Uzun olmadığı için üzgünüm. Ama hem psikolojik olarak hemde fiziksel olarak kötüyüm. Umarım anlayışla karşılarsınız. Bölümü kontrol etmedim. Hatalarım varsa özür dilerim şimdiden.
Yatağımda rahatsızca kıpırdanırken belimde hissettiğim eller ve ensemle buluşan sıcak dudaklar ürkmemi sağlamıştı. Kimin olduğunu elbette anlamıştım. Jungkook’tu. Barda içerken beni bulmuş olmalıydı fakat şimdi onun beni nasıl bulduğuyla ilgimi sorular sorarak kafamı yoramayacak kadar yorgun ve uykusuz olduğumu anladım.
“Bebeğim,iyi misin?” uykulu sesi kulağıma dolarken iç geçirdim. Üç gün boyunca yüzüne bile bakmamıştım ve içimdeki özlem duygusu kalbimi kemiriyordu. Usulca saçlarımı okşayan eli mayışmamı sağlıyordu. Ama burada kalamazdım.. Yataktan doğrulduğum sırada Jungkook’un de benimle birlikte ayaklandığını anladım. Ona dönüp yüzüne bakmamaya çalışarak konuştum.
“B-ben burada kalamam..” Jungkook yavaşça adımlarını bana doğrulturken ağlamamak için kendimi sıkıyordum. O bana yaklaşmaya devam ettikçe ben adımlarımı geriye sürükleyip ilerliyordum.
“Jimin,herşeyi biliyorum.” kafamı hızla yukarı kaldırıp ona baktım. Nasıl biliyordu? Bunu benden başka kimse bilmiyordu. Taehyung’a kesinlikle söylememiştim,emindim.
“N-nasıl olur..benden başka kimse bilmiyordu..”şaşkınlıkla ona baktım. Avucunu yanağıma bastırdı diğer yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Titriyordu. Her an ağlayabilecek gibi titriyordu. Bunu hissederken içimdeki hüzün midemde büzülüp sancılar girmesini sağlıyordu.
“S-sarhoştun..” tabi ya.. Sarhoş olduğum için herşeyi anlatmıştım gözü kapalı.
“Neden bana söylemedin sevgilim?” zifiri karanlığa rağmen yaşlar yüzünden gözleri parlıyordu ve bu görüntü,dünyadaki en masum manzaraydı benim için. Jeon Jungkook fazla harikaydı.
“Taehyung'a zarar vereceklerdi..” çoktan çatallaşmış sesimle karşılık verdim. Uykum çoktan yok olmuş, yerini heyecana bırakmıştı.
“Kimse böyle birşey yapamaz Jimin. Eğer gelip bana anlatsaydın böyle olmazdı sevgilim..” yaşlar yumuşak yanaklarımızdan süzülürken, ikimizde artık hıçkırmaya başlıyorduk. Jungkook’un bu denli ağlayacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.
“Ben.. K-korktum.. Sana birşey yapacaklar diye korktum.. Bizim yüzümüzden kimseye zarar gelmesini i-istemedim..” artık daha fazla ağlamaya başlıyorduk. Jungkook bana doğru yaklaşıp sımsıkı sarıldı ve boynuma gömülüp hıçkırıklara boğuldu tekrar. Dimdik ayakta duran adamın yıkılışı mıydı şu anki manzara? O Jeon Jungkook’tu. O asla yıkılmazdı. Onun elinden tutup kaldırmam gerekiyordu. Onun da benim gibi çökmesini istemiyordum. Ben zaten güçsüz ve korkağın tekiydim. Ama Jungkook benden çokça güçlüydü. Boynuma gömülmüş başını iki yandan tutarak bana bakmasını sağladım.
“Jungkook,sen güçlüsün. Ağlayamazsın..” Jungkook bir kaç dakika boyunca bakışlarını yüzümde gezdirdi ve kendini toparlayıp gözyaşlarını sildi hızlıca.
“Haklısın. Yarın sabah ilk işim Eun Hwan denen sürtüğün kapısına dayanmak olacak bebeğim. Sana bunu yaşattığı için onu pişman edeceğim. Göreceksin birtanem.” Jungkook sözlerini bitirir bitirmez hızla dudaklarıma yapışınca neye uğradığımı şaşırmıştım. Sert ve bir o kadarda özlemle öpüyordu. Gözlerimi kapatmadığım için yanaklarından süzülen yaşları görebiliyordum. Kısa bir sürenin ardından Jungkook elimden tutup beni yatağımıza çekti ve uzanmamı sağladı. Yatakta cenin pozisyonunu alırken Jungkook elini belime atıp beni kendine çekti ve saçlarıma öpücük kondurdu.
“Iyi geceler güzelim..” saçlarımı okşayan elleri ile iyice mayışarak kendimi uykuya teslim ettim,yarının güzel geçmesini umarak.
***
“Eun Hwan’ı çağırın buraya!”
“Efendim,lütfen sakinleşin. Randevunuz olmadığı için biraz bek-”
“Sikerim randevunu Eun Hwan’ı çağır dedim sana. Yoksa bu çöplüğü başınıza yıkarım!”
Hırsla saçlarımı elimle geriye taradım. O sürtük bize yaptıklarının hesabını verecekti. Benim için herşeyim olan Jimin’i korkutmak neymiş görecekti.
Kısa süre sonra Eun Hwan’ı görmemle sırıttım. Bana gülümseyerek geldiğinden ona ne yapacağımdan habersizdi.
“Bay Jeon, sizi buraya ne get-” yüzüne geçirdiğim tokatla yüzü yana savruldu ve büyük bir şokla elini yanağına götürdü. Güvenliklerin gelip koluma girmeye çalışmasıyla Eun Hwan akıl edip onlara gidin işareti yaptı. Yüzünü yavaşça bana çevirdi ve beş parmağımın izinin çıktığı yanağını gösterdi. Eserime zevkle bakarken yandan bir daha sırıttım. Yanına yaklaşıp kısa siyah kırık dolu saçını tuttum ve büyük bir hırsla çektim. Eun Hwan bunu yapmamla hafif bir çığlık attı. Saçlarını o kadar sert çekmeme rağmen güçlü şekilde nefes alabiliyordu hala.
“Senin gibi bir sürtük benimle evlenebilir mi sanıyorsun? Gerçekten kendini Park Jimin ile kıyaslayabiliyor musun sen?” saçını çekerken uzun topuklarının üstünde duramıyordu.
“Değil dünyada,rüyanda bile göremezsin seni sürtük. Anladın mı beni?! O babacığına bu olanları anlatıp kredi kartlarını dondurmamı istemiyorsan bir daha sakın bana ve etrafımdaki insanlara buluşmaya cesaret bile etme!” o kadar rahatlamıştım ki o an. Eun Hwan'ın kendi ofisinin ortasında çalışanlarına karşı bu şekilde rezil olması içimi rahatlatmıştı. Belki bu olay basına kadar gidebilirdi, fakat insanlar bunu dedikodu yapamayacak kadar korkuyordu benden. Böyle birşeye asla cesaret edemezdi. Eğer bu basına yansırsa,gazetecilere Park grubunun gerçek yüzünü gösterirdim,gururla. Park Grup karşımda güçlü imajı veriyordu fakat kesinlikle güçlü falan değillerdi. Hepsi birer yalancı ve sahtekardan başka bir şey değillerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sparkly Stars °jikook
Fanfiction❝ Park Jimin, sen başıma gelen en güzel şeysin. ❞ ❝ Jeon Jungkook, sen gecemde parlayan en güzel yıldızımsın. ❞