaletten çıktım. Koridorun sonundaki yoğun bakım ünitesine yeniden yürümeye başladığımda kalbim çok hızlı çarpıyordu. Beni dışarıdan gören biri soğukkanılığıma hayran kalıp bana imrenebilirdi. Ancak durum tam tersiydi. Hayatımda hiç olmadığım kadar endişeliydim. O orospu çocuğu Deniz'in kolunu veya başka bir yerini kesmemişti. Boynunu bana ait olan şahmadarına davranmıştı. Ve eğer hayati bir damara geldiyse...Peki ya ? Ah, lanet olsun ! Eğer düşünmeyi kesmessem elime geçireceğim ilk neşterle intihar edeceğim. 

Yoğun bakım ünitesinin o puslu cam kapısına geldiğimde duvara dayanarak yere çöktüm. Başımı ellerimin arasına alarak kıvrıldım. Amaçsızca yere bakarak geçirdiğim yarım saatin sonunda puslu cam aralandı. Uzun süredir oturmanın verdiği uyuşuklukla ayaklanırken sendeledim. Doktor başımda dikilmişdi ve kendime gelmemi bekliyor gibiydi. Aynı süreyi bende kendime tanıdım. Derin bir nefes aldım. 1,2,3... "Durumu nasıl ?" . Doktor gözlerini tam gözlerimin içine sabitledi. Gözlerindeki yorgunluk tüm vücudunu esir almış durumdaydı. Saçları kırlaşmıştı. Ve bedeni çökük gözüküyordu. "Bir iyi bir kötü haberim var." Ah lütfen ! "İyi haber bıçak darbesi mucizevi bir şekilde şahdamarı sadece birkaç santimle ıskalamış." Şükürler olsun ! "Kötü haber ise çok kan kaybetmiş ve hayati tehlike çok fazla olmasa da hala var." Söyledikleri beni pek etkilememişti. Çünkü hala kesin bir durum öğrenememiştim. Ben ancak Deniz sapasağlim oradan çıktığında rahatlayacaktım. Kafamı pekala anlamında sallayarak doktora yol verdim. Yeniden eski poziysonumu aldım. İsterse haftalar sürsün buradan ayrılmayacaktım. 

Birkaç saat sonra panikle gözlerimi araladım. Duyduğum ses beni irkiltmişti. Uyuyup kaldığımı yeni yeni idrak ettiğimde birkaç küfür savurarak ayağa kalktım. Konuştuğum doktor ve yanında birkaç hemşire daha hızla yoğunbakım odasına girdiklerinde onların peşinden bende fırladım. O anki panikle girdiğimi fark etmemeleri yararlarına olmuştu. Beni burdan çıkarabilmek için öldürmeleri gerekirdi. Hızla odanın kenarına geçtiğimde ortaya şok cihazını çıkardılar. İşte o an sadece seslere odaklandım. Ve kulak tırmalayan o tiz sesi fark ettim. Deniz'in kalbi durmuştu...

  ARKADAŞLAR BİLİYORUM CİDDEN ÇOK KISA AMA BU GECE YAZMAK İÇİMDEN GELDİ YPRUMLARINIZA BAYILIYORUM. VE BU BENİ GAZA GETİRİYOR BENDE BU SAYEDE KISA BİLE OLSA BÖLÜM YAZIYORUM. SİZCE GELECEK BÖLÜMDE NELER OLACAK? DENİZ YAŞAYACAK MI YOKSA KARAKTERİMİZE VEDA MI EDECEĞİZ ? UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. SİZLERİ SEVİYORUMM <3 <3 <3 <3 <3

ASABİ ŞİRİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin