Karanlığa kömürle çizikler atan kabuslarımdan birindeydim daha. Artık kabusta olduğumu anlamak bile beni ürkütüyordu. Kaburgalarıma saplanan bıçak ile çığlık atmak istediğimde sesim boğazıma tıkanıyor, ses çıkaramıyordum. Tam bıçağın saplandığı yere elimi koyduğumde parmaklarıma bulaşan kanı hissetmiştim. Karşımda sırıtarak bana bakan abimin katiline bakarken elinde ki metali havaya kaldırışını izledim. Hemen sonra abime yönelmişti. Olduğum yıkık dökük odanın duvarına sinerek gözlerimi kapattım ve hıçkırarak ağlamaya başladım.
Sesimi duymuyordum lakin çığlıklar atarak ağlamaya devam ettiğimi biliyordum. Kabustan uyanmam lazımdı. Zira delirecektim. Tanrım, dedim içimden, yeter lütfen. O sırada beni gerçek dünyaya çeken o ilahi ses duyuldu. Sarsılan vücudumla birlikte gözlerimi araladığımda ıslak gözlerimi araladım. Belimde ki kolları biraz kaldırıp karnımın iki köşesine de baktım. Sağlamdım.
"İyi misin?" sorusunu başımla onayladım her ne kadar iyi olmasamda.
Derin bir nefes alıp titrekçe üfleyerek gözlerimi yumdum. Hemen sonra bana sarılan kolları hatırlamam ile gözlerimi kocaman açarak anında yanımdaki bedeni ittirdim uyku sersemiyle. Kim olduğunu o an odayı dolduran küfürle idrak etmiştim. Gözlerimi yumup yüzümü buruşturduktan sonra kafamı yatağın üzerinden uzatıp yerde ki Eftal'a baktım.
Kafasını kaldırıp bana bakınca şirince gülümsemeye çalıştım ama hala kabusun etkisinde olduğum için beceremedim. Sanırım Eftal'la birlikte uyuyunca kabus görmeyeceğime inanmak saçmalıktı. Elini gece lambasına savurup düğmeye bastığında gözlerini dikip bana baktı. "Uykumla derdin ne senin kızım?"
"Şey," diye mırıldandıktan sonra ayağa kalktığında geri çekildim. "Bir an başka birisi sandım." Kafasını sallayarak tekrar yanıma yatacağı sırada hızla o tarafa geçip engel oldum gözlerimi kocaman açarak.
Eftal kumral saçlarına elini geçirip karıştırdıktan sonra kısık gözleriyle bana baktı. "Anladım, uykuma garezin var ama kay kenara, Mimoza." diyerek beni kolayca ittirince gözlerimi devirdim.
"Hayır, tek uyuyacağım." dediğimde beni umursamadan ellerini kafasının altında yerleştirip gözlerini yumdu. "Eftal." diyerek omzunu dürttüm ama hiç tepki vermedi.
"Eftal!"
"Hı?"
"Salona gidiyor musun?"
"Uyuyorum." dedikten sonra tek gözünü aralayıp bana baktı. "Cidden uyuyorum." diyerek tekrar kapattı.
"İyi, ben gidiyorum." ayağa kalkıp odadan çıktıktan sonra dudaklarımı büzerek koltuğa baktım. Uyumak istemiyordum. Saate baktığımda sabaha karşı olduğunu görünce oflayarak oturup elimi çeneme yerleştirdim. Bir beş dakika sonra sıkılıp üzerime montu alarak evden dışarı çıktım.
Hava henüz karanlıktı ve yoluma aydınlık veren sokak lambalarıydı. Merkezin arkalarına ilerledikçe sokak lambaları seyrekleşiyor, sonrasında yok oluyordu. Bakışlarım bileğimde ki rakamdan dövmeye kayınca yüzümü buruşturarak ellerimi cebime yerleştirip yürümeye devam ettim. Burada belirli kişide insan olduğu için bu vakitte sokaklarda yürümekten çekinmiyordum.
Tabi şu tepede bizi gözetleyen küçük objektifler olmasa daha iyi olabilirdi. Tepede uçarak beni izleyen bir tane objektife bakarken aniden kolumdan tutulup yana çekilmem ile çığlık attım. Aslında tüm çığlığım dudaklarıma kapanan büyük elin arasında kaybolmuştu. Kaşlarımı çatıp beni tutan kişiyi ittireceğim sırada binaya girdirdi beni.
"Ağzını açacağım, çığlık atma." tanıdık ses ile sinirden göğsüm kabarırken başımla onayladım. "Ve bana vurma." dedi çekinerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENDEN ÖTESİ | m i m o z a
Fantasy"YENİ SESLER Kategorisi - The Wattys 2016 Ödülü Sahibi" - Belirlenen bir sınır. Kuralı olmayan oyun. Dehşet verici gerçek. Yıpranan hayatlar, ölümle her an burun buruna. Lina'ya sosyal ağ üzerinden beklemediği bir mesaj gelir. Mesajda gördüğü link...