Bomba patladıktan sonra polis memurları geldi. İri adam hafif yaralanmıştı. Başkomiser ve İdil evin girişinde İsa'yla konuşuyordu.
"Dediğim gibi komiserim. Bir sorun yok. Arabamız patladı sadece," dedi İsa. Çok soğukkanlı; bir o kadar da sinirliydi. Demir'e duyduğu öfke gözlerinden okunuyordu. Başkomiser de bunun bir kaza olmadığını biliyordu ama sonuçta kazayı yaşayan İsa sorun olmadığını söylüyordu. İlk bakışta kendisi de suçlu olacağını düşünmüş gibi geldi ona. Demir'i takip ettirmeseydi bu olay hiç yaşanmayacaktı. Ama amacı artık netleşmişti. Demir'le aralarında açık bir savaş başlamıştı. Bir de bombasının elinde patlamasını hazmedemiyordu.
Başkomiser İdil'le bahçeden dışarı çıkarken Demir'i sordu ona. İdil de bilmediğini söyledi. Telefonunu da kapatmış ulaşılmaz durumdaydı şu an için.
"Nerede bu," diye mırıldandı başkomiser. İdil onu duysa da cevap vermemenin doğru olacağını düşündü.
Demir, Sinan'ın evinde bir odayı rehin almıştı. Elektronik cihazlarla doluydu oda. Bilgisayar da araştırma yapıyordu. Sinan'ı bile içeri almıyordu. Ailesinin başına gelenlerle gizli soruşturmacı Zeynep Akın'ın başına gelenler birbiriyle bağlantılı diye düşünmesi onu böylesine derin ve gizli bir araştırmaya sürüklüyordu.
Odada tekli yatak vardı. Tek kanatlı pencere içeriyi serinletirken güneş ışığı aydınlatıyordu. Bahçeden gelen yeşillik kokusunu içine çektikçe daha da hırslanıyordu. Arada bir sigara dumanı yüzünden boğulsa da bu pek umrunda değildi.
Kapı çaldı. Sinan elinde kahve bardağıyla kapıyı araladı. "İçersin diye düşündüm."
Demir kalkıp kapı önünden bardağı aldı. Sinan odaya göz ucuyla bakmak istedi ama kapıyı yüzüne yemekle yetindi. Oradan uzaklaşırken gülümseyerek "Hoş geldin Komiser Demir," diye mırıldandı.
Demir günlerce odadan çıkmadı. Sürekli bilgisayar başında araştırma yapıyor, bir şeyler yazıyordu. Masada oturmuş çalışırken arkasındaki yatakta birinin oturduğunu hissetti. Dönüp baktığında kızı Mısra ona gülümseyerek bakıyordu. "Az kaldı kızım," dedi Demir gülümseyerek. "Kavuşacağız."
"Seni bekliyorum babacığım," dedi Mısra.
Demir yeniden dönüp bilgisayarla ilgilendi.
Günlerce kızını gördü. Onunla uyuyor, onunla uyanıyor, araştırmaları birlikte yapıyorlardı. Duvarda büyük bir bomba resmî vardı. Sürekli ayağa kalkıp onu inceliyordu.
Hayallerle gerçek arasında günleri geçip gidiyordu. Büyük bir plan yapıyordu. Bu belliydi. Telefonu da bu yüzden sürekli kapalıydı. Arkadaşları da başına bir şey geldiğini düşünüyorlardı. İsa'nın ona bir şey yaptığını düşünmeleri iyice geriyordu onları.
Demir kendi evinde kendi yatağında uyurken İlknur geceliğiyle yanına geldi. Sıkıca sarıldı ona. "Sen varsan kimse önemli değil benim için," dedi İlknur. Demir ona gülümseyip öpüştüler.
"Kısa süre sonra buradan gideceğiz," dedi Demir.
"Nereye?"
"Uzaklara," dedi Demir gülümseyerek.
"Hı hı, evet. Demir işlerini bırakacak da uzaklara gideceğiz. Bu dediğine sen inanıyor musun?
"Evet,"
İlknur'un gözlerinin içi gülüyordu. "Sakin hayat bize uzak aşkım."
"Az kaldı. Patrona ulaşmak üzereyim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dedektif
Mystery / Thriller"Bir insanı öldürmek istiyorsan en başta yapman gereken şey; ailesini yok etmektir." //PATRON// #ÖZET# (Kısa Hikaye) Demir, üst düzey bir polisti. Sayısız başarılara imza atmasına rağmen son durakta patrona yaklaşmıştı. Ama işler h...