Uzun boylu genç adam sonunda, Kore’nin en ihtişamlı düğününü yapıp sevdiği adamla evlenmişti. Bütün Kore halkı onların ne kadar güzel ve uyumlu oldukları hakkında konuşuyordu. O gün.. Düğün günü herkes onlara hayranlıkla bakarken kısa olan hayatının en ama en güzel ve mutlu gününü yaşamıştı. İnsanların onlara karşı olan bu anlayışlı tavırları iki genç adamı da o kadar mutlu etmişti ki, kısa olan dayanamayıp ağlamıştı. Hayatına aniden giren ve herşeyi olan bu adama minnettardı. Ona verdiği sevgiye minnettardı. Hiç olmayacak kadar seviyordu uzun olanı genç adam.
“Jimin, güzelim ağlama artık. Balayındayız ve ben seni mutlu görmek istiyorum.” Jimin düşüncelerinden ayrılıp, artık eşi olan kişiye baktı ve gülümseyerek gözyaşlarını sildi. Şezlongda daha rahat bir pozisyon alıp uzandı ve kafasındaki güneş gözlüğünü gözlerine geçirdi.
“Artık mutluyuz. Sadece sen ve ben..” Jimin huzurla mırıldanıp eşine döndü. Onun ne diyeceğini merak ediyordu çünkü.
“Evet güzelim. Artık sadece sen ve ben varız. Seni mutlu etmek için herşeyi yapacağım Jimin. Sen yeterki kalbindeki saf sevgiye iyi bak.” her ne kadar Jimin’in sevgisine en içten şekilde inansa da, içindeki korkuyu gizleyemiyordu uzun olan. Bebeğinin sadece onu sevmesini istiyordu.
Jungkook düğün hazırlıkları yapılırken balayı içinde büyük hazırlıklar yapmıştı. Temiz okyanus üzerinde en güzel ve büyük evi seçip, hazırlıkları öncesinden yapmıştı. Düğünün ardından ise hiç beklemeden kendi uçağıyla Maldivler’e gitmişlerdi. Biraz güneşin ışınlarından uzakta, gölge altında soğuk içeceklerini yudumlayıp dinlenen çift, odalarına çıkıp akşam yemeği için hazırlandılar. İkiside rahat kıyafetler giyip el ele restoranta gidip, Jungkook'un rezervasyona ayırdıkları manzara karşısındaki büyük yemek masasına ilerlediler. Jungkook önce Jimin’in sandalyesini çekip oturmasını sağladıktan sonra kendisi de eşinin karşısına geçip oturdu. Garson elindeki iki menü ile onlara ilerlerken Jimin bu geceyi düşünüyordu. Evet, ilk defa yaptıkları bir şey değildi fakat sabahtan beri belli etmese de, düğünden bu yana balayı gecesini düşünmüştü. Bu ikisi için çok farklı bir tecrübe olacaktı. Jimin nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Ya yanlış bir şey yapıp , Jungkook'un ondan soğumasını sağlarsa? Ya Jimin tam sevişmenin ortasında duygulanıp ağlayarak Jungkook'un üzülmesine neden olursa? Ya geceleri istediği gibi özel geçmezse?
“Jimin? Iyi misin güzelim?” Jungkook elini eşinin gözleri önünde sallayıp girdiği transtan çıkmasını sağladı.
“Ha? Ne oldu?” Jimin gözlerini kırpıştırıp eşine sersem bir şekilde bakınca Jungkook rahatlayıp arkasına yaslandı.
“Dalmışsın güzelim. Ne düşünüyordun?” Jimin korkuyla yutkunup ne cevap vereceğini düşünmeye başladı. Balayı gecesini düşündüğünü anlamamıştı değil mi? Hayır canım, nerden anlayabilirdi ki?
“Şey hiçbirşey. Dalmışım.”Jungkook eşinin gergin hareketlerini görünce şüphelenmeye başladı. Neden bu kadar gergin görünüyordu ki? Yoksa farkında olmadan onu korkutup, evliliklerinin ilk gününden kendinden soğumasını mı sağlamıştı? Fakat ne kadar derin düşünse de yalnış birşey yapmadığını anlamıştı. Daha fazla sorgulamayıp, önlerine gelen özel yemeklerin tadına bakmaya başladılar.
“Kore yemeklerini Kore’deki aşçılardan iyi yapmışlar.” Jungkook'un alayla söylediği şeye Jimin sadece gergin bir şekilde gülümseyip aklındaki düşünceleri silmeye çalışıyordu. Her zaman yaptığını yapacaktı. Tamam belki evliliklerinin ilk gecesi olacaktı ama sonuçta tecrübesiz değildi. Jungkook’u da kendini de memnun edecekti elbette. Şimdilik düşünmemeye çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfiction❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞