1. Büyük Darbe

309 51 33
                                    

Komiser Demir. İstanbul da tüm çetelerin kabusu olduğunda, herkes onun adını ezberlemeye başladı. Tüm çeteleri bir bir çözüp çökertiyordu. Çete liderleri, bu adam karşısında oldukça çaresiz kalıyorlardı. Liderler tek tek cezaevine giderken, sokakları biraz daha huzur kaplıyordu. Ta ki kara bir cumartesi gününe kadar.

Demir, iki katlı evinin önüne arabasıyla hızlı bir şekilde geldi. Aniden fren yaptığından tekerler bir kaç santim asfaltta kaymıştı. Arabadan inip belinden çıkardığı silahı eve doğrultarak koşar adımlarla bahçe kapısından içeri girdi. Evin kapısının önüne geldiğinde, kapı aralıktı. Derin nefes alarak içeri süzüldü yavaşça. Salona girdiğinde gördüğü manzara karşısında dona kaldı. Karısı İlknur'un cansız bedeni, üçlü koltukta yatıyordu. Kızı ise koltuğun hemen ayak ucunda oturur vaziyetteydi. İkisinin de kafasında birer mermi vardı. Başlarından vurularak öldürülmüşlerdi.

Demir'in silahı elinden düştü. Yaşlı gözlerle onlara bakıyordu. Ağır adımlar onlara doğru ilerledi. Şoktan tepki veremiyordu. Ailesinin yanına vardığında dizlerinin üzerine çöktü istemsizce. Elleri ve dudakları titriyordu. Onlara dokunmak istese de bunu başaramıyordu. Kızının masumiyeti, mermiyle kararmıştı. Gözlerinin yaşlı olduğunu fark etti. Onun gözlerine dokunarak yaşlarını silmeyi başardı.
"Hayır!" diye haykırdı.

O sırada evin önüne polis arabaları geldi. Sarışın bir sivil polis indi arabadan ve telaşlı bir şekilde eve doğru yürüdü. Bu, Demir'in en yakın arkadaşı Onur'du.

Onur da gördüğü manzara karşısında şaşkınlığını gizleyemedi. Kötü adamların korkulu rüyası Demir'in bitkin hali karşısında sus pus olmuştu.
Demir ise hüngür hüngür ağlıyordu. Ailesinin ölümüyle ağır bir darbe almıştı.

Onur, arkadaşının yanına gelip elinin omzuna attı. Demir tepki dahi vermedi ama yalnız olmadığını biliyor, ve bu ona bir nebze de olsa güç veriyordu.
Evin önüne gelen ambulansın siren sesi oldukça ürkütücüydü. Komşular, ne olup gittiğini merak edercesine eve bakıyorlardı ama polis barikatından dolayı öteye gidemiyorlardı. Evden iki sedye çıktı. Destelerin üzerinde İlknur ve kızı vardı. Üzerleri beyaz örtüyle örtülüydü. Hemen arkasından da Demir, Onur'un desteğiyle yürüyerek onları takip ediyordu.

Sedyeler ambulansa yerleştirildikten sonra Demir de arabaya bindi.

"Ben arkadan takipteyim," dedi Onur.

Demir 'Tamam,' dercesine başını salladı. Oldukça bitkin ve yıkıktı.

Görevliler ambulansın kapısını kapattılar.

Cenaze töreninde istanbul emniyet personelleri de vardı. İlknur ve kızının bayrağa sarılı tabutu defnedilecekleri mezarın önüne gelmişti. Herkesin gözünde siyah gözlük vardı. Demir zor ayakta dursa da yıkılmadığını göstermek için güçlü durmak zorundaydı.

İlknur ve kızının naaşı mezara yerleştirildi. Toprak atma kısmında herkes durup birbirine baktı. Komiser Esin, önce Onur'a daha sonra da Demir'e baktı. Demir yavaşça Onur'un elindeki küreği alıp mezara yaklaştı. Eliyle göğsünü tuttu. 'Kalbim sizinle,' dercesine başını salladı.

İlk toprağı Demir attı. Zor olmuştu bu onun için. Ailesini kaybetmekten çok kimin bunu yaptığını bilmemek koyuyordu ona.

Onur, küreği ondan aldı. Esin hemen Demir'in yanında belirdi. Koluna girmek istedi ama Demir kabul etmedi. Doğru ya, güçlü görünmek istiyordu. Düşmanları onun yıkıldığını bilmemeliydi.

O günden sonra sonra Demir'de büyük değişimler oldu. Herkesin adını ezbere bildiği Komiser Demir, artık sadece komiser olmuştu. Masasında oturup umursuzca önündeki kalemle oynuyordu.

"Kalemle oynamaktan yorulmadın mı?" dedi Onur içeri girerek. Demir ona hiç aldırış etmedi. "Bir de kaileye almıyor," dedi Onur isyan edercesine.

"Yorgunum," dedi Demir sakin bir şekilde ona bakmadan.

Onur cevap vermeden yerine oturdu. Masasındaki dosyaları karıştırdı. "Sokaklar eskiye döndü," dedi kendi kendine.

Demir'in diskalifiye edilmesiyle sokaklar yeniden karanlığa mecbur kalmıştı. Dönüp Demir'e baktı. Hala kalemle oynuyordu.

"Sokaklar diyorum," dedi Onur sesini yükselterek.
"Yine eskiye döndü."

Demir ona dönüp boş gözlerle baktı. "Eee?"

"Bir ay oldu dostum. Kendini toparla artık. Bak seni böyle gördükçe benim de enerjim dibe vuruyor."

Komiser Esin elinde pet şişeyle içeri girdi. "Al biraz su iç istersen," dedi alaylı bir şekilde.

"Biraz susadığı doğru," dedi Onur.

"Yok ben ondan demedim. Eski Demir'in üstüne su iyi gider."

"Eski Demir'in üstüne su iyi gider," dedi Onur onu taklit ederek.

Esin ciddileşti. "Başkomiser gelir birazdan."

"Neden?" dedi Onur.

"Bilmiyorum. Ama konuşacakları varmış. Bana sorarsanız iyi bir şey olduğunu sanmıyorum," dedi Esin kısık sesle.

Demir göz ucuyla ona baktı. Gözgöze geldiklerinde yeniden gözünü masasına çevirdi.

"Bir fikrin var mı?" dedi Onur.

Esin hayır dercesine başını salladı. "ister misiniz Demir'i verimsizlikten açığa alsınlar," dedi gülümseyerek. Gergin ortamı biraz soğutmak istemişti ama pek başarılı olduğu söylenemezdi. Esin 'saçmalama,' dercesine ona baktı.

Başkomiser çok sert bir adamdı. Açıkçası ondan da korkuyorlardı.

Başkomiser içeri girdi. Yüzünde gerginlik hakimdi. Onur hemen ayağa kalktı. Demir ise yavaşça ayağa kalktı. Aslında kalkmak dahi istemiyordu ama bu haldeyken başkomiserden fırça yemek istemiyordu. Hoş yese ne olacak? O da karşılığını verirdi. Nitekim hiçbir şey umrunda değildi.

Başkomiser eliyle oturmalarını işaret etti. Herkes oturduktan sonra Demir'in masasının önündeki sandalyeye oturdu. Ciddi bir bakış attı onlara. Esin ve Onur meraklı gözlerle ona bakarken; Demir oralı bile değildi.

"Demir?" dedi başkomiser kararlı bir şekilde.

Demir yavaşça başını kaldırdı. "Buyrun başkomiserim," dedi istemsizce.

"Verimsiz çalışmaktan dolayı açığa alındın," dedi başkomiser.

Onur'un şaşkınlığı gözlerinin büyümesine neden olmuştu. Esin de dönüp ona baktı. "Hay ağzıma," sesi Onur kendi kendine.

Demir, başkomisere dönüp gülümsedi. "Mesleğim uğruna ailemi kaybettim. Ödülü de ilginçmiş," dedi dalga geçercesine.

"Seni anlıyorum evlat. Ama ölüm, insanlığın doğasında olan bir şey. Bir ayda kendini biraz toparlaman gerekirken daha da dibe indin."
"İnmekte haklıymışım."

Demir ayağa kalktı. Bir şeyler söyleyecek gibi olsa da konuşmadı. Başını iki yana salladı. "Değmezsiniz," dedi iğrenmişçesine ona bakarak.

Odadan çıktı. Yavaşça koridorda yürüyerek oradan ayrıldı. En büyük darbeyi yemişti. Teşkilat onu terk etmişti.

DedektifHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin