Jimin'in ağzından~
Siyah kapüşonlu hırkam ve buz rengi dar kot pantolonumla ne kadar da bu bölgeye ait olmadığımı fark ettirsem de, turuncu saçlarım biraz daha havalı olmamı sağlıyordu.
“Nerde bu oda cidden?”
Siparişi vermek için Kore'nin en büyük holdinglerinden olan Han Grup’a gitmiştim. Fakat nerdeyse yarım saattir gitmem gereken yeri bulamıyordum. Çünkü çok büyük bir yerdi. İnsanlar burda nasıl işlerini hallediyor hiçbir fikrim yoktu.
Bu büyük binanın içinde gezerken takım elbiseli insanları gördüm. Onlar çok güzel giyinmişti ve çok mutlu görünüyorlardı.. Okuyamadığım için çok pişman olduğumu fark ettim. Eğer okusaydım şuan onlar gibi bende belki böyle büyük bir yerde çalışıyor olabilirdim.Bende onlar gibi mutlu olabilirdim. Çalışanlara biraz daha göz gezdirirken birden telefonum çaldı. Tanrım, bu kesin patronumdu..
Hemen telefonu cebimden çıkarıp açtım.
“Efendim patron?”
“Jimin, nereye kayboldun evlat? Yetişmesi gereken siparişler çıktı , çabuk ol ve gel. “
“Kusura bakmayın efendim, ama burası çok büyük bir yer olduğu için gideceğim yeri bulmak biraz zor sanırım. Ama yetişmeye çalışacağım efendim.” deyip telefonu kapattım.
Jungkook'un ağzından~
Başım o kadar çok ağrıyordu ki çalışmak imkansızdı ve çok acıkmıştım. Odamdan çıkmak için hazırlandım. Başımı ovarak yürüyordum ve bu biraz da olsa baş ağrımı dindirir diye düşünüyordum.
Asansöre binip birinci kata bastım. Biraz asansöre yaslanıp gözlerimi kapattım. Birkaç dakika sonra zemin kata ulaşmıştım. Gözlerimi açtım.Gri ve kareli takım elbisem ve yana taranmış saçlarımla başkanlık havasını fazlasıyla veriyordum. Ego diye değil, bu holdingdeki insanlar bir yanlışını gördüğü zaman başkanlık koltuğuna her türlü zararı verirdi. Bu yüzden çok dikkatli olmalıydım. Asansör durunca indim ve çıkış bölümüne doğru yürümeye başladım. Bütün kadınların ilgisi şuan bendeydi, fakat hiçbirine ilgilerinin karşılığını vermek istemiyordum. Bilirsiniz, insanlar konuşmayı sever.
Çıkışa gidene kadar ne zorluklar çektiğimi bir ben biliyordum sanırım. Onca kadının süzüşünden kurtulmak zordu benim için. Abartmıyorum, bu bir gerçek.
Dışarıya adımımı attığımda derin bir nefes aldım ve etrafıma bakınmaya başladım. Gözüme çarpan turuncumsu saçlardı. Çok güzel bir havası vardı. Arkası dönük olduğu için beni göremiyordu. Fakat vücut olarak da çok iyi bir yapıya sahipti. Bir dakika.. Ben neden bu çocuğu süzüyordum ki?
Jimin'in ağzından~
Sonunda siparişimi verdikten sonra derin bir nefes aldım. Çok acele etmem gerekiyordu çünkü patronumun daha fazla sabredeceğini sanmıyordum. Hemen motoruma binmek için arkamı döndüm. Heryer kalabalıktı. Burdaki insanlar çok çalışıyordu sanırım. Biraz etrafa bakarken gözüme biri takıldı. Çok iyi görünümlü bir adam, tam da bana bakıyordu. Çok genç olduğu belliydi. Ama bu adam neden bana bakıyordu ki? Adamın bakışlarını görmezden gelmeye çalışarak motoruma doğru yürüdüm fakat.. Hala bakıyordu. Biraz durup telefonla uğraşıyormuş gibi yaptım. Hala bakıyordu. Daha fazla dayanamayıp yanına doğru yürümeye başladım. Yanına vardıktan sonra boğazını temizleyip başka yöne doğru baktı. Senin sorunun ne?
Jungkook'un ağzından~
Neden bana doğru geliyordu ki? Doğru, çocuğu fazla süzdüm sanırım. Ne diye süzüyorsun elin adamını sen ya? Hemen boğazımı temizleyip başka yöne baktım. Şuanlık yapabileceğim tek şey buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfic❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞