20. Bölüm

22 2 1
                                    

NOT: Merhaba, arkadaşlar. Bölümleri artık o kadar sık yazamıyorum ve artık okulum da başlıyor. O yüzden genel olarak hafta da bir bölüm gelecek. Arada birkaç sürpriz olabilir. Bu bölüm biraz kısa oldu ama burada bırakmak istedim. Anlayışınız için teşekkür ederim. Keyifli okumalar.

Yusuf

"En son neden bana bu kadar güvenmek istediğinden bahsediyorduk sanırım," dedim lafı çevirmeye çalışarak. Ters köşe yaparsam belki bu işten sıyrılma şansım daha çok yükselebilirdi.

"Belki de istemiyorumdur." Ciddi bir ses tonuyla söylediği bu cümleyle taktiğimin işe yaramaz olduğunu anlamıştım. Ne zaman böyle bir şey yapsam zararlı ben çıkıyordum. Her türlü insan ilişkisinden bahsediyorum. Arkadaşım bile fazla yoktur çünkü beceremem. Evet, maalesef öyleyim.

"İstediğini bildiğimi söylesem?" Blöf yapma da iyi olduğumu umuyordum. Bakışları biraz değişmiş gibiydi ama onun üstünde oyun oynamak kolay değildi.

"Zannetmiyorum." Garson siparişlerimizi getirip önümüze koymuştu. "Biraz karnımız doysun, devam edeceğiz."

Yarım saat boyunca sessizlik içersinde yemeklerimizi yemiştik. Tatlı faslından önce midemizi dinlendirmek için biraz beklemeye karar vermiştik. Bekleme süresince de birbirimizi tartmaya devam edeceğimizi düşünüyordum.

"Evet, şimdi...demek Sare sadece hastan?"

"Daha önce de dediğim gibi, Neriman Hanım." Kaşları havaya kalkmış, hanım diye hitap etmeme şaşırmıştı.

"Peki, size güvenmem zaman alacak ama göreceğiz." Duraksadı ve şarabından birkaç yudum aldı. "Madem Hulusi'nin açığını aramaya çalışmadığınızı, ona karşı olmadığınızı söylüyorsunuz o zaman sizden bir ricamız olacak."

"Ne gibi?" Yapamayacağım bir şey isteyeceğinden ölesiye korkuyordum.

"Sare'yi hastaneye kapatacak bir yol bulun ya da onu kaçırın ve Hulusi'ye teslim edin. İkinci seçeneğin daha cazip olduğunu söylemeliyim." Söyledikleri deliceydi ve ağabeyi kadar kız kardeşi de deliydi.

"Sare kaçığın tekiyse ve tüm bunları uydurduysa neden benden böyle bir şey yapmamı istediğini ya da 'istediğinizi' sorabilir miyim acaba?" Bulduğum açıkla keyiflenmiştim. Yüzünün düşmesi beni tatmin etmişti.

"Hulusi onunla konuşmak ve bütün olanları çözmek istiyor, Sare kendi ayağıyla yanına gitmeyeceğine göre?"

"Bunun için onu hastaneye mi kapatmam gerekiyormuş?" Kendini zeki sanıyordu ama aptallığın ötesine geçemeyecek kadar acizdi.

"Bana muhalefet olmayı bıraksanız iyi olur. Dediklerimi düşünün, aksi takdirde sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaksınız." Ağzını peçeteyle sildi ve çantasını alıp, ayağa kalktı. "Tatlı yiyemeyecek kadar doydum, bu gece için teşekkür ederim. Haber vermenizi bekleyeceğim."

Bunları söyledikten sonra arkasına bakmadan gitmişti. Resmen beni tehdit etmişti. Ağabeyinin yaptığı her şeyden haberi olduğu da belliydi. Nasıl bu kadar zalim ve kötü bir insan olabilirdi?!

Sinirli bir şekilde hesabı istedim ve hemen ödeyip, restorandan çıktım. Arabama bindiğim gibi soluğu evim de almıştım. Yarın hemen Sare'yle konuşmalı ve bu işe bir çözüm bulmalıydım. Gizli olmak zorundaydı bu yüzden tek yol telefonla aramamdı.

Yarını bekleyemeyecek kadar gergindim ve bu saatte ev de Sare'den başka kimsenin telefonu açacağına ihtimal vermediğimden hemen Sare'nin bana verdiği telefon numarasını tuşladım. Çok gergin olduğumdan ancak ikinci deneme de numarayı doğru tuşlayabilmiştim. Uzun bir beklemeden sonra son anda telefon açılmıştı.

"Efendim?" dedi Sare uykulu bir sesle. Kafamdakileri toplamaya çalıştım.

"Sare, ben Yusuf." Duraksadım. "Bu saatte aradığım için kusura bakma ama yarını bekleyemedim."

"Bir şey mi oldu?" diye sordu hemen endişeli bir sesle.

"Sadece...Neriman bugün hastaneye geldi, seninle olan görüşmelerimizi biliyor. Sadece hastam olduğunu söyledim ama inanmadı. Akşam onu yemeğe götürdüm. Orada da inanmadı ve benden birkaç şey istedi kanıtlamam için."

"Ne istedi?" Sesi korku doluydu.

"Seni hastaneye kapatmamı ya da seni kaçırıp, Hulusi'ye vermemi. Yoksa sonuçlarına katlanırmışım."

"Senden neden böyle bir şey istedi?"

"Seninle Hulusi'nin açığı bulmaya çalıştığımızı düşünüyorlar. Bunun aksini ispat etmemiz gerekiyor." Bir süre sessiz kaldık. Sonunda dayanamamıştım. "Ne yapacağız?"

"Beni kaçıracaksın, Yusuf. Yapacağımız bu." Kalakalmıştım. Ne saçmalıyordu böyle?

"Sana neler yapabileceğinin farkınd-"

"Farkındayım ama her şeyi planlayacağız ve bu sayede hem ben hem de oradaki masum insanlar kurtulacak. Bunu başarabiliriz, Yusuf." Tereddüt etmekten kendimi alamıyordum.

"Nasıl olacak peki?" diye sordum isteksizce.

"Neriman'la yarın konuş, beni kaçıracağını söyle. Nereye götürmen gerektiğini öğren."

"Ya buraya getir ben götüreceğim derse?" Yine uzun bir sessizlik olmuştu.

"O zaman başımın çaresine bakmak zorunda kalırım. Arkamızda birini daha bırakmalıyız, yaşadıklarımızı anlatmalıyız. Eğer bizden haber alamazsa bunları polise anlatmalı. Ayrıca bizi takip etmeli." Haklıydı.

"Seni Neriman götürürse takip işini başka bir araçla ben yaparım. Ben götürürsem, bulacağımız kişi yapar da kim olacak? Ayrıca takibi yapacak kişi oraya polisleri de getirmeli." Benim güvenebileceğim kimse yoktu.

"Sultan." Duraksamıştı. "Zeynep'in iş arkadaşı, bana yardım etmek istemişti. Onu bulaştırmak istememiştim ama ondan başka gidebileceğim kimse de yok."

"Peki, sen de yarın bunu hallet. Ben de Neriman'la konuşacağım. Haberleşiriz." Korkuyordum. İlk defa böyle şeyler yaşıyordum ve çoğu insanın ömrünü normal geçirdiği düşünülünce çok garip bir hayatım vardı.

"Yusuf, sana minnettarım. Hakkını nasıl öderim hiç bilmiyorum. Benim için ve diğer insanlar için... Kendini tehlikeye atıyorsun. Gerçekten bu işten sıyrılalım, dile benden ne dilersen." Mahcup hissetmiştim kendimi.

"Duan yeter, Sare. Hadi, hayırlı geceler." Daha fazla uzatmak istemiyordum.

"Sana da," demişti sadece ve telefonu kapatmıştı. Ahizeyi yerine koydum ve odama geçip, üzerimi değiştirdim. Direkt yatağa girmiş ve gözlerimi kapamıştım. Düşünecek çok şey vardı. Keşke her şey sadece düşünmekle hallolabilseydi. Ama olsun, biraz uğraş vermezsek kıymetini de bilemezdik, değil mi?


Pamuktan TaşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin