~16. bölüm~

3.5K 271 66
                                    

Derin bir nefes alıp öyle başlayın. Benden söylemesi. :") bol bol yorum beklerim camlarım. :*

“Jimin?..”

Başımı karşımızda bize bakan Jungkook’a çevirdim. Yüzündeki ifadesinden pek birşey okun muyordu fakat, iyi şeyler olmadığı kesindi.

“Jungkook? Sen burda mıydın?” dedim. Sadece kimsenin bu gergin ortamda daha fazla rahatsızlık duymasını istemedim. Yoongi hyung biraz şaşırmış gibiydi.

“Ah.. Şey, evet. Arkadaşlarla öğle yemeğine çıktık. Yolda gelirken sizi görünce bakmak istedim. Izin günün ya hani.” imali konuşmaları yüzünden gülmemi engellemek için yanaklarımın içini ısırdım.

“Ah.. Bizde Jimin’le konuşmak için buluştuk. Beni çok özlemiş. Yine ders ver diyor kerata.” gözlerimi büyüterek yoongi hyung a baktım. Eğleniyor gibi bir hali vardı. Jungook sanki kendini tutuyor gibiydi. Kaşları havaya kalktı.

“Yaa, öyle mi Jimin? Keşke bana da söyleseydin beraber buluşurduk..” dönüp etrafına baktı ve devam etti, “..daha güzel bir yerde.” Yoongi hyung gözlerini devirip bana döndü. Bu sefer yüzünde tatlı bir gülümseme vardı.

“Neyse Jimin, benimde işlerim vardı zaten. Tekrar görüşürüz zaten, değil mi?” Jungkook’un baskın bakışları altında zar zor yutkunup gülümsedim Yoongi hyunga karşı ve karşılık verdim, “Oh, tabii ki hyung, buluşuruz elbette.” dedim.

Yoongi hyung ayaklandı ve Jungkook’a elini uzattı.

“Görüşürüz patron.” el sıkıştıktan sonra Yoongi hyung yavaşça yanımızdan ayrılırken bana da göz kırptı. Tekrar yutkundum ve Yoongi hyungun gidişini izledim. Jungkook elini bana uzattı ve,

“Gel, beraber yemek yiyelim.” dedi. Bana herhangi birşey söylememesi beni sevindirmişti. Elini tutacağım sırada aklıma gelen şey ile elimi geri çektim.

“Ş-şey.. Dışarıdayız Jungkook. Bu doğru olmaz.”  dedim çekingence Jungkook’a bakarken. Ayağa kalktım ve yanında ilerlemeye başladım.

“Neden doğru olmazmış? Iki insan birbirini sevemez mi, ne olursa olsun?”

“B-ben.. Hayır yani sen ülkede bilinen bir insansın. Insanlar dedikoduyu sever, sevgilim.” hoş bir ifadeyle bana döndü. Gülümsüyordu. Gülümsemesinden bol bol öpmek istesem de, yapamazdım. Dışardaydık ve ben onun kariyerini tehlike altına sokmak istemiyordum.

“Bebeğim, bunu dert etme. Sen benim sevdiğim tek insansın bu dünyada. Sence bu ne kadar umrumda olabilir?” adımlarımı durdurdum ve ona şaşkınlıkla baktım. Yanaklarım en koyu kırmızıyı taşımaya başlamışlardı bile.

“N-nasıl yani?”

“Boş boğazlı insanlar yüzünden seni saklamak istemiyorum. Herkes benim olduğunu bilmeli.” elimi tuttu ve yavaşça dudaklarına götürüp öptü, eridiğimden habersiz.

“J-jungkook..” dilim tutulmuş gibi konuşamıyordum. Bu adam beni tek hareketiyle sersemleştiriyordu.

“Hadi çok konuştun. Gidelim artık, açlıktan midem sırtıma yapıştı.” dedi yakınarak. Transtan çıkıp adımlarına ayak uydurdum. Arabaya yaklaştığımızda hızla benden önce davranıp kapımı açtı. O kadar utanmıştım ki, bize bakan insanların yüzlerine bakamıyordum. Hızlı davranıp açtığı kapıdan içeri girdim ve koltuğuma yerleştim. Jungkook hemen şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Sadece ona bakıyordum ve yüzümdeki gülümsemeden habersizdim. Jungkook o masal gibi kıkırdamasını kulaklarıma armağan etti.

“Sen şimdiden böyleysen, evlendiğimiz günü düşünemiyorum bile.” ardından sayısızca kahkaha attı. Şakayla karışık yumruğumu omzuna vurdum.

Sparkly Stars °jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin