Bighit bizi kalpten götürmeye çalışıyor galiba. O MV neydi abi öyle? Biri açıklasın. Ben şok ben iptal. Yok böyle bisey!!!
3 hafta sonra--
İşe bir hafta önce başlamıştım ve nerdeyse ortama alışmaya başlamıştım da. Fakat tek bir sorun vardı.
Yaklaşık 3 haftadır düşüncelerimde sadece Jungkook vardı.Beynim. Jeon Jungkook’la dolmuş, tüm gece boyunca ondaydı. Jungkook, benden hoşlanan adam. Bunu daha önce nasıl fark edemedim? Yada gerçekten Jungkook benden hoşlanıyor muydu?
Peki ya ben? Ben, içimdeki hisleri bilemezken ona karşılık verebilir miydim? Kalbim ona kapılarını açar mıydı? Onu sevmeme izin verir miydi? Peki ya beynim? Mantıken de olsa onu kabul edebilir miydim?
…
Neden olmasın? Neden onu sevemeyeyim? Hayatım boyunca yaşadığım onca şeyden sonra, neden aşık olamayayım? Ama… ona karşı ne hissediyorum ben? Sevgi? Hoşlantı? İlgi? Hepsi?
-----
“Gel.” Jungkook’un sesiyle tıkladığım kapıyı açarak adımlarımı odasına attım. Bana herzamanki gülüşünden birini armağan etti. Bende aynı şekilde ona gülümsedim.
“Japonya’dan gelen misafirler otelin lobisindeler, bizi bekliyorlar. Hazırsan çıkalım?”
"Ah, doğru ya. Nasıl unutmuşum? Tamam ben hazırım, çıkabiliriz."
Beraber arabaya doğru giderken yanımızda iki tane çevirmen ve dört tane de güvenlik görevlisi vardı. Misafirlerimiz Japonyalı özel misafirlerimizdi. Yeni bir alışveriş mağazası için proje hakkında büyük ve önemli bir toplantı yapacaktık. Bu yüzden bir hafta önceden herşeyi hazırlamıştık.
Jungkook'un ağzından~
Ben tabletimde bazı raporları incelerken Jimin’e birşey sormak için ona dönmüştüm ki gördüğüm manzarayla kalbim teklemesi normaldi. Jimin arabanın camını açmış, dışarıdaki rüzgarı gözleri kapalı hissederken, bende karşımdaki melekle kendimden geçmiştim. Farkında olmadan gülümsemiştim. Turuncu saçları rüzgarla dans ederken, kahverengi kalem çekilmiş gözleri kapalı başka bir dünyadaydı sanki.Güneş yüzüne vurarak bütün güzelliğini gözler önüne sermişti. Başını geriye artığı için ,adem elmasını örten beyaz kazağına bakarken yutkunmamak elde değildi. Ona aşık olmamak da elde değildi değil mi? Yada bu güzelliği başkası görecek de kapacak diye kıskanmak?
Jimin'in ağzından~
Rüzgar o kadar güzel esiyordu ki kendime engel olamamıştım. Camı açıp sonbahar güneşine rahatça bıraktım kendimi. Rüzgar yüzüme, saçlarıma vurdukça ben buna daha çok bağlanmıştım.
Yanıma baktığımda beni izleyen bir Jungkook beklemediğim bir gerçekti. Utanmaktan yanaklarımın kızardığına bahse girebilirdim. Rezillik. Jungkook yutkunup boğazını temizledi, bende kendimi toparladım ve ceketimin iç cebindeki telefonumu çıkarıp saate baktım. Toplantıya yarım saat vardı.
“Şey… Ben aslında bişey soracaktım.” dediğinde gözlerimi telefondan ayırıp ona baktım. Göz bebekleri büyümüş, simsiyah olmuştu güzleri. Yutkunmamak elde değildi..
“Tabii, bir sorun mu var?” diye sordum gülümseyerek.
“Toplantıda toplam kaç kişi olacak?”
“ On yedi kişi olacak. Beş tanesi sekreterleri, diğerleri bizimle ortak olan yatırımcılar.”
“Hazırlıklı gelmişler anlaşılan. Fakat şu tabloya bakar mısın? Yatırım oranına göre bu sayı çok düşük, sence de bir tuhaflık yok mu?” dedi Jungkook şüpheyle tablodaki rakamları gösterdiğinde. Tabloda ortakların yatırdıkları para ile kazançları arasında fark vardı. Yani kazançları az yatırdıkları para dahada azdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfiction❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞