Medya; BTS Jungkook-Nothing like usKüçükken,annem ve babam ne zaman tartışsa, onlara bakıp gelecekteki eşimi düşünürdüm hep. Acaba onunla da böyle mi olacaktık? O bana bağırıp çağıracak, ben ise arkama bakmadan onu bırakıp gidecek miydim? Onu severken bir yandan da acı mı çekecektim, çekecektik? Bazen annem oturup babamı ne kadar sevdiğinden bahsederdi ve kafam yine bulanırdı. Annem bana sarılır, babama olan aşkını anlatırdı her gece ben uyumadan önce. Bir hafta sonra yine kavgaları evin içinde duyulurdu. Yine düşüncelerimle çelişirdim.
….
Yağmurun altında ne kadar oturduğumu bilmiyordum. Birden bire terasa yağmur bastırmıştı. Fakat ben kalkmaya bile tenezzül etmeyip burda kalmıştım. Jungkook, uzun uğraşlarım sonucu yanımdan gitmişti. Şu an tek şey çok fazla üşüdüğümdü. Titrek nefesler veriyordum. Yere uzanmamdan saatler geçmişti. Hava kararmaya başlamıştı. Ben ise ağlamaktan şişen gözlerimle gelecek günleri düşünüyordum. Ne yapacaktım? O hergün karşımda dururken, ne yapacaktım? Gözlerimin kararmasıyla beynimin üstüne bir sis çökmüş, bütün düşüncelerim kapanmıştı. Titriyordum. Hissedemeyecek kadar titriyordum. Yağmurun her damlasında Jungkook’u ne kadar sevdiğimi bir kez daha anlayıp kendimden nefret ettim. Herşey ne kadar çabuk gelişmişti öyle? Cidden iki günde bunları nasıl yaşamıştık?
------
Bilinç olarak uyansam da, gözlerim hala kapalı ve sersemdim. Fakat duyduğum ses bütün sersemliğimi yok etmişti. Parmaklarıma kenetlenmiş parmaklar ve … hıçkırıklar? Ağlama sesi? Biri ağlıyordu ve ben o kadar yorgun ve halsizdim ki gözlerimi açmak bir yana, elimi bile kıpırdatamıyordum. Bu ağlama sesleri ise Jungkook’dan geliyordu. Titrek nefesi kalbimin ağrımasına neden olurken, ellerimde sıcak ve ıslak bir şey hissettim. Jungkook’un dudaklarıydı bunlar.
“Bay Jeon,lütfen toparlayın kendinizi… yaklaşık iki saattir öylece oturmuş Jimin’i gözetliyorsunuz.” tanıdık sesin söylediği cümleler şaşırmama neden oldu. Gözlerimi açamadığım için kendime lanetler okurken Jungkook elimi öptüğü dudaklarını hızlıca ellerimdeb çekip telaşla konuştu.
“J-joon Woo.. Onun çok a-ateşi var..” ağlamaklı sesi beni dahada üzerken gözümden bir yaş aktı benden habersiz. Bir tane daha süzüldü..ve bir tane daha..
“A-ağlıyor. Joon Woo doktoru yine çağır. Ona birşey olursa ben yaşayamam!” kafam son cümleyle karışmıştı. Beynim gereğinden fazla yorulmuştu.
“J-jungkook..” dilim benden bağımsız çözülürken,yanımda onun kokusu hissettim tekrar. Elini elime kilitleyip heyecan ve endişe dolu sesiyle konuştu.
“Jimin! Jimin beni duyuyor musun?!” ellerimi sıkıca tutarken alnımdaki saçları geri ittirdi ve alnıma bir öpücük kondurdu.
“Jimin.. Kalk lütfen.. Ben sensiz yapamam..” başını göğsümde hissettim. Ağlamaya devam ediyordu.
“Su..” bedenim yavaşça çözülürken,damağımın kupkuru olduğunu farkettim. Sanki hiç su içmemiş gibi susamıştım. Başını göğsümden hızlıca kaldırıp yanıbaşımdaki su bardağına su doldurduğunu duydum. Ardından başımın altından kalkmam için destek veren eller. Gözlerim yavaşça açılırken her taraf bulanıktı.
“Bay Jeon, lütfen hastanın dinlenmesine izin verin. Doktoru olarak onu iyileştireceğiz, bu yüzden endişelenmeyin.” Gözlerim onu bulurken elinde tuttuğu suya uzandım ve içmeye başladım. Gözaltları morarmış ve şişmişti. Saçları düzensiz ve karışıktı. Kirpikleri ise ıslaktı fakat herşeye rağmen yine de çok güzeldi. Gözlerimi obdan çekip tekrar uzandım. Yaşadıklarımızı unutamazdım. O başkasıyla evlenecekti ve bende ondan intikam alacaktım. Asla duygusal davranmamam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfiction❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞