Jimin'in ağzından~
Neden bu kadar sıcak? Vücudum yanıyor sanki. Rüya mı bu? Sanki göğsümde ateş var gibi. Neden böyle?
İki dakika sonra
•••
Gözlerimi açtım ve hemen yatakta doğruldum. Fakat hızlı hareket ettiğim için başımın ağrısını fark edip bağırdım. Güneş ışığı gözümü alıyordu ve üstümde hiçbirşey yoktu. Nerdeydim ben? Yoksa başıma birşey mi gelmişti? Neden hiç ses yok? Neden hiçbirşey hatırlamıyorum? Dün gece bardaydım ve o adamı görmüştüm. Jeon Jungkook muydu neydi. Sonra…. Sonra yanına gidip oturdum ve biraz konuştuktan sonra uyuya kalmıştım. Şimdi ise uyandığımda başka bir yerdeydim. Hemen kalkıp tişörtümü aramaya başladım fakat yoktu. Odadan çıkıp salona doğru yürümeye başladım ve salondan sesler geliyordu tencere sesi ve güzel yemek kokuları. Biraz daha ilerleyince buranın amerikan tarzı mutfak olduğunu gördüm. İçeriye girdiğimde Jungkook denilen adam vardı ve… Bir dakika! Onunda üstünde birşey yok! Yoksa?... Yoksa biz……
“Ah.. Uyandın mı?” dedi beni fark eden Jungkook. Önüne döndüğünde bariz baklavaları ortadaydı. Parmaklarımla sayabilirdim. Fakat konumuz bu değildi!
“B-ben neden burdayım? B-bizim aramızda ne geçti? N-neden ü-üstün yok?” dedim korkuyla kekeleyerek.
“Birincisi, biri sağolsun geceleyin içip içip üstüme kustu ve bayıldı bende onu eve getirdim. İkincisi aramızda birşeyin geçtiği yok. Üçüncüsü de havanın ne kadar sıcak olduğunu fark etmiş olmalısın, ayrıca burası benim evim istediğim gibi gezerim.” dedi hazır cevapla.
Mahçup bir şekilde başımı eğdim ve tekrar ona baktım.
“Ş-şey… Acaba bana bir üst verebilir misin? Bu şekilde gezmem.”dedim kollarımla kendimi koruyarak. Jungkook ise bana bakıp sırıttı.
“Geldiğin odanın sol tarafında bir kapı var, orayı açıp istediğini giyebilirsin.” dedi bana bakarak.
“Peki teşekkür ederim hemen giyip gidiceğim. Zaten çok fazla yük oldum.”
“Ah.. Öyle düşünmene gerek yok. Sonunun öyle olacağını bildiğim için seni eve götürmedim. Yoksa evdekiler senin için endişelenecekti ve sende zor durumda kalacaktın. Bu yüzden mahçup olma ve giyinip gel, kahvaltı yap.”
“Çok teşekkür ederim. Gerçekten.” deyip ona gülümsedim. O da bana gülümsedi.
Utana sıkıla odaya doğru ilerledim. İlk önce banyo rutinlerimi hallettim ve soldaki kapıya doğru gidip kapıyı açtım. Karşımda resmen bir hazine vardı. Hemen içeri girip odada gezinmeye başladım. Kıyafet ve ayakkabı odasıydı fakat benim evimden daha büyüktü..
Jungkook'un ağzından~
Ailesi olmaması beni biraz üzmüştü, bu yüzden onu anlamıştım da.. Gerçekten çok kötü birşey, o acıyı en ince ayrıntısına kadar yaşadım. Fakat dün arabada söylediklerini hatırladıkça daha da kötü oluyordum. Arabadayken uyanıktı ve sarhoştu hala bu yüzden istemeden hayatını bile anlatmıştı.
•••
-Dün gece-
“Biliyor musun? Ailemi kaybettiğimde on dokuz yaşındaydım. Büyüktüm aslında ama ölümleri beni derinden etkilemişti. Çünkü… Çünkü onlar bir yangında ölmüşlerdi. Fakat onlar yanarken ben siktiğimin saçma sapan partisinde içiyordum ve dans ediyordum. O zamanlar çok mutluydum.. Çünkü hem sevgilim vardı hem ailem vardı. Şimdi hiçbiri yok. Eğer ben o partiye gitmeseydim…Eğer ben evde olsaydım onları, ailemi kurtarabilirdim.” diyip ağlamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfiction❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞