Medya bizimkiler :)
--Derin bir nefes aldım sigaramdan.
Bunu seviyordum.
Bakışlarım bulutlu gökyüzündeyken, düşüncelerim hiç olmayacak şekilde uzaktaydı. Yine aynı şeyleri düşünüyordum. Ailemi, geleceğimi, geçmişimi, yaşadıklarımı ve yaşayacaklarımı...
Hepsi de aynı noktaya varıyordu... Belirsizlik.
Normal hayatımda da çok ince düşünen bir insandım ben. Şimdi ise daha çok düşünmek hiç olmadığı kadar yoruyordu beni. Bazen beynim patlayacak noktaya geliyordu. Yazmak istiyordum. Öyle rahatladım belki. Ama ne bir kalemim, ne de kağıdım vardı. Pekala, eminim buralarda vardır ama onlardan isteyecek değildim.
Biten sigarama bakıp kaşlarımı çattım. Son bir aydır fazlasıyla içmeye başlamıştım. Sanırım o günün etkisini üzerimden atmak için bir yöntem yaratmaya çalışıyordum kendimce. Ne yazık ki tek sonuç bedenime ve ciğerlerime daha fazla zarar vermekti.
Sigarayı yere atıp üzerine bastıktan sonra oturduğum çimenliklerden ayağa kalktım. Karlar erimiş yerini keskin soğuğa bırakmıştı. Büyük ihtimalle belli bir aradan sonra yine kar yağacaktı, emin değilim. Eğer hala dünyada isek, öyle olması gerekiyordu.
Ellerimi deri siyah montumun ceplerine yerleştirip arkamı döndüm ve yürümeye başladım eve doğru. Eftal'ın evine doğru...
Aradan bir ay geçmesine rağmen hala onun yüzüne bakmıyordum. Evinde kalmak istemediğimi söylediğimde ise dinlememişti bile. Beni sinir etmekten başka hiçbir şeye yaramıyordu. Burda onlarca ev vardı. Birisinde kalabilirdim. Ona demiştim. Reddetmişti.
Israr ettiğimde ise, "Her evde iki kişi kalıyor. Mümkün olduğunca az ev kullanmaya çalışıyoruz. Neyin ne olduğunu bilmiyoruz." gibi şeyler söylemişti. Kaldığımız evler birbirine çok yakındı. Bu evlerin sekiz metre düz, ilerisinde merkez vardı. Arkasında ise ıssız sokaklar... İlk geldiğim zamanlarda yararlandığım sokaklar gibi.
Eve girdiğimde botları çıkarıp mutfağa ilerledim. Eftal salonda oturmuş elinde kalemle önünde ki deftere bir şeyler çiziyordu. Kaşlarımı çatıp bir bardak su içtikten sonra mutfaktan çıkıp direk odaya yöneldim.
"Sana da merhaba," diye seslendiğini duydum arkamdan. Olduğum yerde durup bir müddet odanın kapısına baktıktan sonra ani bir kararla tekli koltuğa geçip oturdum. Eftal çarprazımda kalmıştı. Ayaklarımı sehpaya uzatıp üst üste attıktan sonra elinde ki defteri çekip bir tane boş sayfa kopardım. Hiçbir şey demeden beni izliyordu. Masada duran çeşit çeşit kalemlerden bir tane alıp defteri fırlatır gibi kucağına attım. Bu hareketime büyük ihtimalle sinirlenmişti, ama umurumda değildi.
Çok uzakta... Yazdım kağıdın tam ortasına.
"Yine mi sigara? Çok içiyorsun." dediği şeyle samimiyetten uzak güldüm. Kaleme diktiğim gözlerimi kehribar rengine çevirdim. Kaşları çatıktı.
"Ne o? Beni mi düşünüyorsun?" dediğimde o da güldü.
Aniden ciddileşip, "Hayır, geberip başıma kalma diye dedim." diyerek bakışlarını çizdiği şeye çevirdi. Gözlerimi devirdim.
"İyi bari. Iyiliğimi düşünüyorsun sandım bir an, korktum." diyerek tekrar güldüm. Ne yaptığımın farkına varınca kendine gel, diye mırıldandıp hızla ciddileştim.
O kadar uzak ki... Ulaşmak, bulutlara dokunmak kadar imkansız.
Eftal'dan homurdanma sesleri duydum. Onu aldırmayıp kaşlarımı çatarak bir şeyler yazmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEN ÖTESİ | m i m o z a
Fantasia"YENİ SESLER Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" - Belirlenen bir sınır. Kuralı olmayan oyun. Dehşet verici gerçek. Yıpranan hayatlar, ölümle her an burun buruna. Lina'ya sosyal ağ üzerinden beklemediği bir mesaj gelir. Mesajda gördüğü link...